luciferian Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 felidae paylaşım çok güzel.beyendim.hoşgeldin buarada=O) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 FERAGAT Al beni, ey ezeli gece, kollarının arasına ve oğul de bana, kralım ben kendi isteğiyle terk etmiş düş ve yorgunluk tahtını. kılıcımı, yorgun kollarıma ağır gelen, yiğit ve serinkanlı ellere teslim ettim; asam ve tacım, bekleme odasında, un ufak edip bıraktım. örme zırhım, tamamen yararsız, tıkırtılı mahmuzlarım öyle işe yaramaz, cilalı merdivenlerde bıraktım hepsini. çıkarıp attım, bedenimden ve ruhumdan, krallığı, ve yeniden kavuştum antik ve sakin geceye, gün batımı manzarasına. F.Pessoa Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Suyun kaynak olduğu Ağaç kökün saldığı Eşin dostun gittiği Yerde bulursun beni Yolun ayrıldığı Gidenin dönmediği Çarenin olmadığı Yerde bekliyorum seni......................... belirteyim şarkı sözüdür... ben yazmadım. edebiyat alanındada espri yapmam.. Teşekkürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2007 Anne bastırır yenidoğmuş günü göğsüne Turplar kafatasları gibi ev boyu yığılır kan yıkanmadan öne gökyüzünün bacaklarından. John Berger Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2007 ..... ölüm çocuk yataklarının kıvrımlarında ölüm döseklerde,ölüm kara battanıyelerde tembelce bekler de canlanır bırdenbıre bı yaslı sesle durup kabartır örtüleri ve yataklar açılır lımana dogru ölümün bir amiral gıbı sahilde beklediği Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lighthouse Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2007 bugün 23 nisan. neşe doluyor insan bugün 23 nisan atamızdan armağan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest Niemand Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2007 Sevgiyle selamlar Burayada yazalım bakalım aynısı Yaralarım Yaralarım Değme tatbib sızılıyor,yaralarım, eldekdikce bozuluyor yaralarım. Hangi avcı vurdu beni akıttı yaremden kanım hicbir doktor sarmaz Bunu yaralarım. Bitmiyor gönlümün yası dünya yalanlar dünyası yarem kerbela yarası yaralarım. Mahsuni feryadım bitmez hayali gözümden gitmez melhem calsam sargı tutmaz yaralarım. Sargı sarsam merhem tutmaz yaralarım. Sevgiyle kalın. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
porny_girl Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 4, 2007 neden bilmiyorum ama imzamdaki; küllerinden doğ zümrüdüankam alevlerinden dön bana hayatı yeniden yaşat, ben yanıncaya dek... bu söz çok güzel içten...içimi ısıtıyor alevlerden olsa gerek:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hedef Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2007 Bir yağmur çisemişti sokaklara geceden Sana gelmek istiyorum bu sabah Gözlerimde kan tortusu gecelerden uykular Yıllara solmuş resmin Avuçlarıma bıkmış.. Cebimin saklısında posta pullu acılar Birazdan bir horoz ötecek sokağında bilirim.. Karanlıklar bir şafağa susacak Ve ben çalacağım kapını ürkek ellerle İnsaniyetine sığınarak Şaşırma karışmış sakalıma saçıma Ayakkabım yırtık işte neyleyim.. Yamalı bir pantolon seni gücendirmesin Düşmez kalkmaz bir Allah. Ne vardı.. Ne vardı be yüreğine koyup ağırlasaydın? Yasını tutuşturmak yerine bir sevdanın Ne olurdu gülmeyi elimden almasaydın Talanı böyle mi olacaktı Beni bir yağmasına terk ettiğin yılların.. De ki o sevdaya dahlim olmadı Gönül terim gözlerinden domur domur akmadı Haydi bunları birer birer atalım Peki elimdekiler ne oldu? Gel.. Gel gidenin hesabını tutalım Kimden geldi kışları dağlarımın Boran boran kim savurdu bir ömrü Hani gençlik diyorlar ya? O vergisi Tanrının.. Bilmem ki kimin için pervasız Nerelere bıraktın... Çisil çisil bir yağmur karasına gecenin Sana gelmek