schizophrana Oluşturma zamanı: Mayıs 11, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 11, 2008 Gözlerin yükü ağır iki kırlangıç Bana doğru kalbime doğru uçan uçan iki kırlangıç Kimi zaman değip geçen kimi zaman çarpıp kalan Asıl adı Hikmet Süreyya KANIPAK. Süreyya Kanıpak imzasıyla da yazdı (1965'e kadar). Nermin Hanım ile Fransızca öğretmeni Metin Kanıpak'ın oğlu. Baba tarafından Atatürk ile kan bağı vardır. Çanakkale Lisesi'ni bitirdikten (1960) sonra 2 yıl İÜ Hukuk Fakültesi'nde, 4 yıl İÜEF Felsefe Bölümü'nde okudu. Askerliğini yedek subay öğretmen olarak yaptı; dönüşünde Arkın Yayınevi'nde çalışmaya başladı. Ali Özgentürk ile Asyalı dergisini çıkardı (2 sayı, 1972). 1976'da Can yayınevinin çocuk kitapları bölümünde çalıştı. Daha sonra reklam şirketlerinde metin yazarlığı yaptı. İlk şiiri 1961'de Zeren dergisinde çıktı. Şiirlerini Süreyya Kanıpak imzasıyla 1965'e kadar Düzlem, Zeren, Yelken, Türk Dili, Soyut gibi dergilerde, daha sonraki şiir ve yazılarını Papirüs, Yeni Dergi, Yazı, Forum, Oluşum, Soyut, Ant, Yeni Edebiyat, Yeni a, Birikim, Milliyet Sanat, Defter, kitap-lık, Gösteri dergileriyle Yeni Gazete ve Ulus gazetelerinde yayımladı. 1966'da "Kasaba" adlı şiiriyle kazandığı Türkiye Milli Talebe Federasyonu Kültür Yarışması birincilik ödülü, tanınmasını sağladı. İkinci Yeni'nin etkisiyle ilk şiirlerinde soyutlamalara eğilim duydu; kişide karıncalanma duygusu uyandıran bir envanter tutkusu, sağlam bir çağrışım zinciri, tutarlı bir görüntü sevgisi ve her şeye bakmak isteyen bir derviş tavrı olduğu belirtildi. (C. Süreya) 1966'dan sonra, halk şiiri geleneğinin zengin kaynağından beslenen yeni bir şiir dili kurmanın olanaklarını aradı. Bu arayışın ürünü olan ilk şiir kitabı olan Gün Ola'da, Anadolu'nun bir köyünde kısa bir süre tanıklık ettiği bir dili ve dille iç içe gelişmiş olayları, durumları, koşulları yansıtmak istedi. Oldukça tartışılan bu kitabında Türkmen ve Avşar ağıtlarının, halk ozanlarının, türkülerin ve Nâzım Hikmet'in etkileri gözlendi. Daha sonraki şiirlerinde, halk şiirinin olanaklarından yararlanarak gerçekçi temaları, sağlam gözlemlerle, sıcak ve içtenlikli bir hava içinde vermeyi başardı. "Hepsi O Kadar" adlı şiiri Ece Ülker ve Vedat Sakman tarafından bestelendi. özgeçmişi kendi internet sitesinden alıntıdır. SON AYLARIN ŞİİRİ Ben sevince yeryüzü arınır Yüzüme vurur gölgesi Yüreğim aşkla beslenen başaktır Açılır Soymak ister kabuğundan bedeni Ben ağlayınca serçeler uçar Dünya küçülür gözümde Durur önümde bir hüzün serpintisi Yayılır Yıkmak ister acıdan kuleleri Ben gidince öfkem ayaklanır Dindiremez onu çocuklar bile Köpürür taşar ama yalnız kalır Morarır Yalnızlığın verdiği sessizlikle GURBET Ayışığı unuttu karları Nerdeyse tipi çıkar Yaralı bir keklik Uçtu önümden Bende kaldı kanadı YENİ AŞK Yanında oturan ben değilim Zamanla dirilen anılar Sorular soran ben değilim Pişman eden merak Geçmişi kabartan ben değilim Yeni biten maceralar Seninle yaşayan ben değilim Yere düşen yaprak Duygularını şaşırtan ben değilim Gelip geçen acımalar Kolunda uyuyan ben değilim Uzaktan gülen aşk Karşında ağlayan ben değilim Yürekte esen rüzgâr YANGIN YILI Öldürmüşler babamı Yangın yılında Dokunmadı kimseye Yelim yağmurum Yıllarca uyudum Kara dağlarda Ağaç mavzer yine Ot kurşun bugün Yeryüzü zulüm Gökyüzü işkence Yürüdüler mavzerler Kan döktüler önümde Yüreğime erik kurusu Bastım uyudum NEDİRCİK YAVRUSU Nedir aydınlığı yaratan, günü güne benzeten hayatı yaşanır kılan, insanı insan eden? Nedir yarına inanmalar, inanmamalar geçmişteki gül bahçesi, gelecekti diken? Nedir azgınları, kaçkınları yola getireniyileştiren, yaşama