hokhmah Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2007 başlık güzel olmuş. @malcolmx: ama Burak Eldem'in kitabını okumalısınız mutlaka. çoğu bilgi derli toplu orada.. sağol mlcom @birikinti: o belirttiğiniz site neresidir? Şewki Eygi enok kitabını nereden okumuş acaba? o kitab piyasada bulunabiliyormu? @yankeerose: yazınızda sözünü ettiğiniz " AHIH, ADNI ANODAI YHVH ALHM gibi isimler"i nerede okuduğunuzu veya gördüğünüzü merak ettim. konu ilgimi çekti. hatta IAO demişsiniz ki tetragrama aykırı birşey çıkmış ortaya?! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 30, 2007 eyvallah sen saol...burak eldem ın kıtabı sırada beklıyor zaten:) ama ondan önce bitirmem gereken ıkı kıtap daha var saol önerin için:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Asurbanipal Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2007 Hanok Kitabında konunun geçtigi tam metin okundugunda aslında, dogan çocukların yukarıda belirtildigi gibi hilkat garibesi olmadıgı anlaşılır. Aksine son derece parlak bakışlı,saglıklı ve yöre ırkına göre daha beyaz tenli oldukları vurgulanır.Hz.Nuh'un dogumunda şüphelenen babası karısına ''bu çocuk(Nuh)bize benzemiyor,yoksa gözcülerden mi (Annunnaki/Nephilim)peydahladın''diye azarladıgı yazılıdır.Yani öyle canavar falan degiller.Aksine bu melezler , fiziksel ve ruhsal bakımdan çok daha ileri bir yapıdalar.Ömürleri ise çok daha uzun,rahatlıkla 500-600 yıl yaşayabiliyorlar.Tabii bu Hanok kitabı niye ''apokrif''ilan edilip dışlanmış,kime ne batmış?Bunuda sorgulamak lazım.Hanok İslami literatürde Hz.İdris'tir.Yahudiler Hanok,Yunanlılar Hermes, Eski Mısırlılar ise Toth der idi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Guest AnunnaKi Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 29, 2007 Hz.Nuh'un dogumunda şüphelenen babası karısına ''bu çocuk(Nuh)bize benzemiyor,yoksa gözcülerden mi (Annunnaki/Nephilim) Bu sözün kaynağı nedir?Çünkü önemli bir söz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Asurbanipal Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Anunnaki kardeş,bu sözün kaynagı kadim bir kitap olan Hanok Kitabı veya İngilizcesi ile Book of Enoch.Çok kadim bir kitaptır,Türkçesi varmıdır,basılmışmıdır bilmem ama yanılmıyorsam Mor ve ötesi diye bir sitede rastlamıştım ,parça parça tercüme ediyorlardı.17.yy.da Habeşistan da eski bir kilisede bulunmuş.İncilden ve Tevrattan dışlanmış bir kitaptır.Ayrıca Kumran metinlerindede var. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kuranes Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 bilgiler için teşekkürler . simon versiyonlu necronomicon'da da gözcüler (the watchers) geçiyor ve anu , enlil , enki üç büyük gözcü olarak yer alıyor . ayrıca piyasada bulunan marduk'la ilgili kitaplardan hangisi tavsiye olunur ? burak eldem'in yazdığı 2012 marduk'la randevu mu yoksa Jelaila Starr'ın yazdığı 12. Gezegenin Dönüşü / Marduk ve Nibiruanlar mı ? edit : az önce zohar'ı inceledim de . zohar'da da enoch ismi geçiyor . onlardan 'günahkar nesil' olarak bahsediliyor . Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Asurbanipal Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 30, 2007 Kuranes kardeş, bu konuda esas kaynak olarak Bir Rus Yahudisi olan Zecharias Sitchin adlı araştırmacının Ruh-Madde yay.çıkan başta 12.Gezegen olmak üzere bir seri kitabı var..onları önerebilirim.Ancak burada dikkat etmemiz gereken şey şudur:Bu konu çok ''Tabu'' bir konudur,çok çerpeşik konudur.Çogu kez çarpıtılmış ve üzeri örtülmüş bir olaydır.Kaynak varmış gibi görünürse de aslında o ''Kadim zamanlarda '' geçmiş olaylar ile ilgili kanıt ve bilgi çok azdır.