semuel Yanıtlama zamanı: Temmuz 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 5, 2012 Sen yokken birkaç kez daha sevdim seni.. Helal et... Cemal Süreya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
juniper Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2012 Ve tuhaf bir şekilde bir uçuruma akıyoruz Ne düşmek, ne sarkmak, ne gitmek bir parça ileriye Öylece kalıyoruz Edip Cansever Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
legolas Yanıtlama zamanı: Temmuz 27, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 27, 2012 evet tabiki gene her zamanki gibi filmlerden ezberlediğim alıntı şiirlerden birini yazacağım Gecelerdir seni bana dolu dizgin getiren Gündüzler kalbimde dinmeyen yara Karanlık şahittir aşkımın ateşine Haykırıyorum işte güneş bana haram!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Temmuz 27, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 27, 2012 GATHER ye rosebuds while ye may, Old time is still a-flying And this same flower that smiles to-day To-morrow will be dying. Robert Herrick Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
legolas Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2012 Bilmemki felek gözüme nasıl bir büyü yaptıki gözümü kan kapattı aşkımı arttırdı benim pençemin kahrından aslanlar bile korkarken Bir gözleri ahuya zebûn etti beni felek. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
juniper Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 4, 2012 Bir yalnız bırakılmayım Aklımın sınırlara bölüşülmüş coğrafyasında. Kendime yeni bir ülke düşünüyorum Umut düşü maviliklerinde... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 4, 2012 Çocuklar ölebilir yarın, Hem de ne sıtmadan ne kuşpalazından Düşerek de değil kuyulara filân; Çocuklar ölebilir yarın, Çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın, Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında, Ne bir santim kemik, ne bir damla kan, Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında Arkalarında bir avuç kül bile değil Arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan. Nazım Hikmet Ran Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sweet poison Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 5, 2012 Bir güzellik yap kendine. Sadece sahip olduklarını düşün, mutlu ol onlarla. Bırak sahip olamadıkların üzülsün senin olmadıklarına... Bir güzellik yap kendine. Keşkeleri hiç düşünme. Bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine... Bir güzellik yap kendine. Sevdiklerinin sevgisini büyüt içinde. Bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde yerleri yok diye... Bir güzellik yap kendine. Kimseleri sevmediğin kadar, kendini sev sadece. Bırak seni sevmeyenler üzülsün; Yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye... ~Paul Auster~ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
legolas Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 9, 2012 merdüm-i dideme b,lmem ne füsûn etti felek giryemi kıldı hûn êşkimi füzûn etti felek şirler pençe-i kahrımdn olurken lerzan bir gözleri ahuya zebûn etti beni felek. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Zenan Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 10, 2012 Ve uzun bir aradan sonra arayıp, 'nasılsın?' diye soruyordu giden sevgililer. Oysa ölen hiçkimseyi hayata geri döndürmüyordu, yapılan mezar ziyaretleri... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adoniss Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2012 tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş tahirle zühre olabilmekte yani yürekte. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boynuzsuzgeyikler Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 17, 2012 Aşka Sevdalanma Can verme sakın aşka aşk afeti candır Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var Aldanmaki şair sözü elbette yalandır. Fuzuli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