gücü veren? Nedir sevecenlik aşılayan, sıcaklık saçandestek, dayanak, merdiven? YAŞANMIŞ Sana alacakaranlıkta bile bakarım Saçını okşarım gözyaşını silerim Kokun duman olur durur üstümde Adını söylerim içimden Yalnız adını söylerim Bir de belini örterim Gözlerinin ışığında yaparım bütün bunları Gözlerinin ışığındaki alacakaranlıkta Sana alacakaranlıkta bile varım Pek konuşmam Oturur seni dinlerim Sesin cıvıldar durur önümde Adını söylerim içimden Yalnız adını söylerim Bir de ateşe değermiş gibi öperim Acılarının ışığında yaparım bunları Acılarının ışığındaki alacakaranlıkta UZAKTAN İkimizin olduğu ahşap bir ev nasıl gizlenmiş ağaçların içine akşama dönmüş yüzünü ne bize bakıyor, ne denize Andırıyor gelecek günlerin uzaklığını merakla bekliyor güzü ılık yaz gecelerini bırakmış geride yaşlı bir emekli geçiyor aklından olmazsa hayalleri karışık bir sevgili Rahat mı bakımlı mı kimsesiz mi umurunda değil yaslanmış karşı tepeye masallardaki gibi puslu bulanık gri HEPSİ O KADAR Gidilir gelinir. Belki sağsalim dönülür, hepsi o kadar. Günler geceler çabuk geçer. Çabuk geçmez şaşkın bir çocuğun hüznü Vapurlar, arabalar, karlar çabuk geçer. Ayrılık da özlem de herşey... Herşey çabuk geçer Ve birden gün ağarır. Hepsi o kadar. Gidilir herhalde gelinir. Bütün gün denize bakmak kadar. Belki ayvalar çürür. Birşeyler kurur, atılır. Nedir ki uzakta olmak Ardahan´da boş duran bir ev Hiçbir zaman suyu olmayacak bir kuyu Unutulur, kalır. Hepsi o kadar. O kadar anlayabilmek O kadar acemi O kadar toy O kadar ilk O kadar yeni Ey uğursuz yolculuklar Ey yıldızsız samanyolu Bir daha hiç olmayacaksınız. Çünkü yarım ve yaralı kalan Bir akşam, yemin etmiyorum ama En az günlerce, günlerce kanar. Gidilir, gelinse de gidildiği gibi değildir. Hepsi o kadar. YENİ GÜVEYİ Davullar zurnalar arasındaki şaşkın güveyi Yürümek isterim son yolunu Uyumak son geceni Görmek isterim düşünü Erginliğinde tanıdığın hayvanlarla boğuşmanı Ah toy güveyi Gelin geliyor gelin İç biraz daha Bir kurşun daha sık Gelin geliyor gelin Tayını tanıdığın atla SUSUZ İkin onlar sezer sarı bulutu Göğün kuru çeşmesini anlar Doğulular Sabahçılar Keserler yolumu - Neden kalkmaz bu kalın yorgan Ölü toprağı mıdır gece Tarla susuz bir yalak mı Söylerim - Karanlık uzun Sızar ağzından su kurtları Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
semuel Yanıtlama zamanı: Mayıs 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 11, 2008 BAZI YARALILARA Nereye bakıyorsun İşte yaralı insanların fotoğrafları İşte yangından çıkarılan çocuk cesetleri Bu, savaşmış bir atlının sakat kalan ayağı Bu kesik kol, önemsiz bir iş kazası Kime bakıyorsun İşte bacağından alınan üç parça kemik İşte bombardımandan sonraki yaralılar Bu, sınırı geçemeyenin aldığı yara Bu yarım adam, küçük bir işkence hatası Neye bakıyorsun Sayamazsın o ciğerdeki yaraları Kime bakıyorsun Bilemezsin geçmişindeki yaraları Nereye bebeyken nazar boncuğu Kime büyüyünce kurşun yarası Ama sen Yine de verirsin çiçeğini yaralı ağaç Uçarsın yaralı keklik Kan diner yol açılır Gün döner gece kısalır İsteyen denize isteyen kendine baksın UÇURUM, SU, KIRLANGIÇ Alnın bir uçurum önce gözlerimin sonra dudaklarımın düştüğü ve her seferinde saçlarına takılıp kaldığı bir uçurum Serin bir su alnının kokusu Bu çok sıcak şehirde birdenbire önüne çıkan yenileyen dirilten serin bir su Gözlerin yükü ağır iki kırlangıç Bana doğru kalbime doğru uçan uçan iki kırlangıç Kimi zaman değip geçen kimi zaman çarpıp kalan karanlık şeylerden aydınlıklar taşıyan sevinçle kederi aşkla çileyi bugünle yarını yansıtan iki kırlangıç Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.