Önce imha,sonra tufan...kazınmış-yok edilmek istenmiş bir bilgi bu yani Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zodyak Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2007 belgeselde anlatilanlar 12 gezen niburunu 3200 yilda bir dunyanin yanindan gectigi ve dunyadan kizil bir kure seklinde gorule bldigidir butun irklar arsiverinden bu olaydan soz etmitir hepsinin ortak gorudgu sey niburudur.bundan 3200 yil oncesine bakcak olursak insanlar ozman cizmeyi bile bilmiyolardi diye dusune biliriz sanildigiin aksine insan irki 3-5 bin yillik diil cok daha eskidir, su siralar bizden once yasamis modern uygarliklarin kanitlari bulunmaktadir hepsinin merkezi efsan sehir atlantis olarak gozukuyor. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lilith_sabbath Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 Ibrani mitlerinde ve Tevrat'ta onlara "Nefilim" diyorlar. Eski Misir'da adlari, "Neter". Sümer mitlerinde "Anunnaki" diye geçiyorlar. Diger yandan "Sumer" sözcügü, "Gözcü'lerin ülkesi" anlamina sahip. Hangi adla anilirlarsa anilsinlar, bütün eski kültürlerde ve bu kültlere iliskin mitlerde basrol onlarin. Eski diller uzmanlari, Antik Çag kültürlerine sasilacak biçimde net biçimde damgasini vurmus bu esrarengiz varliklarin, neredeyse bütün eski uygarliklarda "gözcüler" olarak adlandirildiklarini söylüyorlar. Sözünü ettigimiz dönem, Isa'dan en az 3000 yil öncesi. Iyi ama, "geç neolitik" olarak adlandirilan dönemin bütün uygarliklarinin literatürlerine benzer ifadeler ve anlatilarla girmis bu "Gözcü"ler kimler? Neyi ya da kimi "gözlüyorlar"? Bütün bunlar yalnizca antik Çag insanlarinin düsgüçlerinin bir ürünü mü, yoksa gerçekten bugün anilari silinmis, izleri bulunamayan, haklarinda hiçbir sey bilmedigimiz birileri, bu gezegende yasamislar mi? Mitler ve gerçekler Sürekli vurguladigimiz gibi, bilginin az oldugu ya da bazen üzerinin örtüldügü yerlerde, spekülasyonlarin basini alip gitmesini engellemek mümkün degildir. Bilimsel yöntemlerden, bilimsel süphecilikten (scepticism) ve somut bulgulardan baskasina güvenmemekten söz ederken, ayni süpheciligi su anda bildigimizi varsaydigimiz alanlara uygulamamak, bazen spekülasyonlardan da olumsuz sonuç verir. Bilim eger "gerçegi aramak" amacini içeriyorsa bizler için, bu ayni zamanda kurumlasmaya, bilimsel otokrasiye de karsi çikmamizi da gerektirir. Herhangi bir alanin "spekülasyona açik" olmasi bizi ürkütmemeli; verileri dogru okumak, burada anahtar sözcük niteligine sahip. Ortodoks bilim ve akademisyenler, çogu kez içinde bulunduklari "bilimsel bürokrasi"nin ellerini kollarini baglayici hantalligi ve "agaçlardan ormani görememe" aliskanligi nedeniyle; yeni ve sarsici düsüncelere bastan olumsuz tepki vermeye egilimlidirler. Hele bu, onlarin "Akademisyenler Olimpos'u"nun disindan geliyorsa. Arkeoloji ve arkeoastronomi, yirminci yüzyilin baslarindan bu yana bu sorunu yogun biçimde yasiyor. Siradisi oldugu varsayilan düsünce ve teoriler yalnizca dislanmakla kalmiyor, bir de asagilaniyor kendilerini "bilimsel süpheci" diye adlandiran ortodoks çevrelerde. Oysa tarih, uzun ve yavas bir yürüyüs. Genis dilimler halinde onu inceledigimizde, her asamasinda ortodoksinin engellemelerini ve inanilmaz tutuculugunu fark ediyor, ama uzun vadede "siradisi" varsayilan fikirlerin yasadigini görüyoruz. "Neter"ler ya da "Gözcüler" sorunu da yirminci yüzyilin bitmeyen tartismalarindan biri. Dogmalarla gözünü baglamayan ve açik fikirli olmaya çaba gösterenler, bugün "mitler" deyip geçtigimiz anlatilarin bu denli genis bir cografyada ve neredeyse birbirinin ayni ayrintilarla varolmasindan yola çikarak, bu metinlere daha farkli bakmamiz gerektigine isaret