Jump to content

80'lerde Jazz


boynuzsuzgeyikler

Önerilen Mesajlar

Uzak değil hatta çok yakın denilebilir 80 dönemi için. Kimilerine göre bir kabus, kimilerine göre güzel bir anı. Bu satırları okuyup anlıyorsanız 80'li yıllar denince aklınıza muhakkak bir resim, bir fotoğraf ya da bir fikir gelecektir.

 

1968'de Vietnam Savaşı ve dünyadaki bütün savaşlara karşı bir tepki olarak doğan "Hippi" akımının şekli ve anlamı 80'lere gelindiğinde oldukça değişmiş, diğer taraftan etkileri sürmüştü. Gelişmekte olan bütün toplumlarda gözle görülür bir kimlik bunalımı, Kızıl ve Mavi arasında 'soğuk' bir savaş yaşanıyordu.

Bunalım kendisini müzikte, modada, resimde kısaca kültürel bir çok alanda gösterdi. Konumuz olan caz müziği de, diğer sanat dalları gibi bu buhrandan etkilendi. 1920-30'lu yıllarda rağbet gören caz müziği de 1960-70'lerde popüleritisini kaybetmişti. 10-15 dakika uzunluğundaki caz parçaları seyircinin ilgisini uyanık tutmakta zorlanıyordu. Bunun yanı sıra toplumu sürükleyen 'modernleşme' akımı resim, heykel ve grafik gibi bir çok alanda kendini gösterdiği gibi müzikte de hissediliyordu. Müzikte modernleşme ile caz müziği oldukça gözden düştü. Caz ne çoğunluk tarafından dinleniyordu artık, ne de caz severler tarafından! İşte bu dönemde cazı özgürleştirme çabaları bir grup müzisyen tarafından gerçekleştirildi. Belirli hiçbir düşüncenin ya da temanın olmadığı "Free-Jazz" akımı, Ornette Coleman tarafından başlatıldı.

1960-80 arası Ornette Coleman gibi bir çok caz müzisyeninde "avant-garde" olma telaşı görüldü. Formsuz, temelsiz ve düşüncesiz olarak gelişigüzel kromatizme (notaların yarım ses aralaklıklarıyla sıralandığı gam) ilgi arttı ve bu sayede klasik müzikteki atonalite elde edilmeye çalışıldı.

1970'li yılların başında elektrikli aletler cazda kullanılıp, rock etkileriyle karıştırıldıktan sonra jazz-rock fusion ya da sadece fusion denilen, satış amaçlı bir tarz ortaya çıktı. Miles Davis, Chick Corea, Stanley Clarke, Marcus Miller, Herbie Hancock gibi caz müzisyenleri bu tarzdan oldukça etkilendiler.

Fusion dönemi hakkında Cüneyt Sermet şöyle düşünmektedir : "Caz müziği dinleyicisini kaybetmiş, kaybettikçe daha da telaşa düşmüş ve telaşa düştükçe de saçmalamıştır. Monoton ritm ve gürültüye dayanan fusion müziği dinlenmekten çok tepinilmek için ya da esrar ve seks partilerinde fon müziği olarak kullanılıyordu."

Bu akımda büyük bir yere sahip olan Chick Corea 1972'de basçı Stanley Clarke ve davulcu Joe Farrell ile "Return To Forever" adında latin ezgili bir fusion albümü çıkardı. 80'li yılların ilk yarısında akustik piyanoya yöneldi. 1984'te basçı Miroslav Vitous ve davulcu Roy Haynes ile bir trio kurdu. Bu trio eleştirmenlerce kalburüstü (?) ve kaos olarak değerlendirildi! 1989'da ise caza daha yakın çalmak için basçı John Patitucci ve davulcu Dave Weckl ile yeni bir trio kurmayı denedi. Nitekim bu trionun öncekinden farkı yoktu. Her ne kadar Cüneyt Sermet onu kimliksiz, ne yapmak istediğini bilmeyen bir piyanist olarak tanımlasa da, Corea oldukça fazla sayıda genç müzisyeni etkiledi.