zorundayım. Bulanmışım.. naçarım.. Sevda kimmiş ben de kim! Dersimi aldım. Dizlerine yatınca Vardı ya o elin-tarak okşadığın saçlarım? Yaşam duvarlarını kazmalıyan zamanın Geçenlerde boz-bulanık tozlarına bıraktım Yıllar mı zorlu çıktı Yoksa sen mi vefasız? Birileri bir şeyler yaptı da kavrayamadım... Hani çokça öptüğün düzü var ya alnımın Zamansız ayaklanmış Görmedin ki kaç karışa fırlattım.. Elimde neler vardı geride ne bıraktım Haydi bunları da kalem-kalem atalım Hem bana gönül borcu da neymiş Say ki senin tuvalin değil arta kalanım Öğretilen gibi olmadı be hayat gülüm.. Boş ver Boş ver Bu hesabı kapatalım... Benim değil yaprağını erken dökmüş içimdeki ağaçlar Hasreti kahır kahır ben değilim imbiklemiş demlemiş Peki kim bu? Dört bir yanı tarumar. Söyle bu kim? O sen sonu, Mevsim mevsim sonbahar Artık bir ney eskisi değil yürek kanamalarım Sancıları da keman ahı değil anılarımın Say ki.. Say ki nevruzları da hala duruyor yüreğimin Baharsız dağlanmadım Kararmadım.. kavrulmadım.. yanmadım.. Eylüllü bir şafağına şu Elazığ'ın Kaldırıp kalemimi hiç yoktan sana buladım.. Yoksulluk demişler ya Yedi başlı ejdermiş Toz duman kan revanım Yelkenleri suya hal saldım ha salıcam.. Demem o ki Kusura kalma e mi Artık mısralarımı satacağım O ırgat yüreğimin nasır kaş emeğini Gizli katmanlarına nasıl da mühürlemiştim sabrı Kimin aklına gelirdi ki bir gün Köhnemiş dükkanların tozlu vitrinlerine Seni kitap-kitap bırakacağım.. Töresi mi bu yoksa Şu büyülü kör yumak edebiyat dünyasının? Yazanı yıkık viran.. Ozanı darmadağın.. Nerde Cahit Sıtkılar Ümit yaşarlar hani Ahmed Arifine noldu be Diyarbakır'ın Tekmil mısralar öksüz Sevdalar paslı yarım Bilesin ki Yıldızı senden kaydı Ahıtını sen yaktın bir hayatın.. O musalla taşına bıraktığın sevdanın Ben sadece şivanını mısralara dağladım.. Bir yağmur.. Çisil çisil şafağına gecenin Sana gelmek zorundayım Başka kapım yok Yek başına sarılmazmış yaraları sevdanın Geç de olsa anladım... Ya, Dirisiyle bir yere vardık mı ki! Hadi gel.. Hiç değilse ölüsünü birlikte kaldıralım.. RIDVAN AYDIN ("Eylül Bulutları" adlı kitabından) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ZAFERCAKIR Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Yerhangi Bir Her’DEN Körler Ülkesi’NE –doktor bize üç çay ………………şekersiz! çay acıdır ………kahve ekşi ezbere içiyor –anlatıyor siyah-beyaz kareler beliriyor önce perde çekilmiş tütün uzantısı, eril düşler nazlımavi patiskaya körler ülkesinin içli desenlerini işliyor. elbette çığlık çığlık beslemiştir martıların beyazını yerhangi bir herleri vardı gidip gelmiştir kendince eksik tütünün sancısını sarmıştır ………………………………–ciğerine okşamıştır bir köpeğin başını, sevgiyle anılar diyor cıgaradan, çaydan, oralardan derken bir tane daha yakıyor şapkasını çıkarıyor masasına bırakıyor ………………çınaraltında fırtına kopuyor kaptan körler ülkesinin ürkek desenlerini işliyor adam, kararlı çığlık çığlık yağmuru besliyor / *** Bu şiir Berkant Çolak'ın 'Mübadele'(TUDEM yayınları) adlı fotoğraf albüm kitabında; Adnan Acar, Ahmet Erhan, Ahmet Oktay, Ahmet Telli, Ali Cengizkan, Arif Damar, Ataol Behramoğlu, Berna Olgaç, Bilgin Adalı, Cevat Çapan, E.Gülhan Çolak, Enis Batur, Gonca Özmen, Güngör Gencay, Güngör Tekçe, Güven Turan, Haydar Ergülen, Hilmi Yavuz, Hulki Aktunç, Hüseyin Alemdar, Hüseyin Avni Dede, İclal Aydın, Kemal Özer, Küçük İskender, Mahmut Temizyürek, Mehmet Yaşin, Murat Batmankaya, Murat Temizer, Mustafa Fırat, Neşe Yaşin, Nihat Behram, Nilgün Polat, Onur Caymaz, Orhan Alkaya, Orhan Kayhaoğlu, Ömer Erdem, Özdemir İnce, Refik Durbaş, Salih Bolat, Selahattin Yolgiden, Seyhan Erözçelik, Şerafettin Kaya, Süreyya Berfe, Şükrü Erbaş, Turgay Fişekçi, Turgay Kantürk, Turgay Nar, Yılmaz Arslan'ın eserleri ile birlikte yer