semuel Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 15, 2008 Mehmet TANER 4 Aralık 1946 tarihinde Nevşehir'in Arapsun ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Rize, Emirdağ, Alaşehir, İzmir ve Erzurum'da sürdürüp İstanbul Bakırköy Lisesi'nde tamamladı.Birkaç yıl İstanbul İktisat ve Erzurum İşletme Fakültelerinde öğrenim gördü; Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdi.TRT Ankara, Erzurum, Hakkari, Kars ve Van Radyolarında spiker ve yapımcı olarak çalıştı. 1976 yılından sonra sigortacılığa atıldı. Adam Sanat, Bahçe, Defter, Edebiyat ve Eleştiri, Oluşum, Sanat Dergisi, Sombahar, Tan, Türk Dili, Türkiye Yazıları, Varlık, Yusufçuk gibi dergilerde şiirlerini yayımladı.1970 yılında "Tek Şiir" dalında TRT ödülü kazandı, Milliyet Sanat Dergisi tarafından 1974 yılının dört başarılı genç şairinden biri olarak seçildi. 1980 yılında Tan Yayınları'nı kurdu. Cemal Süreya' nın "imgeyle retoriğin tuhaf bir uzlaşması var" biçiminde vurguladığı Mehmet Taner şiiri çağrışım debisi yüksek, çağdaş, erince eriştirici, anonimleşmeye karşı durucu, divan şiirini soğurmuş, her zaman diri ve bakışı dervişçe özellikler gösterir. GEÇEN YILIN EKSİK GAZELİ Seni seviyorum, kalb çömleğimi al Kalbimin meyhanesini akşamla al Kentleri bırakmak yangınlardır ha! Evim yandı, bu yangın evimi al! Böyle gece gece mandalını çektim kapının Geldim ışık içinde hırsızlama Al Temas Bir palmiye gibi uzak, müziğinden senin Geçen kışı bahçede geçirdim Çevre çitin üzerinde yağmur Gizler bahçeleri, soğutur Kimsesiz miydim, hiç değil Pencereler yanar durur, söner durur Payınca kederli, yeterince mağrur Başka dilden bir şeydi ama içimde hayat, Art arda devrilen ufka bu körpe Tepelerden ağrı dalgaların önünde -Ona ondan da tenha, ondan da elgin Üstünde, kolları ıssız sahilin- Bir kaybolmuş enik, bir susmuş sema Bir ücra gömüydü dilim benim Uğultuyla ki yanıma salınarak Diyordum ki kök salmış rüzgârda, uzak Bir palmiye gibi müziğinden, Yamaçlardan inen sûkût içinde Bir şey söylenmiş idiyse Benim, söylenen Çitlerde yükselen şu kokulu Sarmaşıklardan gülden işittim bunu: Seninle sana içinde dilsiz Dolaşacağın defterleri de gönderiyorum, Gecede parlar, günde nemli Kayadan ve yosundan ayırıyorum seni Durup dinledim, kokladım takat ile Ciğerlerime doldurdum Yaban'ın sesini; Telafi ise telafi, istila ise istila Görgü ise evet kör görgü için Baktım, otun çiçeğin çitlerden öte Gözlerinin ta içlerine Ah! Ürpersem ne ürpermesem ne Bildim, gene de bilmenin Duydum fakat nedir, duymanın tesellisi Tıkalı kulak, yakarışlarla açılır Sızılarla nice kılcal kanal, Ve orda olmayan kim bilir Bir ana damar belirir AYRILIKLAR Çelik gibi bir dil. Aydan bir kızıllık Doğuyu karartan bulutlar içinde Işığını alıyor coşkunluğumdan Ve boynu bükük alüminyum bir çocuğun ikindilerinden Ey iç buran anılar. Ey iç buran gelecek. Türkçeyi çelik bir tel gibi eğiyorum aranızda. Belleğin son kırıntıları. Elçinin esintileri Odanın ak aydınlığında Daha demin çıktın. Boşluğunu Doldurmadı henüz hava Soluk alıyorsun henüz, burada bıraktığın Soluğun yerine - Zaman. İncecik bir zar, İnen saydam bir giyotin, zaman 15 NİSAN 1975 Yetinmiyorum acıyla. Sıvı güneş İçiyor gölgeleri, tümsek çukur ne varsa. Kurtulmuş, göğsümde son soluk, kor ateş Parlıyor gözlerim iki fener gibi Canlıyım hâlâ. Sağır bu. Yaşam. Bu fotoğraf: Aldım hançerimi güzel ensesinden de, damlamadı kan. Çığlığımın yelkeninde gülle gibi Ben orda kaldım ben Burda, karşımda kaldı sonsuz olan. NİSAN ŞİİRİ Seviyorum yıldızları, saçlarını, suyunu pınarların Serin ilkbahar gecelerini. Dar ağzını, ince alnını, elmacık kemiklerini, Bacaklarını, uzun. Gözlerini, çekik. Ilık göğsünü. Bir yaz gecesi sevdası olan rengini yüzünün... Gel bağlara gidelim seninle bir bağbozumu vaktinde! Parıldayıp gidince dere kavakların önünden Savrulunca üzüm, tatlı ışığında lâmbaların Güz, ufak tepelerin ardında görününce Orda bana bir türlü anlatamadığın sesleri söyle Bırakılmış bir acıyla dolu şarkılar söyle... Düş sona eriyor, bir güzün son günleriyle birlikte Hele tozlu yollarda, uzaklardan gelen işçiler de yitip gidince Kavun kabukları ezilip, azalınca karıncalar İçimizde, yıldızların ânı zorlayan vakte kadar Bir hüzün Bir yalnızlık, bağevinin açık kapısı önünde Bütün kış bıçak gibi bir acı Gözlerin, çekik. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
teiresias Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2008 Kuru Ayaza Bıraktın Beni Beyaz çarşafların üzerinde, Sağıma dönemez''im. Soluma dönemez''im. Münker duvar, Nekir pencere. Dilim, cenin dili. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.