http://www.cazci.com/images/articles/miles80.jpg Miles Davis ise önceleri 1940'larda Charlie Parker ve Dizzy Gillespie ile çalmış, 50-60'lı yıllarda kendi gruplarını kurup kendi tarzını aramıştı.1970'li ve 80'li yıllarda ise tamamıyla satışa yönelik rock-jazz plakları yaptı. "We Want Miles" (1982) ve "Tutu" (1986) birer Grammy ile ödüllendirildi. "Star People" albümünü 1985'te çıkardığı ve adında da anlaşılacağı üzere politik mesaj içeren "You're Under Arrest" albümü izledi. Bunların yanı sıra birkaç tane de konser albümü çıkardı. Fusion kervanının en tanınmış kişilerinden biri olan Miles Davis, "Elektrikli piyano devrimizin piyanosudur. Normal piyano Beethoven devrine ait demode bir alettir." diyerek korkunç bir gaf yaptı, eleştirmenlerin alay konusu olmaktan kurtulamadı. Fusion'u para için yaptığını anlamak zor olmadı çünkü bir Ferrari ve bir de Lamborghini dışında birkaç tane de villa sahibi olmak her caz müzisyeninin harcı değildi. Ayrıca Miles, pop ve rock müziğine, özellikle Prince'e hayranlık beslediğini hiçbir zaman gizlemedi. Bütün bunların dışında 1980'lerin kült dizisi Miami Vice'ın bir bölümünde oynadı, resim sergileri açtı ve iki filme müzik yazdı.

Fusion tarzı elbette cazı öldürmedi fakat oldukça yavaşlattı. 1980'lerin ikinci yarısına doğru elektronik fusion tarzı popüleritesini kaybetti ve caz yavaş yavaş önem kazanmaya başladı.

Görüldüğü gibi 1980'lerde popüler müzik piyasasındaki elektronik etkisinin kaynağı, aslında 1960-70'lerdeki caz müziğinden gelmektedir. Burada şunu belirtmekte fayda var ki bazı eleştirmenlerce fusion, caz müziğinin dışında bir tarz olarak algılanmaktadır fakat bu yazı içinde fusion, caz müziğinin bir kolu olarak düşünülmektedir.

1980'lerde diskolar çeşitli disko müzikleriyle, Herbie Mann ve Quincy Jones gibi kişilerin müzikleriyle inlemekteyken George Benson, Tom Browne, Herbie Hancock gibi cazcıların müzikleri de çok rağbet görüyordu.

http://www.cazci.com/images/articles/g-benson.jpg 1943 doğumlu George Benson dört telli bir nevi Hawai gitarı olan ukulele çalarak ve dans ederek başlamıştı müziğe. Rhytm and Blues ve Rock'n Roll gruplarında çaldı bir süre. Sonraları caza merak salan Benson, Wes Montgomorey'den etkilendi ve caz plakları yapmaya başladı. Para sıkıntısından olsa gerek, 1976'da çıkardığı "Breezin" albümüyle ve Quincy Jones'la yaptığı "Give Me The Night" parçasıyla hayli ün sahibi ve diskolarda oldukça rağbet görür oldu.

Tom Browne ise caz dünyasında fazla başarılı olamamış bir müzisyen olarak 1980'de "Funkin for Jamaica" albümüyle diskolarda kendini gösterdi.

http://www.cazci.com/images/articles/herbie.jpg Önemli bir cazcı olan Herbie Hancock, yol göstericisi Miles Davis gibi değişik tarzları seviyor ve 1980'lerde çaldığı müzik bu sevdiği tarzları içeriyordu: Rock, disko, caz gibi. Pistlerde bir zamanlar çok çalınan "Saturday Night" parçası "Monster" albümünde yer aldı. Ayrıca "Headhunters" ve "Rock It" albümleri de Hancock'un aynı etkileri taşıyan caz albümleridir.

Bunların dışında Weather Report'un çoğu albümleri, Pat Metheny'nin "Bright Size Life" albümü, Jaco Pastorious'un Jaco albümü 1980'lerdeki başarılı fusion albümlerinden bazılarıdır.