legolas Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Ne hasta bekler sabahı ne taze ölüyü mezar ne de şeytan bekler günahı seni beklediğim kadar... 100,99,98 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
OenZeoz Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Sadakat ihanettir.. Nasıl mı ? + Canım çeker ama yapamam. Yani ? + Yani sana sadık kalırken kendime ihanet ederim. Yanii ? + Yani sadakat ihanettir. Şeytanın Fısıldadıkları.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
I like myself Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2012 Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim .......... .......... CahitSıtkıTarancı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sweet poison Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Malesef onu çok şımarttım . Hiç aramız kötü olmayacak gibi davrandım . Her istediğini yaptık beraber . Üzmedim onu , üzmeye kıyamadım . Heran her dakika konuşmak istedim . Hoşuna gidecek herşeyi denedim . Huzur verdim ona , mutluluk verdim . Hata yapmasına rağmen küçücük bir lafı ile affettim . Saf bir çocuğun sevgisi gibi sevdim … Bunları yaptım işte . Adam gitmekte de , benden sıkılmakta da haklı … Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sweet poison Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Günlerdir itildiğim yalnızlığın kollarındayım. Başka başka şehirlerde, çok farklı yüzlerdeyim. Gülümseyen yeni yaptığım maskem! Üzerimdekiler cafcaflı kılıfım. Görünmesin hiç bir yara izim diye makyaj banyolarındayım… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AqreSifLady Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2012 Malesef onu çok şımarttım . Hiç aramız kötü olmayacak gibi davrandım . Her istediğini yaptık beraber . Üzmedim onu , üzmeye kıyamadım . Heran her dakika konuşmak istedim . Hoşuna gidecek herşeyi denedim . Huzur verdim ona , mutluluk verdim . Hata yapmasına rağmen küçücük bir lafı ile affettim . Saf bir çocuğun sevgisi gibi sevdim … Bunları yaptım işte . Adam gitmekte de , benden sıkılmakta da haklı … cok fazla doğru Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adoniss Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 [h=5]"Aynı bardaktan içmeyeceğiz Ne sıcak şarabı, ne suyu, Kuşluk vakti öpüşmeyeceğiz, Pencereden bakmayacağız akşama doğru. Sen güneşle soluklanıyorsun, ben ayla, Ama düştüğümüz aynı sevda." Anna Ahmatova [/h] Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Topal Kırkayak Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2012 *Daha güzel bir şiir yazılamaz sanırım TÜTÜN DÜKKANI hiçbir şey değilim. hiçbir şey de olmayacağım. bir şey olmayı istemem. ancak, dünyanın bütün düşleri var bende. odamın pencereleri, kimsenin kim olduğunu bilmediği, milyonlarca kişiden birinin odasının (tut ki tanıyorlar, odamı ne bilsinler...) devamlı insanların gelip geçtiği bir caddenin gizemine açılıyorsunuz, bütün düşüncelere sapa kalan bir caddeye, gerçek, imkansızca gerçek; kesin, bilinmezcesine kesin varlıkların ve kayaların altındaki şeylerin gizemiyle, duvarları rutubetlendirip insanların saçalrına aklar düşüren ölümle, hiçlik yolunda her şeyin