ediyorlar. Oysa ortodoks bilim akademisyenlerinin yaklasimi, oldukça farkli. Onlar, eski toplumlari bütünüyle çözümlediklerine inaniyor ve ekliyorlar: "Din dindir, mitoloji de mitoloji. Bunlari gerçek tarihsel olgularla karistirmayin." Bunu söylerken de, bilerek ya da bilmeyerek, bugünün egemen dinlerinin yörüngesinde duruyorlar. Esine az rastlanir bir ikiyüzlülük ve çifte standart uygulamasi bu. Bir yandan somut bilimsel bulgular disinda hiçbir seye prim vermemekten söz ediyorlar, bir yandan da yasadiklari çevrenin egemen diniyle sürtüsmemeye çaba gösteriyorlar. Bunun kendilerine göre "etik" bir yolunu da bulmuslar: "Bilim ayridir, din ve inanç ayri." Oysa "inanmak ve inanç" sözcüklerinin egemen oldugu bir kültürde bilim ve bilginin her zaman bu çifte standartin gölgesinde kalacagini bilmezden geliyorlar. Ama ne gam; "bilimsel" kurumlarin birçogunun bütçesini, Kilise'yi destekleyen holdingler, hatta bazen bizzat dini vakiflar sagliyor. Çogu üniversitede kürsü baskanlari arasinda en az bir musevi var. Bilimin "besigi" oldugu varsayilan ABD'de halkin ezici bir çogunlugu Incil'e bütün kalbiyle inaniyor. Ortaligi bulandirmanin anlami var mi simdi? "Gözcüler" sorunu, Antik Çag tarihi ve modern arkeolojiye iliskin en kilit noktalardan biri. Bir biçimiyle, felsefe ve ilahiyat akademisyenlerini, hatta dilbilimcileri de bu tartisma çemberi içinde düsünebiliriz. Simdi, bu uzun girizgahtan sonra meseleyi olabildigince yalin biçimde ortaya koyalim: Eski Misir'in "Neter"leri Bütün Antik Çag metinlerinde, kendi tarihlerini derleyen toplumlardan kalmis belgeler, geriye dogru giden kronolojilerinin sifir noktasina, net olarak çözümlenemeyen bir tür "baslangiç dönemi" yerlestiriyorlar. Bu, onlarin tarihlerinde, "yönetimin tanrilardan insanlara geçmekte oldugu" bir ara dönemi belgeliyor. Belirsiz bir baslangiç döneminden beri bizzat "tanrilar" tarafindan yönetildigini söyledikleri ülkelerinin, bu ara dönemde "Gözcüler" adi verilen üstün yaratiklarca yönetildigini ve sonuçta kralligin insanliga devredildigini anlatiyorlar. Eski Misir'da bunlarin adi, "Neter"ler. Son olarak Osiris'in oglu Horus tarafindan yönetilen ülke, belli bir dönem sonrasinda, bir "Kral yaratma" (Kingmaker) töreninden sonra insanlara birakiliyor ve Neterler geri plana çekiliyorlar - sonra da, izleri siliniyor. Bu ilk "insan kral", bugün arkeolojinin degismez bir gerçek biçiminde kabul ettigi, Firavun Menes. Bildigimiz, yazili tarihe göre I.Ö 3100 dolaylarinda Yukari ve Asagi Misir'i bir tek ülke halinde birlestiren Menes, Misir tarihinde "Hanedanlar Dönemi" denen bir evrenin de baslaticisi. Misir kronolojisi üzerine bildiklerimiz, iki ana belgeye dayaniyor: Bunlar Misirli tarihçi Manetho'nun yazdigi krallar listesi ve bugün "Torino Papirüsü" olarak bilinen bir yazit. Her iki belge de birbiriyle uyumlu. Bu sayede arkeologlar ve ejiptologlar, Misir'in kronolojik gelisimini formüle edebiliyorlar. Buna göre, Firavun Menes'le baslayan Hanedanlar Dönemi, alt evrelere ayriliyor: Eski Krallik, 1. Ara Dönem, Orta Krallik, 2. Ara Dönem (Hiksoslar Devri) ve Yeni Krallik. Bugün okutulan tarih kitaplarinda da bu kronolojik düzen aynen böyle. süreç içindeki arkeolojik bulgularin Manetho'yu ve Torino Papirüsü'nü dogrulamasi sayesinde, Yeni Krallik ve sonrasi, neredeyse bütünüyle tarihlenebilmis durumda. Eski Krallik'ta, en fazla 150 yil yanilma payiyla arkeologlar hanedan listesini ve Krallari siralayabiliyorlar. Yani bu iki belge, dogrulugu desteklenmis veriler içeriyor. Bütün sorun da aslinda burada: Çünkü Manetho'nun listesi ve Torino Papirüsü, yalnizca hanedanlar dönemi Misir'ini degil, ondan çok daha öncesini de kronolojik