teiresias Oluşturma zamanı: Nisan 27, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Nisan 27, 2008 Ted HUGHES İngiliz şair. Tam adı Edward James Hughes. 17 Ağustos 1930'da İngiltere'de bir madencilik bölgesi olan West Yorkshire'da Mytholmroyd'da doğdu, 28 Ekim 1998'de Devon'da yaşamını yitirdi. Cambridge Üniversitesi Pembroke College'de antropoloji ve edebiyat okudu. 1956'da Cambridge'de tanıştığı Amerikalı şair Sylvia Plath ile evlendi. Karı koca bir süre Amerika'da kaldıktan sonra yeniden İngiltere'ye dönerek Cornwall'a yerleşti. Bu evlilikten iki çocukları oldu. 1962'de ayrıldılar, Sylvia Plath 1963'te geçirdiği sinir bunalımları sonucunda canına kıydı. Şiirlerinde doğadaki vahşiliğe ve güçlü yaşam içgüdülerine duyduğu hayranlığı özgün bir biçemle dile getiren Ted Hughes yirminci yüzyılın son romantik şairi, doğa tutkusunun eşsiz sesi olarak nitelendirilmiş ve 1984'te Saray Şairi seçilmiştir. ÇIĞLIK Çocukluk odamın duvarında bir resim gibi duran Güneş vardı. Ve mezar taşım vardı, Düşlerimi paylaşan, gülerek yeyip içen benimle. Günboyu ustalığını ilerletirdi doğan Ve gece bile sürerdi bu büyülü uğraş. Tembel tembel yatardı dağlar bulutlu kamplarında Ve bir güzel aktarırdı toprağı solucanlar. Tunç et tunç bir susuzlukla kıpırdardı, Ana kucağında yeni doğmuş bir bebek gibi Yatardı elinin altında güneşin. Ve o anlamsız demir ağırlıklar Birdenbire küt diye düşen insanın üstüne Bir yiğitlik ve yerini bilme duygusu verirdi bana salt. Başları ezilmiş tavşanlar gördüğümde yollarda Bilirdim Samanyolu'nun büyük çarkıyla döndüğümü. Üstlerinde çiy gibi kan damlalarıyla dana başları sırıtırdı Maskeler gibi tezgâhlarda ve dans ederlerdi güneş ve ay. Sonra arkadaşım, içinden bir şey çıkarmak için Kestikleri yüzü dikişler içinde, Kaldırdı elini, Gülümsedi bir yarı-komanın içinden, Taştan bir tapınak gülümsemesi. Ve ben de açtım ağzımı kutsamak için - Ama sessizlik tıkandı boğazıma bir yumruk gibi. Taştan bir hançer gibi, sert, kenarları çentikli, Donup camlaşmış dilsiz bir lav topu: Çığlık Kendini kustu. Çeviri: Şavkar ALTINEL - Roni MARGULIES DÜŞ - TİLKİ Bu gece yarısı anının ormanını düşlüyorum: Yaşayan başka bir şey var Saatin yalnızlığının ve parmaklarımın Kımıldadığı şu boş sayfanın dışında. Tek yıldız görünmüyor pencereden: Daha yakın, karanlıkta Daha derin bir şey Yalnızlığın içine doğru ilerliyor: Soğuk, karanlık kar kadar ince, Bir tilkinin burnu değiyor dala, yaprağa; İki göz bir devinimi belirtiyor, Durup yeniden birer birer Açık seçik izler bırakıyor karın üzerinde Ağaçlar arasında, sonra dikkatle Topal bir gölge bacağını sürüklüyor Ve açıklığa çıkmaktan korkmayan Bir gövdenin boşluğunda, bir göz, Büyüyen derinleşen bir yeşillik, Parlak, dikkat kesilmiş, Kendi işini görürken, birden, Sıcak, keskin tilki kokusuyla Kafadaki karanlık boşluğa yerleşiyor. Pencere hâlâ yıldızsız; saat işliyor, Sayfa artık boş değil. Çeviri: Cevat ÇAPAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2008 Sonra arkadaşım, içinden bir şey çıkarmak için Kestikleri yüzü dikişler içinde, Kaldırdı elini, Gülümsedi bir yarı-komanın içinden, Taştan bir tapınak gülümsemesi. Ve ben de açtım ağzımı kutsamak için - Ama sessizlik tıkandı boğazıma bir yumruk gibi. Taştan bir hançer gibi, sert, kenarları çentikli, Donup camlaşmış dilsiz bir lav topu: Çığlık Kendini kustu. ne varsa romantıklerde var :)tşk ler -------------------- Bir Domuz Görüntüsü Ölü bir domuz yatıyor elarabasında. Üç adam ağırlığında, dediler. Gözleri kapalı, kirpikleri pembe beyaz. Fırlamış havaya paçaları. Sanki ölmemiş gibi görünür böylesi bir ağırlıkla bu şişko pembe kitlesi katılaşmış ölümde. Cansızlıktan daha da az bir şey, daha ötede. Buğday dolu bir çuval gibi. Hiddetlenmeden vurdum muştayı. Suçlu hisseder insan incitirse ölüleri, Yürürse mezarlar üzerinde. Ama bu domuz suçlayabilecek durumda değildi. Haddinden fazla ölüydü. Şöyle ederi kadar domuzyağıyla domuzetinin. En son değeri tamamen yitmişti. Eğlenilecek bir şekil de değildi bu. Haddinden fazla ölü acımak için. Anımsamak hayatını, gürültüsünü, yaşadığı topraksı zevkin kalesini, yanlış ve gereksiz bir gayret gibi. Tam anlamıyla fazla ölmüş. Ağırlığı Zulmetti bana - nasıl taşınacak? Ve bütün kesim zahmetleri! Boğazındaki derin yara şaşırtıcıydı, ne ki dokunaklı değildi. Bir keresinde pazarın birinde koşmuştum yakalamak için Gürültüsüne kaygan bir domuz-yavrusunun, Bir kediden daha hızlı ve çevikti, Böğürtüsü metalin parçalanmasıydı. Domuzlar sıcak kanlıdırlar, fırın sanarlar kendilerini. Isırışları beterdir atlarınkinden - Doğrarlar bir yarımayı bir güzel. Yanmış kömür ve ölü kedileri tıkınırlar. Yüceltmeden ve hayranlıktan çoktan çekmiş Elini eteğini buradaki domuz. Uzun uzun baktım ona. Sonra başladılar haşlamaya onu. Haşladılar ve parlattılar bir kapı eşiği gibi. Ted Hughes Çeviren: İsmail Haydar Aksoy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
teiresias Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 3, 2008 teşekkürler katatonik dediğin gibi ne varsa romantiklerde:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.