almıştır. http://www.tudem.com/yayinlar/grupurundetay.php? grup=551 Zafer Çakır Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest AnunaKi Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Titrek bir mum alevinden çıkan bulanık bir is Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni felsefeyle anlayın iki gözüm Ve beni tarihle yargılayın Bal değildir ölüm bana İdan gül değildir bana Gel düşümdeki sevgilim gel Ay ışığı yedir bana Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sentenced Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 gunes buluttan siyrilirken gokkusaginin renkleri koleranin damlarinda sevisti. can sesleri ezan sesi hafif esrar kokusuyla karisip havayi kapladi. savrulurken raconun kirmizi pelerini o zarif ofkeye; zaman ki sana hasta oldu. incelikli haytasin. nuksederken raksini mahallenin ma$allahi eyvallahi; guzeldik be oglum.. $imdilik olumune kadar hayattasin, $imdilik..olumune kadar hayattasin.. .. - bir cift kanattiniz huznun ruzgarlarinda, dagilip gitti melekleriniz beyazin ote daglarinda.. aglasin ardinizdan bir agizdan butun dehsetiyle kolera sen harbi hayal et: saglam gariban.. ruhuna el fatiha.. (AĞIR ROMAN FİLMİNDEN) şiirler küçük iskender ve mustafa altıoklar ındır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
elfstitan Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 ben burnumu şaraba sokmuştum, katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu. santa lucia civarında bir karanlık, bir iştahsız .rospu bulmuştum bilmem neden Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
danny Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 benı etkıleyen sıırlerden bırısıde yılmaz erdoganın sana bakmak adlı eserının son kısmıdır : sana bakmak bır beyaz kagıda bakmaktır hersey olmaya hazır sana bakamak suya bakmaktır gordugun suretten utanmak sana bakmak butun rastıları red edıp bır mucızeyı anlamaktır sana bakmak allaha ınanmaktır. bırde yazarını bılmeıdıgım var o da su : oyle bır zamanda gel kı senı gerı cevırmeme mumukun olmasın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Eos Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Söyle yamur çamur Değmedi yüreğime Söyle ben nerdeyim Sen nerde Söyle ay doğmadan Düşmesin yaş gözüme Söyle ben nerdeyim Sen nerde Dışarıda kar yağıyor Benim için yağmur Ağlama gözbebeğim Biraz daha dur Yüregime basa basa İçimden yar gidiyor Ağlama iki gözüm Biraz daha dur Söyle batsın gece Dağlardan hasretime Söyle bilmesemde O nerde Söyle ay doğmadan Düşmesin yaş gözüme Söyle gökyüzüne O nerde Ahmet KAYA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 15, 2007 TANRI Sıcak elle ölüyorum ölüyorsun o nerede ben neredeyim gülüşsüz ölüyüm ölü ve ölü zifiri karanlık gecede onun üzerine atılmış ok Georges Bataille Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2007 Yaşadığımdan emin değilim.Gittiğinden eminim ama bak,seni özlediğimden eminim. Yirmi beş yaşında bir hayal kırıklığı olduğumdan hiç şüphem yok mesela. Beceriksizliğimden,yalnızlığımdan,bu şehri sevmediğimden,düzensizliğimden,yorgunluğumdan,huysuzluğumdan,baltalarınızdan birine sap olmamışlığımdan hatta olamayacak olmamdan,kırgınlığımdan,bir gün bana ayrılan sürenin sonuna geleceğimden her tavşan kesildiğimde dünyanın dağ olma vaziyetinden filan eminim. Örnekleri çoğaltabilirim.