1980'lerde popüler müzikten fazla etkilenmeyen va caz yapan az sayıda müzisyen arasında yer alan Wynton Marsalis bile Sting'le plak yapmıştı ki Marsalis 80'li yıllarda modern caz'ın en büyük temsilcilerinden biridir.

80'lerde ismi fazla duyulmamış olup bugün oldukça tanınan Roy Hargrove, Kenny Garrett, Steve Coleman, Makoto Ozone, Kevin Eubanks, Michel Petrucciani, Stanley Jordan gibi müzisyenler, bu fırtınadan etkilenmemiş olan birkaçıdır. 1920'lerde nasıl insanlar yenilik, değişim aradıysalar, 1960-80 arasında da sanatçılar bir arayış içine girmişlerdir. Popüler sanata tam olarak 1980'lerde abartılı bir şekilde yansıyan bu bunalım her sanat dalı için olduğu gibi caz müziği için de bir geçiş dönemidir. Bir nevi deşarj, rahatlamadır; bir katarsistir bu. 1980'lerden önce, 60-80 döneminde eskiden bir kopuş hakimdi, fakat 80'li yıllarda yavaş yavaş yeniden bir yapılanma meydana geldi. Bütün bu fırtınalardan dolayı müzisyenleri kötü ya da kalitesiz olarak nitelendirmek yerine, bu gelip geçenin de bir kervan olduğunu ve bizleri olumlu olumsuz etkilediğini söylemek yerinde olur 1980'ler için.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Harika bir yazı, ama eksik. Hani cazın diğer yüzü? Hani Metheny, Towner, Garbarek, Jarrett, Micus, Rypdal, Abercrombie, Weber, Mays, Monk, Surman? Hani "it's OK to listen to the grey voice", yani hani Kuzey Cazı?

 

Radikal 2 arşivinden bir alıntı:

 

Sonsuzluk ve bir ses

 

38 yıldır bir yandan minimalist çizgisini korurken, öte yandan hiç duyulmamış seslerin peşine düşen ECM'in albümleri artık daha ulaşılır

 

28/10/2007 (276 defa okundu)

 

HİLMİ TEZGÖR (Arşivi)

 

Siyah blues'dan doğan caz müziğinin sözcük ('jazz') olarak ilk kez ne zaman telaffuz edildiğine dair çeşitli iddialar var. 1912 yılında ABD'nin Batı Yakası (West Coast) argosunda yer alan bu İngilizce sözcüğün müzikal bağlamına 1915 yılında kavuştuğu söyleniyor ama ilk kullanan kim, çok net değil. Siyah insanın Yeni Dünya'daki bu ikinci 'büyük' müziği yıllar geçtikçe beyazlar tarafından da özgün bir biçimde icra edildi. 90 yıllık bir sürede, beyaz tenli sayısız büyük caz müzisyeni tarihe geçti.

ECM, beyaz caz müziğinin son çeyrek yüzyıldaki en aktif, kapsamlı, ciddi ve 'stil sahibi' şirketlerden bir tanesi. Katalogunda 1000'den fazla albümü barındıran ve temposunu düşürmeden modern müzikte arayışlarını sürdüren ECM (Edition of Contemporary Music) şirketi her ne kadar caz ağırlıklı bir çizgiye sahip olsa da, çok geniş bir perspektifte müzikal yaratılara günışığını gösteriyor. Alman müzik âşığı, yapımcı Manfred Eicher'in kurduğu ve sürüklediği şirketin kayıtları genellikle Norveçli ses teknisyeni Jan Erik Kongshaug'un elinden geçiyor. 'Session'lar ise genelde üç gün sürüyor. İki gün kayıt, bir gün de miksaj için...

ECM dünyaca ünlü bir şirket. Her ülkede, bu şirketin bünyesindeki müzisyenlerin pek çok seveni var ve bu isimler, sahiden de çok ünlü ve önemliler. Bazen fazla Avrupa merkezli ve 'soğuk' bulunsa da, ECM, dünyanın en seçkin plak şirketleri arasında yerini çoktan almış durumda.