sira içinde sunuyor. Yalniz burada yöneticiler insanlar degil, Neterler. Normal insanlara göre çok daha uzun yasayan, ülkeyi binlerce yil yöneten, esrarengiz varliklar. Ejiptoloji ve modern arkeoloji bunun üzerine ne yapiyor? "Alt paragraflarini" tartismasiz biçimde kabul ettigi ve bulgularla dogrulanan bir tarihi yazitin "üst paragraflarini" ya yok sayiyor, ya da "Bunlar mitoloji" deyip isin içinden çikiyor. Neden? Çünkü hayranlikla benimsedigi alt paragraflarda "normal insan"lar krallik yapiyor; üstteyse, kim olduklari anlasilamayan üstün yaratiklar. Böylece bilimsel ortodoksi, ayni belge üzerinde isine gelen bölümü "olgu" diye benimseyip dosyalarken, isine gelmeyen, çünkü anlayamadigi, isin gerçegi "dini inanislarina aykiri düsen" bölümleri "mitolojik" bulup ayikliyor! Mezopotamya'da ayni seyle karsilasiyoruz: Layard ve Wooley'nin yaptigi arastirmalarda, son derece degerli ve ilgi çekici kil tabletler ele geçiyor. Bunlar, Sümer Kral Listeleri olarak adlandiriliyor. Ayni Misir'da oldugu gibi, listenin en üst sirasinda, yani "normal krallar"dan önce, her biri neredeyse 10.000 yil, 15.000 yil yasayan yöneticiler var. Bunlar, "Tufan'dan önce" uzun süre ülkeyi yönetmisler, sonra insanlara devretmisler. Babil metinleri bu olayi "Krallik gökten indiginde" gibi bir deyisle açikliyor. Bütün Mezopotamya'da ayni kült var asagi yukari. Bulunan belgeler, "en eski metin" olduguna inanilan Tevrat'in, Tufan basta olmak üzere bir sürü temayi Sümer ve Babil anlatilarindan ödünç aldigini ortaya koyarak Kilise'de ve dini çevrelerde buz gibi rüzgarlar esmesine neden oluyor. Üstelik, Tufan öncesi ülkeyi yöneten "tanrilar"dan söz ediliyor, tek bir tanridan degil! Bu durumda ortodoks arkeoloji ne yapiyor? Misir'da yaptiginin aynisini. Yani Sümer Krallar Listesi'nin "normal insan ömrüne sahip" krallari dogru kabul ediliyor ve belgenin bu bölümü "somut bulgu" sinifina sokuluyor ama Tufan öncesi ülkeyi yönettigi anlatilan, 200.000 yil hüküm sürmüs "tanrilar" ve onlarin sonrasinda, "ara dönem"de insanlara yönetimin geçisini üstlenen ve denetleyen "Gözcü"ler, "mantiksiz" bulunarak "mitoloji" sinifina sokuluyor yine. Ayni belgenin alt kismi dogru, üst kismi "masal"! Enoch'un sasirtici hikayesi Benzeri durum, Tevrat'la ilgili incelemelerde de söz konusu. Mezopotamya bulgularindan sonra, çok daha eski metinlerden esinlendigi belli olan Tevrat, bütün o eski metinlerdeki "Tanrilar" sözcügünü tek bir "Tanri" olarak düzeltmis. Bu arada, Tanri'ya verilen sifat ve onun genel adi, "Efendi" ya da "Sahip" anlamina gelen "Lord" sözcügünde somutlaniyor. Yahudi toplumunun mesken tuttugu bölgenin eski mitleri, büyük tanri Baal'den söz ediyor. "Baal"in sözlük anlami da "Efendi" ve "Sahip". Ayni sifatlarin, daha sonraki yillarda bütün Bati toplumlarinda yöneticiler için kullanilmasi ilginç. Ama daha ilginç olan, bütün o eski anlatilari ayiklayarak "Tanrilar" sözcügünü "Tanri" olarak tashih eden Tevrat'in, birkaç yerde bunu unutmasi. "Elohim" sözcügü, Tevrat'ta birkaç kez geçiyor. Ibranicedeki anlami, "ilahlar"; yani, "çogul" bir sözcük. Ilahiyatçilar bunun tartisma konusu yapilmasina bile karsi çikiyorlar - arkeologlarsa, sessiz. Ama bundan daha kafa karistirici olani var: Yaratilis (Genesis) bölümünün 6. Bab'inda "O günlerde ve sonrasinda da, dünyada Nefilimler vardi" diye bir ifadeye rastliyoruz. Sözü edilen zaman, Tufan'dan öncesi. "Nefilim" sözcügü, Ingilizce'ye "devler" diye çevriliyor. Oysa Ibranicedeki fiil yapisina göre tam ifadesi, "yukaridan asagiya inmis olanlar". Yaratilis'taki hikayede "devler"in hiçbir anlami yok - daha sonra da Nefilim sözcügüne rastlanmiyor zaten. Sanki "araya yanlislikla girmis" gibi bir sözcük. Igreti duran, ne anlatmak istedigi belli olmayan bir ifade. Oysa aradan yillar geçip 1947'de Ölü Deniz yakinindaki bir magarada orijinal el yazmalari bulundugunda, "Nefilim"in aslinda son derece önemli, neredeyse kilit denebilecek bir kavram oldugu çikiyor ortaya. Bunun yani sira, Tevrat'in din adamlarinca "edit edildigi" de anlasiliyor. Çünkü I.