Jump to content

Ted HUGHES


teiresias

Önerilen Mesajlar

Ted HUGHES

İngiliz şair. Tam adı Edward James Hughes. 17 Ağustos 1930'da İngiltere'de bir madencilik bölgesi olan West Yorkshire'da Mytholmroyd'da doğdu, 28 Ekim 1998'de Devon'da yaşamını yitirdi. Cambridge Üniversitesi Pembroke College'de antropoloji ve edebiyat okudu. 1956'da Cambridge'de tanıştığı Amerikalı şair Sylvia Plath ile evlendi. Karı koca bir süre Amerika'da kaldıktan sonra yeniden İngiltere'ye dönerek Cornwall'a yerleşti. Bu evlilikten iki çocukları oldu. 1962'de ayrıldılar, Sylvia Plath 1963'te geçirdiği sinir bunalımları sonucunda canına kıydı. Şiirlerinde doğadaki vahşiliğe ve güçlü yaşam içgüdülerine duyduğu hayranlığı özgün bir biçemle dile getiren Ted Hughes yirminci yüzyılın son romantik şairi, doğa tutkusunun eşsiz sesi olarak nitelendirilmiş ve 1984'te Saray Şairi seçilmiştir.

 

ÇIĞLIK

Çocukluk odamın duvarında bir resim gibi duran

Güneş vardı. Ve mezar taşım vardı,

Düşlerimi paylaşan, gülerek yeyip içen benimle.

 

Günboyu ustalığını ilerletirdi doğan

Ve gece bile sürerdi bu büyülü uğraş.

 

Tembel tembel yatardı dağlar bulutlu kamplarında

Ve bir güzel aktarırdı toprağı solucanlar.

 

Tunç et tunç bir susuzlukla kıpırdardı,

Ana kucağında yeni doğmuş bir bebek gibi

Yatardı elinin altında güneşin.

 

Ve o anlamsız demir ağırlıklar

Birdenbire küt diye düşen insanın üstüne

Bir yiğitlik ve yerini bilme duygusu verirdi bana salt.

 

Başları ezilmiş tavşanlar gördüğümde yollarda

Bilirdim Samanyolu'nun büyük çarkıyla döndüğümü.

 

Üstlerinde çiy gibi kan damlalarıyla dana başları sırıtırdı

Maskeler gibi tezgâhlarda ve dans ederlerdi güneş ve ay.

 

Sonra arkadaşım, içinden bir şey çıkarmak için

Kestikleri yüzü dikişler içinde,

Kaldırdı elini,

 

Gülümsedi bir yarı-komanın içinden,

Taştan bir tapınak gülümsemesi.

 

Ve ben de açtım ağzımı kutsamak için -

 

Ama sessizlik tıkandı boğazıma bir yumruk gibi.

 

Taştan bir hançer gibi, sert, kenarları çentikli,

Donup camlaşmış dilsiz bir lav topu:

 

Çığlık

Kendini kustu.

 

 

 

 

 

Çeviri: Şavkar ALTINEL - Roni MARGULIES

 

 

 

DÜŞ - TİLKİ

 

Bu gece yarısı anının ormanını düşlüyorum:

Yaşayan başka bir şey var

Saatin yalnızlığının ve parmaklarımın

Kımıldadığı şu boş sayfanın dışında.

 

Tek yıldız görünmüyor pencereden:

Daha yakın, karanlıkta

Daha derin bir şey

Yalnızlığın içine doğru ilerliyor:

 

Soğuk, karanlık kar kadar ince,

Bir tilkinin burnu değiyor dala, yaprağa;

İki göz bir devinimi belirtiyor,

Durup yeniden birer birer

 

Açık seçik izler bırakıyor karın üzerinde

Ağaçlar arasında, sonra dikkatle

Topal bir gölge bacağını sürüklüyor

Ve açıklığa çıkmaktan korkmayan

 

Bir gövdenin boşluğunda, bir göz,

Büyüyen derinleşen bir yeşillik,

Parlak, dikkat kesilmiş,

Kendi işini görürken, birden,

 

Sıcak, keskin tilki kokusuyla

Kafadaki karanlık boşluğa yerleşiyor.

Pencere hâlâ yıldızsız; saat işliyor,

Sayfa artık boş değil.

 

 

 

Çeviri: Cevat ÇAPAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sonra arkadaşım, içinden bir şey çıkarmak için

Kestikleri yüzü dikişler içinde,

Kaldırdı elini,

 

Gülümsedi bir yarı-komanın içinden,

Taştan bir tapınak gülümsemesi.

 

Ve ben de açtım ağzımı kutsamak için -

 

Ama sessizlik tıkandı boğazıma bir yumruk gibi.

 

Taştan bir hançer gibi, sert, kenarları çentikli,

Donup camlaşmış dilsiz bir lav topu:

 

Çığlık

Kendini kustu.

 

ne varsa romantıklerde var :)tşk ler

--------------------

Bir Domuz Görüntüsü

 

 

Ölü bir domuz yatıyor elarabasında.

Üç adam ağırlığında, dediler.

Gözleri kapalı, kirpikleri pembe beyaz.

Fırlamış havaya paçaları.

 

Sanki ölmemiş gibi görünür böylesi bir ağırlıkla

bu şişko pembe kitlesi katılaşmış ölümde.

Cansızlıktan daha da az bir şey, daha ötede.

Buğday dolu bir çuval gibi.

 

Hiddetlenmeden vurdum muştayı.

Suçlu hisseder insan incitirse ölüleri,

Yürürse mezarlar üzerinde. Ama bu domuz

suçlayabilecek durumda değildi.

 

Haddinden fazla ölüydü. Şöyle ederi kadar

domuzyağıyla domuzetinin.

En son değeri tamamen yitmişti.

Eğlenilecek bir şekil de değildi bu.

 

Haddinden fazla ölü acımak için.

Anımsamak hayatını, gürültüsünü, yaşadığı

topraksı zevkin kalesini,

yanlış ve gereksiz bir gayret gibi.

 

Tam anlamıyla fazla ölmüş. Ağırlığı

Zulmetti bana - nasıl taşınacak?

Ve bütün kesim zahmetleri!

Boğazındaki derin yara şaşırtıcıydı, ne ki

dokunaklı değildi.

 

Bir keresinde pazarın birinde koşmuştum yakalamak için

Gürültüsüne kaygan bir domuz-yavrusunun,

Bir kediden daha hızlı ve çevikti,

Böğürtüsü metalin parçalanmasıydı.

 

Domuzlar sıcak kanlıdırlar, fırın sanarlar kendilerini.

Isırışları beterdir atlarınkinden -

Doğrarlar bir yarımayı bir güzel.

Yanmış kömür ve ölü kedileri tıkınırlar.

 

Yüceltmeden ve hayranlıktan çoktan çekmiş

Elini eteğini buradaki domuz.

Uzun uzun baktım ona. Sonra başladılar

haşlamaya onu.

Haşladılar ve parlattılar bir kapı eşiği gibi.

 

Ted Hughes

Çeviren: İsmail Haydar Aksoy

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...