Türkiye'de ise caz müziği uzunca bir süredir, tırnak içinde elit bir kesim tarafından, dinlenmese bile takip ediliyormuş gibi görünüyor. Caz kulüplerinde ve caz konserlerinde bunu gözlemleyebilmek mümkün. Buna ECM'in kurulduğundan beri albüm kapaklarında koruduğu minimalist çizginin bıraktığı intiba ve bu albümlerin diğer türlerden pahalı olan fiyatları da eklenince, beyaz caz ve avangart müzik, dinleyici gözünde marjinal bir konuma geçmek durumunda kalıyordu. Ancak bu durum artık değişebilir. En azından alım gücü bakımından, Türkiye temsilcisini değiştiren ve A.K. Müzik'e geçen ECM, diğer CD'lerle aynı ve hatta daha ucuz fiyatlara dinleyici karşısına çıkmış durumda. Ayrıca, uzun süredir ortalıkta bulunmayan albümlerin de tekrar satışa sunulduğunu belirtmek lazım.

 

Yalnızca Kuzey cazı değil!

 

ECM'in dev kataloğu, ünlü piyanist Keith Jarrett, Chick Corea, saksofoncu Jan Garbarek, gitarist Pat Metheny, John Abercrombie, Ralph Towner ve Terje Rypdal, basçı Charlie Haden gibi ünlü caz müzisyenlerine odaklanmış durumda. Bu isimler arasında Avrupa'nın kuzeyinden müzisyenlerin çokça olması, ECM'in Kuzey Cazı basan bir şirket olarak da anılmasına neden oluyor. Dünya müziği ya da World Müzik denen türde perküsyoncu Nana Vasconcelos, Tunuslu udî Anouar Brahem gibi isimler de çalışmalarını ECM etiketiyle çıkartıyorlar. Türkiye'de çok sevilen Yunan sinemacı Theo Angelopoulos'un filmlerinin Eleni Karaindrou tarafından bestelenen müzikleri de ECM'in ilgi gören albümleri arasında.

Öte yandan, ECM şirketi 1980'lerden beri klasik müziğe, özellikle de John Cage, Luciano Berio, Steve Reich ya da Arvo Pärt gibi çağdaş müzisyenlere de kapılarını açıyor. Bach, Mozart, Beethoven, Şostakoviç gibi klasik bestecilerin yapıtlarına yeni yorumlar getiren albümler de çıkıyor ECM etiketiyle. Bazen de caz ve klasik müzik iç içe geçebiliyor. Heiner Goebbels ya da Meredith Monk gibi avangart deyip geçilemeyecek ve aslında herhangi bir kategoriye sokulamayan sıradışı müzisyenler de ECM'den albüm yayınlıyorlar.

Heiner Goebbels örneğin, Alman oyun yazarı Heiner Müller'in bir metni üzerine yazdığı "Der Mann im Fahrstuhl"da Arto Lindsay ya da Fred Frith gibi çok önemli müzisyenlerle çalışmıştı 1988'de. Edebiyat metinleriyle müzik, ECM'in albümlerinde sıklıkla biraraya geliyor. Bu minvalde bir liste yapmak çok zor ama Walt Whitman'dan William Blake'e, T.S. Eliot'tan Kafka pasajlarına, Edgar Allan Poe'dan İzmirli Yunan şair Seferis'e, oradan Hölderlin'e uzanan bir edebiyat coğrafyasından söz etmek mümkün.

Bu arada İranlı kemençe ustası Kayhan Kalhor'un Türk bağlama ustaları Erdal Erzincan ve Ulaş Özdemir ile kaydettikleri The Wind albümü de ECM etiketiyle son çıkanlar arasında bulunuyor.

Yenilikçi müziğe, ulaşılmamış seslere, coğrafyanın müzik ve edebiyatla buluştuğu kompozisyonlara, çağdaş bestecilere ve klasik müziğin taze yorumlarına açıksanız, ECM şemsiyesinin altındaki müziğe artık daha kolay uzanabilirsiniz.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...