Örnekleri çoğaltabileceğimden eminim. Birileri namusum üzerine yemin edecek, Ölür müydün sanki sevsen beni. Günlerdir doğru dürüst uyuyamıyorum.Ellerim parçalanıyor ne zaman yazmayı denesem.Ağzım artık daha bozuk. Her tarafta pis bir koku;nefes alamıyorum. Çok bekledim seni.Her halimle,her yerimle bekledim. Yetkiler verdim kendime;tuttum seni affettim. Aramanı bile bekledim bazen.Ağır küfürlerle örtbas ettim sonra aramayışlarını.Bunca zaman aramayışlarını biriktirdim. Seni bekledim ben çünkü Seni bekledim. İçtim..içtim..içtim... Kustum. En çok giderken bıraktığın kelimeleri kustum.Sanat filan dedi bazısı o kelimelere bazısı bunlardan bi b.k olmaz dedi. Senin önemsediğin kadar önemsemedim ben o kelimeleri,senin danışma gruplarının önemsediği kadar önemsemedim. Kustum..kustum..kustum. İçtim. Ellerimle yaptığım cam evim kırılacak, Ölür müydün sanki sevsen beni. içimden geç içimi sil artık özlemek istemiyorum. Neye el atsam p.ç ediyorum. Yine de fiyakalı durumlar peşindeyim hep. En sert içkileri kaçırıyorum soluk boruma bilerek.Her yıl ilkokula başlıyorum.Her gün yeni bir krallık kurup öldürüyorum kralını gece yarısına doğru. Uzatmaya gerek yok;sen olmayınca yapamıyorum. Yokluğun gümüş tepside intihar sunacak, Ölür müydün sanki sevsen beni... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 16, 2007 COCCIDIOIDOMYCOSIS 2. -gözlerin neden bu kadar büyük senin büyükanne? -seni daha iyi görebilmek için... -ya kulakların? -seni daha iyi işitebilmek için yavrum!!! -ellerin neden bu kadar büyük senin? -daha iyi kucaklayabilmek için seni... -dişlerin niye bu kadar büyük senin büyük annem polis!!!!!!!!! küçük iskender -eylül 1989 (luciferian teşekkür ederim mesajını yeni gördüm....) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Mayıs 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 17, 2007 Savasıyorum...Yeniliyorum..bu yazıp yollayamadıgım 28. mesajım..Aşkını tüm hücrelerimde hissederken..Sensizliği seçmek..sessizliği seçmek..Bir yürek eksik kalmak..Kendi nefesimde boğulmak...KACMAK..Arkama bakmadan kaçmak..Ruhuna ortak olmak isterken ruhsuz kalmak..Yalnız kalmak..Bir olmak..Tek olmak...Sensiz olmak..Sonsuz olmak..Başaramıyorum..Adım bile atamıyorum..Halsizim..Bitkinim..Bir deniz kıyısında dalgalarla beraberim..İhtiyacım var..Beynine yüreğine ruhuna bana öğrettigin o bilgilere öğreteceğin tüm o değerlere..hepsine..hepsine ihtiyacım var..SANA İHTİYACIM VAR...Buhar olmak istiyorum..Bir buluta sığınmak..Yağmur olup yüreğine damlamak..Her damlada AŞKI TATMAK..Haykırmak..Yüreğimin çığlığını haykırmak..SENİ SEVİYORUM diye haykırmak..BIRAKMA BENİ diye haykırmak..GÜÇLÜ OL diye haykırmak..Boğazım düğümleniyor..Ruhum acıyor..Kalbim uyusuyor..Dayanamıyorum..Sensiz olamıyorum..Yapamıyorum..Dusunmeden duramıyorum..Dalıp gidiyorum her defasında boşluklara..Kayboluyorum..ve ben..BEN AŞKINI YAŞATMAK İSTİYORUM.. ....................................................özledim seni siyahım.......... **boogeymanxxx** Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Mayıs 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 17, 2007 ELEND - nocturne Bir rüyada kayboldum Rüyamı rüyasında görmüş olan bir heykelin gözlerinde Boğuluyorum Fakat Burada hiç ışık yok Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest mehmetemin102 Yanıtlama zamanı: Mayıs 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 18, 2007 Ne Hasta Bekler Sabahı, Ne Taze Ölüyü Mezar, Ne de Şeytan Bir Günahı, SENİ BEKLEDİĞİM KADAR... İstemem Artık Gelmeni, Yokluğunda buldum seni, bırak vehmimde gölgeni, gelme artık NEYE YARAR... -------------------- Necip Fazıl... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