katarını süren kaderle. gerçeği öğrenmiş gibi yıkıldım bugün. ölmek üzereymiş gibi aydınlandım bugün. ve bu eve, caddenin bu yanına dönmek üzere el sallamaktan daha fazla bir yakınlık duymamıştım eşyalara. bu bina ve caddenin bu yanı, sıra sıra vagon olur, kalkış düdüğüyle kafamın içinde döne döne, ve bu gidiş sinirlerimi gerer, çıtırdatır kemiklerimi. bugün şaşkınım, düşünmüş taşınmış ve unutmuş biri gibi. caddenin karşısındaki tütüncü dükkanının dış gerçekliği ve her şeyin bir rüya olduğuna dair hislerimin iç gerçekliğiyle duyduğum sadakat arasında kaldım bugün. çuvalladım her şeyde. hedefsiz olduğum için, belki de, hiçliğe yuvarlandım, evin arka camından kaçarak fırlatıp attım bana sundukları eğitimi. kırlara çıktım da büyük umutlarla: bütün bulduğum çimenler ve ağaçlardı, insanlarsa diğerleriyle aynı. gerisin geri camdan içeri girdim, bir sandalyeye oturdum. ne düşünmeliydim? ne olduğumum bilmeyen ben, ne olacağımı nereden bilirim? düşündüğüm olmak mı? ama ben çok şey olmayı düşünüyorum! aynı şey olmayı düşünen öyle çok kişi var ki, hepimiz birden olamayız. dahi mi?! şu anda yüz binlerce beyin, benim gibi, bir dahi olduğunu hayal ediyor, ve muhtemelen tarih birini bile kaydetmeyecek. hayali fetihleri bir gübre yığınından başka bir şey olmayacak. hayır, kendime inanmıyorum. bütün tımarhaneler kesin yargı sahibi delilerle dolu! ya ben? hiçbir kesin yargısı olmayan, onlardan daha mı az, daha mı çok haklıyım? hayır, ben bile... şu anda kaç tavan arasında veya başka katında dünyanın, hayal kuran, kendisi olduğuna inanmış ne dahler var, bilsen! nice kibirli, soylu ve pırıltılı hedefler var ki -evet, gerçekten kibirli, soylu ve pırıltılı ve belki de ulaşılabilir- bir nebze olsun gerçek gün ışığı göremeyecek ve onlara kulak verecek birini bulamayacaklar. onu fethetmeye doğanlar içindir dünya, haklı olsalar bile fethetmeyi hayal edenelr için değil. napalyon'dan daha fazlasını yaptım düşlerimde. isa'dan daha fazla insanlık sığdırdım fani göğsüme. kant'ın bir kere olsun kaleme almadığı felsefeler kurdum gizlice. ne var ki ben tavan arasındaki adamım ve belki de hep böyle olacağım; ben hep kerameti kendinde biri olacağım; ben hep kapısız duvarların kapılarının yüzüne kapanmasını bekleyen biri olacağım, sonsuzluğun şarkısını bir tavuk kümesinde çığıran ve tanrı'nın sesini kapatılmış bir kuyuda duyan. bana güvenmek mi? aman, hayır, kalsın orda. savur doğa ateşler içindeki başıma güneşini, yağmurunu, saçıma dolanan rüzgarını, geriye kalanlar da gelsin gelirse; gelmeleri gerekiyorsa, veyahut gelmesinler. yıldızların hasta kalpli kökleri, bir an önce kalkalım da yataklarımızdan fethedelim bütün dünyayı, uyanalım ki belirsizdir o, kalkalım ki yabancıdır o, terk edelim evi ki bütün yeryüzüdür o, dahası güneş sistemi,samanyolu ve sonsuzluk. (çikolata te, küçük kız; çikolata ye! gör, şu dünyada daha farklı bir metafizik yok çikolatadan başka. gör, bütün dinlerin öğrettikleri de farklı değil şekerci dükkanının öğrettiklerinden. ye, küçük pasaklı, ye! böyle hakikatli çikolata yiyebilir miyim ben de senin gibi? ama düşünüyorum da, gümüş kağıdı kaldırdığımda kalay yaprağı sadece geriye kalan. her şeyi atıyorum yere, tıpkı hayatımı attığım gibi.) ama en azından bir acı kalıyor geriye o olmayacağım şeyden, hızlı kaligrafisi bu dizelerin, imkansız adına yıkık sütunlar. en azından gözyaşsız bir aşağılama hediye ediyorum kendime, en azından soylu olan kol hareketleriyle attığım gibi varlığım olan kirli çamaşırları, liste yok, devam ediyor nesnelerin seyri, gömleksiz kalıyorum