Jump to content

Ahmet Oktay


semuel

Önerilen Mesajlar

Ahmet OKTAY

 

21 Ocak 1933 tarihinde Ankara’da doğdu. Ankara Atatürk Lisesi’nde okurken öğrenimini bırakarak İstatistik Genel Müdürlüğü’nde memur olarak çalıştı. 1961-65 yılları arasında Yeni İstanbul, Ankara Ekspres, İktisat ve Para, Vatan gazetelerinde görev yaptı. 1965 yılında Ankara TRT Haber Merkezi’ne geçti, 1975’te TRT İstanbul Radyosu’nda çalışmaya başladı. 1978’de Haber Şubesi Müdürü oldu. TRT’den 1982 yılında emekli olduktan sonra da 1993 yılına kadar Milliyet gazetesinde çalıştı.

 

Başlangıçta yazdığı şiirlerle Ahmed Arif şiirinden etkilendiği izlenimini verirken, 1960’lardan sonra toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla İkinci Yeni’ye doğru yöneldiği görülür. İmge serüveni ve özgün bir şiire ulaşma çabasında destansı bir söyleyiş kullanan, bir izlek çevresinde uzun soluklu şiirler kuran, zengin sözcük dağarcığı ile kendini hemen belli eden bir tarzla yazdığı şiirlerde öz-biçim dengesini ustaca kurmayı başarmış, yetkin şiirler vermiş bir şairdir.

 

 

En sevdiğim kelimeler gibisin

örneğin öfke gibi

hani bir zamanlar

dağda ve sokakta açan.

Örneğin umut gibi

günde, gecede yitip durduğumuz

zeytin dalını dal eden.

Örneğin aşk gibi

denizlerin üzerinde yürüten.

Örneğin kavga gibi

yüreğimi sıkı, saçlarımı kara tutan

kayaları yumuşatan kavga gibi.

 

 

GÉRARD DE NERVAL

 

 

Siyahın gezginiyim: Her gün daha derine

Yanar akşamla caddede vebalı lambalar,

Bezgin, sıkıntıyla bakar herkes benzerine;

Redingotlarıyla mumya gibi otururlar

İş yerlerinde, kahvelerde. Ve akar zaman.

-Birden söner uzak bir yıldız gibi yaşaman-

Demek isterim, alımlı kadının birine.

 

Çünkü kanar "bir mezarda bırakılan aşklar":

Adrianne! Jenny! Yıllardır bakir bir dulum ben,

Avuntu bilmez. Nafileydi tüm yolculuklar

O arayış: Kara güneş içimdeydi zaten.

Gittim harfin ve sayının bilinmez ucuna:

Ölü yüzüm çekilmişti gecenin burcuna,

Korkmadım sokağa hapsediyorken kapılar.

 

Adoniram! Hançerle sınandı ustalığın

Ve açıldı gül gibi Toht Kitabı'ndaki giz:

Herkes iki'dir. Ben kimin öteki adıyım?

Söyle: Bulmak mıydı amacın ey yitik ikiz.

"İçimizde bir oyuncu, bir seyirci yaşar"

Ve "akıl ürünleri delilikten de çıkar"

Kazıyınca pıhtısını o yıkık zamanın.

 

Melek gülümsemiyor artık Öteki Anam,

Çekil! Çünkü "siyah ve beyaz olacak gece."

Ulaşır mı yaralı hayvan gibi bağırsam

Sesim bencil, sevgisiz, muhkem ev içlerine?

Onulmazım. Çağcıl kentin yabanıl yitiği.

Tek giysim vebalı ışıklarla melankoli,

Bir redse kurtulmak bile istemem yazgımdan.

 

İki'yim: Yakalandım sokakta çırılçıplak

Ve giydirildim başkalarının sözleriyle.

Ah! Karanlığa giren görür beyazı ancak,

Hangisiyim? Biliyorum kimin gözleriyle?

Ne yapsak silinmiyor ruhtan geçmişin izi

Yaşamak kadar ölüm de çağırıyor bizi,

Geçiyorum sokağı fenerle konuşarak

 

Hem yaşamın imidir hem ölümün her fener

 

 

 

 

 

 

 

MORG KAYDI

 

Giriş tarihi : 26 Ocak 1885

Adı, Soyadı : Labrunie, Gérard de Nerval deniliyor

Cinsiyeti : Erkek

Yaşı : 47

Doğum yeri : Paris (Seine)

Medenî hali : Bekâr

Mesleği : Edebiyatçı

Giyim/Eşya : Siyah ceket, siyah yakalık, gömlek,

flanel yelek, gri-yeşil pantolon,

kızıl çoraplar, boyalı ayakkabılar,

siyah şapka

Ölüm biçimi : Asılma

İntihar ya

da cinayet : İntihar

Ölüm nedeni : Bilinmiyor

Gözlem : Morga kaldırılmadan önce tanındı.

Cesede Edebiyatçılar Derneği sahip çıktı

 

 

NASİPSİZİM

 

Yol Üstündeki Semender'den-1987)

 

 

 

ACI

 

Usandım taş basması günler yaşamaktan

yalnızlığımı büyütüyorum korkunç

yani bağırmak sana sulardan.

 

Her gün yeniden ölmek

elinden karanlık adamların

yalanla, ekmekle, silahla.

 

Üstümüze bakarken çağlar

her çocuk başı okşadığımız

suçlu bizmişiz gibi

büyüyor avcumuzda.

 

Gözlerinde bile

deniz dibi gözlerinde ölüler

askerler ve gemiciler halinde.

 

İhtiyar yüreği toprağın

buğdayı, elma'sı

korkuda.