felidae Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2007 Oraya gitme demedim mi sana, seni yalnız ben tanırım demedim mi? Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim? Bir gün kızsan bana, alsan başını, yüz bin yıllık yere gitsen, dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi? Demedim mi şu görünene razı olma, demedim mi sana yaraşır otağı kuran benim asıl, onu süsleyen, bezeyen benim demedim mi? Ben bir denizim demedim mi sana? Sen bir balıksın demedim mi? Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın, senin duru denizin benim demedim mi? Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim, senin kolun kanadın benim demedim mi? Demedim mi yolunu vururlar senin, demedim mi soğuturlar seni. Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi? Türlü şeyler derler sana demedim mi? Kötü huylar edinirsin demedim mi? Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi? Yani beni kaybedersin demedim mi? Söyle, bunları sana hep demedim mi?Mevlana Celaleddin Rumi- (DEMEDİM Mİ?) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lighthouse Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 19, 2007 sevgi......... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
True Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2007 Bir Çocuk Öldü Hiç ses yok, Ardıç ağaçları, Kahverengileşmeye başlamış ölü yaprak yığınları, Solgun havuz, Aniden havalanarak kanat sesleriyle sessizliği bozan simsiyah bir karga, Donmuş hareketleriyle süsler bahçeyi, Canlanmak ister gibi duran kederli heykeller, Çakıllı bahçe, Yollarında belli belirsiz duyulan ince çıtırtı. Birden bir ölüm haberi, Bir çocuk ölmüş, Sessizlik aynalar gibi kırıla kırıla büyüyor, O kadar insan ölüyor ki aynı anda. Gençliği ölüyor, Şiirleri, şiirlerini okuduğu kadınlar ölüyor, Onun şiirleriyle düşündüklerim ölüyor, Bir sonbahar gibi ölüyoruz. Bitirim bir çocuktu o, Kasketini yan giyerdi, Sansaryan hanında işkence görür, Meydan okurcasına ıslık çalardı. Yan yatmış kasketiyle şiirlerine benzerdi, Fikirleri bana yabancıydı, ama duyguları… Duyguları meydan okuyan bir çocuk gibiydi. Canı yanan, yalnız, yağmurlara dağılmış ama hep meydan okuyan bir çocuk. Gizli randevulara gider, vurulur, terk edilir, Olmayan kadınları sever, yanlış hayatlar yaşar, kederlenir, Gemilerle yalnız yolculuklara çıkardı. Ölüme dokunduğunda, ölümü değil, bir daha göremeyeceği kadınları düşünürdü. Ölmüştü, Heykellerin durduğu bu sessiz bahçede öğrendim öldüğünü. Bir çocuk ölmüştü, Bir çocuk… Yağmurlu vakitlerde herkesin gençliğine giren, Külhan sesli, yalnız bir çocuk, Yalnızlığından yakınırken kalabalıklaşan, Eflatun gözlü kadınları seven bir çocuk. Onun sesinden seslenirdim sevdiğim kadınlara, ‘’Sevdiğim sensin’’, sevilmeyen kederli çocuklar senfonisiyim ben. Sessizliğin bir ayna gibi kırılarak çoğaldığı bu sessiz bahçede, Sessizce çalan senfoninin son bölümü. Bir bahçe sandalyesinde oturuyorum, Sağlam, tahta bir sandalye. Sırtımı dayamışım, ayaklarım çimenlerin üstünde, İçimde anlamsız duygular. Gökyüzünde huzursuz küçük bulutlar… Ölüm haberi insanı yalnızlaştırıyor, Yanık yaprak dumanı gibi bir ıssızlık yayılıyor. Ruhum da bu dumanla birlikte yok olup gidiyor. Solgun nilüferlere baktım. Ardıç ağaçlarına, Yaprak birikintilerine, Bir taştan doğup bir taşa hapsolan heykellere. Kendime, geçmişime, Unutulmuş bir bahçede bırakılmış bir heykel gibi sessiz gençliğime baktım. Bir çocuk öldü, Çocukluğum öldü. -------------------- NİKBİN (İYİMSER) Tembel bir balıkçı gibi uzanıyorum bazen hayatın kıyısın da, Huzurlu bir üşengeçlikle, Geçip giden sabahlara bakıyorum, Alabildiğine grimsi bulutlara. Sonbaharın kaprisli günleri bazen bir yağmurla, Bazen kurşuni bir hüzne bürünmüş ağırbaşlı bulutlarla, Bazen de bu sabah olduğu gibi, Karanlık bir çığlıkla beliriyor pencerem de. Düşüncemin ışıklı belirsizliğine bırakılmış hafızamın oltalarına, Minik balıklar gibi küçük sözcükler vuruyor. Nereden, niye geldiğini, Hangi anlamlara bürünmek istediğini bilmediğim ses kırıntıları. Kışlıkları çıkarttım bu sabah, Çok sevilmiş ama artık geçmişte kalmış bir sevgili yüzü gibi, Aydınlık, güzel, bütün çizgileriyle belirgin ama mesafeli, İlk kez hüzünlenmiştim mutluluklarımı anımsadığım