Ö 4. yüzyildan kalma yazitlar arasinda yer alan ve daha önce Etiyopya'daki Kutsal Kitap'ta rastlanmis olan kopyasi "sahte" sanilan "Enoch'un Kitabi"nin orijinal nüshasi da bulunuyor Ölü Deniz magaralarinda. Yaratilis'ta yalniz birkaç satirda adi geçen ve "Tanri'yla birlikte yürüdügü" söylenen Enoch'un, aslinda son derece ilginç bir hikayesinin oldugunu ve Tevrat'tan çikarilan bu parçalarin "Nefilim" sözcügüne de açiklik getirdigini fark ediyoruz. Bosluklar Enoch'un Kitabi'nda yazanlarla dolduruldugunda, Bap 6'nin ayni satirinda sözü edilen "..ve Tanri'nin ogullarini insanin kizlarini gördüler ve onlar güzeldi. Onlari kendilerine es seçip onlardan çocuk sahibi oldular" ifadesi de anlamli hale geliyor. Ilahiyatçilari, dilbilimcileri ve tarihçileri yillardir ugrastiran "Tanri'nin ogullari" ile insanin kizlari arasindaki iliski Tevrat'ta yalnizca o cümlede geçiyor ve bir daha sözü edilmiyor. Ama Enoch'un Kitabi'ni okudugumuzda, bunun müthis sonuçlar doguran bir olay oldugu çikiyor ortaya. Evinden, ailesinden ayrilan ve "Tanri katinda" yasamini sürdüren Enoch, "Gözcülerden" söz ediyor anatisinda. Bunlar, Tanri ile insanlar arasindaki iliskinin bazen "ara halkasi" olma görevini üstlenen, insanlara nezaret eden, üstün varliklar. Ama hepsi, "emir kulu" sonuçta. Enoch'un ayrintili olarak anlattigi hikayede, bir gün bunlardan birinin dünya üzerindeki "gözcülük" görevi sirasinda "insan kizlari"ni arzuladigi ve bu fikrini diger "gözcü"lere de söyledigi belirtiliyor. Bir grup Gözcü (ya da Nefilim - "yukaridan inen") aralarinda karar aliyor ve yemin ediyorlar: Hepsi insan kizlariyla sevisip onlardan birer kari alacak ve bu bir sir olarak kalacak. Çünkü ögreniyoruz ki, yapilan aslinda "yasak". Sonuçta bu birlesmeden "melez" çocuklar doguyor ve genetik sorunlar yüzünden bu çocuklar sagliksiz, vahsi, garip yaratiklar oluyorlar. Diger yandan, "insan kizlariyla" birlikte olduklari süre boyunca Nefilimler, onlara bilgi aktariyor, bir seyler ögretiyorlar ki, bu da çok büyük bir yasagi çignemek anlamina geliyor. Sonuçta Tanri hem Nefilimleri cezalandiriyor, hem de yarattigi Tufan'la insanlari. Sümer ve Babil metinlerini bulmus olmamiz, Enoch'un kitabinin da, Tevrat'in diger bölümleri gibi Mezopotamya anlatilarindan esinlenilerek, daha dogru bir deyisle bunlar "revize edilerek" yeniden yazildigini anliyoruz. Ama bu, bir garip durumu fark etmemize engel degil: Çok eski zamanlarda "Gözcü"ler denen birilerinin dünya üzerinde dolastigi ve yaptiklariyla dünyadaki hayati derinden etkiledigine iliskin en az on toplumun kültüründen gelen tanikliklar var elimizde. Isin en kafa bulandirici yani, çok benzeyen anlatilara, Antik Yakin Dogu'yla fiziksel temasi hiç bulunmadigi varsayilan eski Inka ve Maya folklorunda da rastliyoruz! Simdi, bütün bunlara "Mitoloji iste canim" deyip, elimizin tersiyle bir yana mi itmemiz gerekiyor, "bilimsel tavir" sergilemis olmamiz için. Yoksa eski metinleri farkli bir bakisla bir daha inceleyip, "Kim bu Gözcüler?" diye sormak mi daha mantikli bir davranis? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dreamer87 Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 onlardan birer kari alacak ve bu bir sir olarak kalacak yuh nasıl bir ifadedir böyle.. bu nefilimler, mardukta yaşayanlar diye biliyorum ben... "yukaridan asagiya inmis olanlar" felan...