evde. (sen, avutucu olan, var olmayan ve bundan dolayı avutucu olan, yunan tanrıçası, yaşayan bir heykel gibi yontulmuş.) sen, düşünülmeyecek kadar soylu ve çaresiz roma vatandaşı, sen, gezgin şarkıcıların tanrıçası, parlıyor güzelliğin önünde, sen, onsekizinci yüzyılın markizi, dekolte giysiler içinde ve uzaklarda, babamızın zamanından kalma anlı şanlı sokak kadını, modern bir şey belki de -bilmiyorum nesin-, olan biten hepsi bu, sensin ilham verdikçe verecek! kalbim boşaltılmış bir çöp kutusu. insanlar nasıl yalvar yakar olurlarsa ruhlara, yalvarıyorum öyle ben de kendime, ve bulamıyorum hiçbir şey. pencerenin önüne gidiyorum ve görüyorum caddeyi bir mutlak açıklık gibi. görüyorum dükkanalrı, görüyorum kaldırımları, görüyorum geçip giden arabaları, görüyorum karşıdan karşıya geçen giysili canlı varlıkları, görüyorum herkes gibi var olan köpekleri de, ve bütün bunlar yük oluyor omuzlarıma bir sürgün hükmü gibi, yabancıdır hepsi, her eşy gibi. yaşadım, okudum, sevdim ve hatta inandım, ne var ki bugün kıskanıyorum her dilenciyi o bn olmadığı için. görüyorum her bir paçavrasını, yaraları ve yalanı, görüyorum da kendime bakıyorum bir: belki de sen hiç yaşamadın, hiç okumadın, hiç sevmedin, hiç inanmadın. (çünkü gerçekte her şeyi yapmak mümkün olabilir de olmayabilir de.) belki de sen sadece kuyruğu koparılan bir kertenkele gibi var oldun, kertenkeleden ayrı bir kuyruk olarak sürünüp duran. yarattım kendimden hiç bilmeden iyiyi, ne yapabilirdim kendimden, olmayandan. yanlış kılıklara büründüm bir zamanlar, hemen olmadığım biri sandım kendimi ve bir şey diyemedim, kayboldum. maskeyi çıkaracağım anda ise yüzüme yapışmıştı o. çıkarıp da aynada gördüğümde kendimi zaten yaşlanmıştım. sarhoştum, sökemediğim kılığımı nasıl giydiğimi bilmek de istemiyordum artık. maskeyi fırlatıp helada sızdım. sahibinin şımarttığı bir it gibi. böylesi daha zararsızdı, ve ne asil olduğumu kanıtlayacak bu hikayeyi yazacaktım, nafile dizelerimin müzikal cevheri caddenin karşısındaki Tütüncü Dükkanı'ndan bakmak yerine sadece kendi yarattığım bir şey gibi size bakabildiğimdendir, var olmanın bilinçliliğini ezdiğimde, ayyaşın tökezlediği halı ya da çingenelerin çaldığı beş para etmez bir paspas gibi. ama işte Tütüncü Dükkanı'nın sahibi kapıya çıktı öylece duruyor. cansıkıcı bir boyun eğmişlikle bakarım ona, yarı yarıya ulaşılmaz bir ruhun sıkıntısıyla birlikte. o da ölecek, ben de öleceğim... o tabelasını bırakacak geride, bense şiirlerimi, nihayetinde onun da izi kalmayacak, benim şiirlerimin de. bunu belirleyen cadde de ölecek en nihayetinde, neticede şiirlerimi yazdığım dilde. ardından bu dolanıp duran gezegen de, bütün bunların hepsi olduktan sonra ölecek! diğer güneş sistemlerindeki başka gezegenlerde bize benzer bir şeyler, şiir gibi bir şeyler yazmaya, tabela gibi bir şeyin altında hayata devam edecekler. mutlaka biri diğeriyle karşılaşır. daima bir şey diğeri kadar yararsızdır elbette. imkansız, gerçeklik kadar aptalcadır. daima iç gizem, yüzeyde uyuyan gizemlilik kadar gerçektir. mutlaka bu ya da daima o ya da ne biri ne de diğeri. ama Tütüncü Dükkanı'na adamın biri girmiştir (tütün almaya mı?) ve makul gerçeklik aniden çarpar beni, sandalyemden şöyle bir doğrulurum -nerjik, kati, insanca- ve bu dizeleri, aksini söylesemde, yazmaya... bir sigara yakarım onları ayzmayı düşünürken ve o sigarada, bütün o düşündüklerimin özgürlüğünün tadını alırım. gözlerim dumanı izler kendi izimmiş gibi. ve zevklenirim o hassa ve en uygun anda tüm düşüncelerden kurtuluş ve tam hissedilemeyenlerin metafizik