da. Sonbaharın kızıl kahverengi bir tülü andıran ince hüznü hissediyorum. Dışarıdaki havuzda siyah kuğular var, Bu iki sözcüğün, siyah kuğuların, İsimlerini taşıdıkları kuşlar gibi, Hafızamın eteklerine dokunmasının ardından, Bir yüzün yada bir ismin belireceğini, İçinden çıktıkları ışıltılı karanlıktan, Başka cümleler, başka olaylar, başka hatıralar da getireceklerini biliyorum, Tembel bir balıkçı gibi bekliyorum. Yine Ben:D -------------------- BİZ İki gövdeyiz bir fırtınayla tutuşan, Camlarda geceyarısı parlayan iki alev, İki göktaşı karanlığın içinde akan, Aynı kadarin iki suçlu okuyuz biz. İki yarış atıyız ve bir tek aynı eldir, Yemi sımsıkı tutup mahmuzlayan, Bir tek aynı bakışı saçan iki gözüz biz, İki ürperen kanadız aynı düşü taşıyan. İki kederli gövdeyiz, Bir Tanrı mezarının mermerine yaslanmış, Eski güzelliğin gömnülü olduğu mezarın. Aynı sırları veren iki sesli bir ağız, Bir tek aynı Sfenks'i kurarız durmaksızın, Bir tek aynı çarmıhın iki kanadıyız biz. Viaçeslav İvanov -------------------- Ben Sen Hatıralarım ve Hiçbir şey. Işıklar içinde bir kış günü yaşıyor İstanbul, Neredeyse ılık, Isıtan bir güneşin beklenilmeyen sıcaklığını hissederek, Yürüyorum İstanbul un benim için hayaller ve hayaletlerle dolu arka sokaklarında. Artık kaybetmiş olduklarıma hala sahip olabilmemi, Onlarla konuşabilmemi, özleyebilmemi sağlayan hayaletlerle, O kadar çoklar ki… Bu sokaklar kaybettiklerimle dolu. Sonsuz hayaller görüyorum bu sokaklar da, sonsuz hayaletler, Her biri ihanet ettiğim duygularımdan bana kalanlar, Bir çoğu ne bir hayal, ne de bir hayalet, Yoklar… Kaybedince kaybetmiyorsun, Unuttuğunda, yüzünü hatırlamadığında, Adını hatırlamak içinde bir kıpırtı yaratmadığında kaybediyorsun, Unutmak kaybettiriyor. Bir daha dönmeyecek olanı özlemek! Başka hiçbir özleme benzemiyor, Her özlem içinde ufakta olsa bir umut barındırırken, Özlemin böylesi, içine bir damla ışık sızmayan elleri boğazında zifiri karanlığa benziyor. Eksik kalmış cümlelerim, Söyleyemediğim arzularım, Anlatamadığım isteklerim, Kılıktan kılığa giriyorlar, Hayaller, hayaletler, Gölgeli sokaklar oluyorlar, Tanımadığım, tanıyamadığım biri, Sen oluyorlar. BUDA BENDEN 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boggyhillocks Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2007 NÂZIM'A BİR GÜZ ÇELENGİ Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek miyiz bir daha? Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız? Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu? Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın bana Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar Düşerlerdi orada, uzakta, Yaşarken kendine seçtiğin Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan Halkların kavgasını ve kavgamı benim Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan... Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım sensiz Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden yoksun Dostluğumuzdan, bana ekmek olan, Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan. Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle Kuyu gibi kapkara zindanlardan Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları Ellerinde izi vardı eziyetlerin Hınç oklarını aradım gözlerinde Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin Yaralar ve ışıklar içinde Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlar Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya. Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın, Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun? Teşekkürler, böyle olduğun için! Teşekkürler o ateş için Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca. Pablo NERUDA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.