üstelik bu gözcüler agartalılar veya şambalalılar da olabilir.. mu'dan geriye kalanlar geri kalmış insan topluğunu yönetiyo olabilirler.. şimdi burda hepsi mitoloji değil demek doğru olmaz.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sirius Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 11, 2007 çok uzun olmuş hepsini okumadım ama hatırladığım necronomicon'un simon versiyonunda gözcü çağırma vardı. Gözcüyü bir kere çağırıyorsun sonra himayene giriyor. İlginç bir ritüeldi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
miccorleone Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 zecharia sitchin otuz yılını mezopotamya da heba etmiş ve şu ana kadar hiçbir tezi çürütülmeyen çoğu eleştirmen tarafından saygı duyulan bir yazardır. sami dillerini çok iyi bilir sümer akkad dillerinin ustasıdır. dünya tarihçesi adlı 6 kitplık serisinin ilk kitabı 12. gezegendir. kaynak konusunda ise zaten kitaplarında yorumlarından çok bize kaynakları gösterir british museumdaki asurbanipalın kütüphanesinden çıkan 25000 kil tableti kaynak olarak yeterlidir zaten. ben 2012 yılı ile ilgili birşey hatta bu tarihi bie görmedim kitabında, anlattığı tezler sümerlerin 12 gezegeni bu gezegenlerle ilişkilendirilmiş tanrılar ve başka kavimlerin tanrılarının bu tanrılarla aşırı benzerlikleri vs vs. 12. gezegen ilk çıktığında dünyada sansasyon yaratmıştı hatta bu konularda insanların düşüncelerini kökünden değiştirdi. bu arada burak eldem bir kitap yazmadı aralara üç beş kelime kendi yorumunu yapıpta kitap dediği şey bir derleme den öteye gidemez. yararlandığı kaynak düpedüz dünya tarihçesi serisindendir. bu konu da bir merakın varsa ki olmalı, zecharia sitchini mutlaka okumalısın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Oktober Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 önce tanrı ile insan arasındaki farkı anlamak gerekiyor. Çok genel bir tabirle Tanrı; istediğini yapan İnsan (Kul); istenileni yapan olarak özetleyebiliriz. İnsanlık tarihi kendisini tanrı yerine koyan, tanrı rolüne savunan yöneticilerle doludur. Kimisi bedenden bedene geçer buddha olur, kimisi tanrının yer yüzündeki yansıması olur, kimisi de tanrının yer yüzündeki temsilcisinden taç giyerek kral olur. Her dinde, her ırkta, her toplumda bunun gibi örnekler çoktur. Yazıtların anlamlarından hiç bir zaman %100 emin olamayız, çünkü unutulan dillere kendi mantığımızla bir takım anlamlar yükleyoruz. Sümerler yada eski mısır yazıtları bizim çözdüğümüzü sandığımız kelimeleri çok farklı anlamlarda kullanıyor olabilirler. Örnek olarak tanrı ile tanrısal arasında biçim bakımından sadece 3 harf fark vardır ama anlam bakımından birbirinden çok farklı kelimelerdir. Bütün bunları düşündüğüm zaman, muhtemel anlam karmaşaları ve toplumu daha kolay yönetebilmek için yöneticilerin çokça başvurduğu "tanrı olma" yolu aynı zamanda nefilim(neter) isimli varlıkların kayıtlı tarihten çok daha önce yaşamış olmaları bana bu varlıkların tanrı rolü oynayan yöneticiler olduğu hissi uyandırdı. Bunu bahsedilen tanrıların insana özgü davranışları ile (çocuk sahibi olma, yürümek, ölmek) destekleyebilirim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