uyanıklığıyla. şöyle bir kaykılırım sandalyede tüttürmeyi sürdürerek. kader izin verdiği sürece tüttürmeye devam edeceğim. (şu benim çamaşırcı olan kadının kızıyla evlenseydim, belki mutlu olacaktım.) sandalyeden kalkar, pencereye giderim. adam Tütüncü Dükkanı'ndan çıkmıştır (bozuklukları mı cebine koymaktadır?) hah, tanıdım onu: hiç de metafizik olmayan Esteves bu. (tütüncü kapıya çıkmıştır.) ilahi bir dürtü altındaymışcasına Esteves döner ve beni görür, bir selam sarkıtır, ben de "Merhaba Esteves diye bağırırım ve evren ümitlerin, ideallerin olmadığı yerine çekilir ve Tütüncü gülümser. Fernando PESSOA -Alvaro De CAMPOS imzasıyla.- çeviri: Adnan ÖZER kaynak: Fernando PESSOA / 20.Yüzyılın Yalnızı, Everest yayınları Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
juniper Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2012 Yaşamın çiçekleri yalnızca görünüştür. Bu çiçeklerin çoğu hiçbir iz bırakmadan gelip geçer, pek azı meyve verir, bu meyvelerden de pek azı olgunlaşır! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 19, 2012 ş e k e r l e m e kabıma bir dünya sığacak adına bir ben saklanacak onca şey varken yüzümde sen içimde sen, ellerin desem sevilecek küçük bir kadın kabımda bir dünya sözümde senin adın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adoniss Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 4, 2012 Herkes tedirgin hazırlanırken kışa; Sevgilim biz bu yatakta Seninle ter içinde soluk soluğa… Metin Altıok Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nakreb Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 Mutluluğun nirvanasındayım ve söyleyebilirim yeri gelmişken Ben sadece huzur istemiştim ama ortaya karışık seni vermişler Bakma bana o dakika tamam dedim yeter ki gül Senden öncesi bir ters bir düz senle başlar ve senle biter Gülüm anlıyorum,senle karışıyorum her an, varsan tamam Bu aşk üstüne basmaksa bak Adını yazıyorum yürüdüğüm asfaltlara 30 haziranı en hassas yapan aldığım en büyük hediyedir o Ne demeye saat on ikiyi geçmiyor durdu.durdu bu akşam zaman Belki bu aşk bana zarar ama katlanırım bana kızma ürküp uzaklaşırım Peki paranoya yaratırsam bile diyemiyorum bana bükme dudaklarını Zaman o ki bizi bir araya getiriyor bir bildiği var can tamamdır Ben seni nefret duygularımı yitirdiğim andan kazandım Anlam kat bana Başkalarıyla karıştırıyodum başta başkalarıyla kırıştırıyodum Ama yaşta kalınca kuruntu tadında bu duygu tam anladım aşka varınca Yine anlıyorum bir bakışa yazacak kadar hatta kucaklaşmamak Tetikten akacak kana yoldan çıkacağım yada her yol sapacak sana Daralıyorum bir iyi bir kötü Ben sana değil insanlara kuduruyorum öfkeden Her gün seni karalıyorum iyi ol yeter Bitiyor mu deme yanındayım korkmak sana yakışıyor mu Ben senken biz olduk Gelmek yada terketmek mi zor ki seni bıraksam erkeklik mi kaldı Her yer sen yazdığım her şiirde sen varsın Kötü gününde bile yer yer gül Ben tebessümüne savaşırken ederim her dansı Kılına zarar beni çıkarır zıvanamdan Kimseye güven olmuyo bu zamanda Sana kızamam ben yanı başımda çakılı kal Onlardan sakınacağım da bana sarılacaksın adı çıkacak aşk diye Bu harpte kim bilir kaç gövdeyiz Ama bu hikayede sadece ikimiz baş roldeyiz (sokrat st) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ghostroque Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 5, 2012 Bu dünyadan başka bir dünya yok, arama; Senden benden başka düşünen yok, arama! Vaz geç ötelerden, yorma kendini: O var sandığın şey yok mu, o yok arama! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.