Suskunluğum, utancım büyük

sıkıntım kara.

Gel dağıt mavini

kör kuyular uykuma.

 

 

 

 

 

ANI

 

Yazdı gözlerimi yumduğumda, öğle sonrası;

dayımdı dutu silkeleyen, çarşafın dört ucunda

dört kadın; herhalde komşu kızları;

dedem de su çekiyordu kuyudan,

Hamidiye'nin güvertesindeydi sanki,

oysa abdest alacaktı birazdan.

 

Ah! Sonsuz biçimler veren bize

Bellek ve Zaman.

 

 

ESKİ BAKIR

Bir çığlığın içinde yakalıyorum seni

kaç kez Istanbulsu,

parıldayan, ısıtan, yakan bir alev gibi.

Üstünde uzun, pis, yalnız sokakların yağmuru...

Odaların, merhabaların, gülücüklerin sıkıntısı

tramvayların, vapurların sıkıntısı

yitmiş aşkların, yitecek aşkların

aynı vazoların, aynı öğütlerin, aynı yasakların sıkıntısı.

Yakalıyorum, öpüyorum, avutuyorum.

Karanlık etini kemiriyor,

vaktimiz kısa,

düşlerimizi kolluyorlar durmadan

durmadan kovuşturuyorlar.

Mendilimi ıslatıp alnına koyduğum

suyundan içtiğimiz hayat çeşmesi,

yalnız - geceler boyu uzanan kadını bakırlarda

durmadan horluyorlar.

Geyiğim, saklım benim.

bakma arkana, ne olur, aldırma,

onulmazlığımızdan büyük yapılar kurduk

horlandıkça aşkımız, derya.

Vaktimiz kısa,

karıncalara, rüzgârlara, sulara dokunmak

uyanan toprakları bilmek gerekiyor.

Ormanlar görmüş dolunayın tılsımını

ağlamayı utanmadan

dövüşmeyi bilmek

tırnaklarınla tutunmayı bilmek gerekiyor

aşağılandığımız, kollandığımızı bilmek gerekiyor.

 

Kapa tunç kapıları gece

Soğukta, kırgın, parasız milyon kişi.

Geyiğim, saklım benim,

ölüm dayanmadan kapıya

sev, öp, yitir beni.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

semuel çok güzel şairler ve şiirler ekliyorsun,teşekkürler. :thumbsup:

 

BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU

 

Ne çok iz bedenimde senden:

 

İki siyah haşhaş açtı

düşlerinle ısırdığın omuzlarımda;

 

göğsümdeki bu onmayan yara

gözyaşının damladığı günden kalma;

 

"Mutlu aşk yok" diye inildemişti Aragon,

uçurum gibi parıldayan Elsa’ya. Ah!

Zakkumsu ses; gümrah

bir bahçe olsun isterdim,

kederin ve deliliğin arkası.

 

– Ne kaldı bana senden – demiştin,

çürüyen güllerin anısı sadece

çürüyen güllerin anısı.

 

ah! Niye kesmedin

uyurken bileklerimi?

 

SIĞINAK

 

Kaçıp sana saklanıyorum akşam oldu mu

Sana dokununca mı denizleniyor masa

Senin avcıların mı çok hayvanları kovalayan

Sıkıntımın ormanında?

 

Üç beş günümüz var şuracığında

Nice oyuncağımızı kırdılar

Biz de güzel çocuklardık bahçelerde

Sularda alabalık

 

Azla avunmaya alıştık

Ne yapalım paramız yoksa

Şarabımız bitince yağmura çıkarız

Kim güzelleşmiyor öpüşünce.

 

TEN ORDA YIRTILIR

 

Karlı dağı tarttım ve söğütlerin

gölgelediği dereyi. Eşittiler

yeşim taşının oluştuğu ve

bebeğin memeden kesildiği

vakitlerde. Göreli nicelikler

ama kim emin niteliklerden?

 

Geçti geçen: Anımsamıyorum artık

kimdi ilk seviştiğim kadın? Belirsiz

sarıldığım gövde. Kemikli miydi sırtı

var mıydı öpüşünde yeni sulanmış

bir bahçenin serinliği?

 

Yitirdim anlamları çoktan;

duyumsuyorum ama çürüyen kökü

aşınan bazaltı, yırtılan

damarını elmasın.

Siliniyorum mevsimlerden

sayfalardan, oyluklardan;

uçucu bir kokuyum sanki.

 

Dönen de benim ama gecenin

hazinelerine. Giz dolu izbeler, yatak odaları

açık unutulmuş musluklar: Yabanıl

evren kapılarıdır hepsi. Dinlerken

ve düşlerken, geçerim ormanların

ve toprakların karanlığından. Büyütürüm

beslerim hayvanımı. Ten

orda yırtılır ve kıpkızıl kesilir gül.

 

"Dur gitme! Çok güzelsin" diyeceğimiz

an yok hâlâ. Kara duygulu zamanın

tohumu içimizde yeşeren. Kendisi için

bile havada dağılan bir şarkı

herkesin yaşaması.

 

Biliyor, yine de ölemiyoruz.

Sararan yaprağında dalın

akmayan çeşmenin kararmış taşında

bir ses tınlıyor masmavi.

 

Bilici! Sına beni alevinle

ve söyle: iğva mı bu

Baht mı?

 

 

GEÇ SAAT

 

Yorgundu. Düş görürken

-ölmüş müydü ölüyor muydu?

fidana dokunduğu an açıvermişti gonca-

elinden düştü kitap

kalem de

 

şuydu altını çizdiği cümle:

Kierkegaard'tan,

'Üzüntüm, kal'amdır benim'

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...