djizmir Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 17, 2007 Selam arkadaşlar siteyi uzun zamandır inceliyorum ve yazılanları tek tek okuyorum.(hatta aranızda yaptığınız dialoglar,tartışma ve atışmalarda dahil Zatenm onlarda sitede gezerken insana tebessüm ettiriyor.) Fakat mevlana'nın sırrı yada buna benzer bir çok konu defalarca açılmış olsada site gerçekten güzel ve bilgilendirici.burada şuan okuduğum yazıya bilgilerim doğrusunda ekleme yapamadan edemedim böylelikle de ilk mesajımı yazmış oluyorum. Eğer geçmiş inançları,o işnançlara inanan insanların yaşayış tarzlarını v.b konuları iyice derinlemesine incelerseniz zaten tüm bu okuduğunuz konularda hiçbir tereddütte kalmazsınız ve gerçek Hakk'ın ne anlama geldiğini öğrendikten ve benimsedikten sonra zaten hiç bir şekilde tereddütte kalmazsınız.burada bahsedilen gözcüler hizmetliler oluyor.Kim hangi ismi verirse versin.yani Allah'ın görünmeyen orduları vardır sözünde bahsedilen hizmetliler (erenler) dir.3'ler 7'ler 40'lar gibi...hizmetliler vardır.ama önce Hakk kavramının iyi bilinmesi gerek ki benim bu söylediklerimi daha iyi anlarsınız.benim bu söylerdiklerimi şuan arif olanlar anlar sadece.neyse konuyu ve lafı fazla uzatmayım.tekrardan merhaba herkese... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
x12tr Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 18, 2007 evet arkadaşlara katılıyorum - onikinci gezegen çok özel bi bilgi kaynağı bence. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
x12tr Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Nephilimlerin devasa ölcüde ve insanımsı yaratıklar olduklarını ve bir süre dünya üzerinde hüküm sürdüklerini hatta dünyaya insanlığın kadınlarıyla çiftleşmek amacıyla gönderildiklerini ancak sonradan insanlığa hizmet etmekten bir sebeple vazgeçerek isyan ettikleri ve insan eti yedikleri için yaratan tarafından lanetlenip kıyamete kadar yeryüzünden kovulmuş ve kıyamete yakın bir zamanda yeniden yeryüzüne dönecek varlıklar olduğunu incilden öğrenmek mümkün ancak yine de eksik bazı parçalar vardır mesela zeccharia sitchin'in 12. gezegen kitabında nephilimler uzaylı bir ırk'tır kendi uzay gemileri ve üstün teknolojileri vardır ve hatta insan ırkını maymun genlerinden geliştirerek oluşturmuşlardır. islami bazı kaynaklarda hz nuh un bedeninin 60 arşın olduğunu söyleyen alimler de vardır. nephilimler için şeytanın yanında yer alarak cenneteki savaşta yenildikten sonra onunla birlikte huzurdan kovulan diğer düşmüş melekler de denmektedir. açıkcası lilith mükemmel anlatmış teşekkür ederim paylaşım için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AnTiMaSKe Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Nefilimler,kaynaklara göre insanlara zulm ettikleri için tufan sonucu mahvoldular...Hatta atlantisteki yunan mitolojisi "titan"ları olabileceği bile düşünülüyor.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Raistlin Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Catedralden getirilmiş kitaplardan okuduğum kadarıyla Nephilimler yeryüzüne gönderilmiş Meleklerdir.İnsan kadınlardan çocuk doğurmuşlar ardından bir nedenden dolayı (arkımızın dediği gibi)insan eti yemeğe başlamışlar ve Tanrı'da büyük tufan dediğimiz(büyük ihtimalle Nuh Peygamberin tufanı)tufan sonucu hepsi yok olmuştur.Ama insan kadınlardan yaptıkları çocuklara nolduğu belirisiz , hala aramızda dolaşıyor olabilirler... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
NightWolf Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2008 Benim bildiğim Nefilimler, yarı-melekler oluyor. 18 yaşına bastığında melek kanatlarını kazanan insan doğunlu melekler. Hatta bu konuyla ilgili seri-film var bir tane. Fallen diye. Bulabilenler izlesin derim, hoş bir film. 3 bölümden oluşuyor. Fallen Fallen II Fallen III diye. İzleyin ve beğenin.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
oparlor Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2008 Gözlemciler: iyi gözlem yapanlar sorunun sebebinide daha çabuk kavrarlar ürettikleri çözümler ise daha kalıcıdır ve daha az yıpratıcıdır yani olayı bir bütün olarak düşünüp eylemlere geçmeden önce kar zarar ilkesini edinip görevlileri uyarırlar.ne kendileri uyardıklarının farkındadır nede uyarılan kişi uyarıldığının farkındadır. gözcüler her zaman vardırlar.her nesilde vardırlar.oluşumları için herhangi bir örgütlenmeye girme gereksinimleri yoktur.doğa onları bulur ve bildiklerini bir bir anlatır.anlar ve hemen unutur gözcü.görevi gözlemci olmaktır çünkü.doğayı izlerken doğanın konuştuklarını dinleyemezler.hafızaları gözledikleri üzerine çalışır.gözlemciler gözlemci olduklarının bile farkında değildirler. sayıları bilinmiyor 1 den fazla olduğu söyleniyor. yani... kendileride gözleniyor. anonim ezildim özüm çıktı içtim düzeldim. mole Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
liremka Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 bu gözcülerin eğer insanlardan çocukları oluyorsa bize benzeyen yaratıklardır diyebiliriz . çünkü eğer çokn farklı bir tür veya varlık olsalardı üreyemezlerdi. cidden çok ilginç bir konu. birçok bilginin saklanıyor olması çok kötü Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
magus Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 ORİON Gözcüleri bu abiler... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kara Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 23, 2008 elinize sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
strider0084 Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2008 Annunakiler benim edindigim bilgilere gore tanri filan deil arkadaslar onlar dunya disi varliklardir kendi gezegenlerindeki atmosferleri gittikce bozuluyordu ve bunun duzeltilmesi icin gezegenlerinde olmayan madenlere ihtiyaclari vardi altin vs... dunyamizi somurmeye geldiler ve buraya yerlestiler kendileri calismak istemeyince insanlari calistirmak zorunda kaldilar ve tanri gibi davranip cesitli mucizeler gosterdiler(teknolojik ve psisik hareketler) ama insanoglu bunun teknolojik ve psisik hareketler oldugunu anlayacak yapida deildi ve yazitlarda gordugumuz sonucta budur ve ayrica annunakilerin yasalari gecerliydi insanlarla iliski evlilik olmayacakti ama bazilari bunu cignedi ve insanlar ile ciftlesince hirsli ve bozguncu tipler ortaya cikti(melez). Annunaki yoneticileri yada krali bunu ogrenince dunyadaki yasami buyuk olcude yok etti anti madde silahlariyla tufanlar kasirgalar ve depremler yaratarak nuh tufani da budur nuh gorevlendirildi ve ailesini ve cevresindeki iyi olanlari toplamasi istendi cesitli bitkiler ve hayvanlar da toplandi geri kalanlar yok oldular. Ayrica sunu da soyleyeyim Galaktik Federasyon Marduk un yorungesinde oynama yapti yakin zamanda dunyamiza yakin gececek ama felaketlere maruz kalmayacagiz bizim aydinlanma yolunda ilerledigimizi gorduklerinden dunyanin yeni bir yikima ugramasini engellediler buda size benden bir guzel haber olsun arkadasslar... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
x123x Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 3, 2008 güzel çalışma birikinti hiç akıllanmıyoruz kim bilir kaç defa böle oldu da insanlık tekrar tekrar yok oldu... Ve 3. Dünya Savaşı yakın cepheleri veriyorum; Rusya, Çin(Amerikadan öcünü almak için),Kore,Abhazya, adını bilemediğim 3 ülke daha... Bunların adı Doğu Donanması gibi bişi olacak... Almanya, Amerika, Türkiye(İktidar dünden razı Amerika'nın yanında olmaya),Gürcistan, Kosova, 2 ülke daha... Bunların adı da Avrupa Kurtuluş Ordusu gibi bişey... Tabii iki kesmin ortasında kalan Türkiye en büyük hasarı alacak ama kendimizi çabuk toplayacağız... Bu dediğim 25 yıl içerisinde oldu oldu olmadı ben kehanet şeettiremiyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.