Jump to content

Şiirin Evrensel Dili


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Alman Edebiyatından Şiirleri

 

 

 

BİZDEN SONRA DOĞANLARA

 

I

Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

Doğru söz delilik. Düz alın

Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki

Korkunç haberi

Henüz almamış.

 

Ne günlere kaldık, ki

Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma

İçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne!

Orda ağırdan caddeyi geçen

Erişilmez mi dara düşen

Arkadaşları için?

 

Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha

Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım

Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana.

Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.)

 

Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine!

Nasıl yer içerim, kaparsam

Yiyeceğimi bir açın elinden ve

Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa?

Ve yiyip içiyorum gene de.

 

İsterdim bilge olmak.

Eski kitaplarda yazılı nedir bilge

Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını

Korkusuz geçirmek

Zora başvurmadan edebilmek

Kötülüğe iyilikle karşılık vermek

 

İsteklerine ermeyip, unutmak

İşi bilgenin.

Yapamam bütün bunları:

Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum!

 

II

Şehre geldim bozuk düzen günlerde

Açıklık sürerken.

İnsan arasına karıştım ayaklanmada

Ve onlarla birlikte öfkelendim.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

Yemeğimi yedim iki savaş arası

Katillerin arasında yattım

Sevgiye saygısız

Ve doğaya sabırsız baktım.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde

 

Her yol batağa çıkardı benim zamanımda.

Dilim durmaz ele verirdi beni.

Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler

Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

Gücüm azdı. Hedef

Uzak mı uzak.

Apaçık belliydi, benim ulaşmam

Mümkün değildiyse de.

Böyle geçti zamanım

Yeryüzünde.

 

III

Siz, siz ki çıkacaksınız

Battığımız tufandan

Düşünün

Eksiklerimizden söz ederken

Karanlık çağı da

Sizin kurtulduğunuz.

Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip

Sınıf savaşları arasından, umarsız

Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa.

 

Biliyoruz oysa:

Alçaklıktan nefret bile

Çarpıtır çizgileri

Haksızlığa öfke bile

Kısar sesi. Ah, biz

Hazırlamak isterken dostluk yolunu

Dost olamadık kendimiz.

 

Siz ama, o gün gelince

İnsanın insana el uzattığı

Anın bizi

Hoşgörüyle.

 

...

 

O gün mavi eylül ayında

Sessiz körpe bir erik ağacı altında

Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı

Kolumda kutsal bir düş gibi.

Ve üstümüzde güzel yaz göğünde

Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm

Çok beyazdı ve çok yukarılarda

Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda.

 

O günden beri birçok, birçok aylar

Geçti sessiz aşağı kaydılar

Yok oldu o bütün erik ağaçları

Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye

Sana derim ki: hatırlayamıyorum

Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek

istediğini.

Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun

yüzünü.

Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum.

 

Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum

O bulut olmasaydı orada

Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım

Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu

Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de

Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur

Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı

Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu

bile.

 

 

Bertholt Brecht

 

SANATIN ÖZGÜRLÜGÜ

 

Ilkbahar koparilmis

çiçeklerden olusur.

Özgürlük

güneste bir gezintiden.

Sanatin dünyasi

çok güzel gözlerden olusur.

Mayis bir kustur

bir sokak faresini

agzinda tasiyan

Özgürlükle hep

özgürlük daha iyi anlasilir

Sanat bir

düzensiz bukettir , çok fazla dizeden oluşan.

 

 

Karl Krolov

 

YAZMAK

 

Oduncu Thomas,

öldü bindokuzyüzde,

yazması yoktu.

Hiç mektup yazmadı,

hiç şiir yazmadı,

hiç özgeçmiş yazmadı.

Baltayla yazdı

izini ormanların içine,

Daha yeni

itiyatla sürgün veriyor.

 

 

Rudolph Otto Wiemer

 

 

 

İtalyan Edebiyatından Şiirler

 

ÇALIŞMAK YORAR

 

Evden kaçmak için yolu geçmeyi

yapsa yapsa bir çocuk yapar,

çocuk değil ki artık

bütün gün sokaklarda sürten bu adam

üstelik evden de kaçmıyor.

 

Hani yaz ikindileri vardır

meydanlar bomboş uzanır batan gün altında,

geçip gereksiz ağaçlarla bir bulvardan

durur yalnız adam.

Değer mi bunca yalnızlık, gittikçe daha yalnız olmak için?

Boştur yollar meydanlar yalnız gezildiğinde.

Oysa bir kadın durdurmalı

konuşup da birlikte yaşamaya inandırmalı,

yoksa hep kendisiyle konuşur insan. Bunun için de

kimi vakit körkütük olur geceleri

ve anlatır durmadan, anlatır yapıp edeceklerini.

 

Böyle ıssız meydanda bekleyerek

rastlanmaz elbette kimseye, ama dolaşırken sokakları

durduğu olur insanın şöyle bir.

Olsalardı iki kişi, başka olurdu ev

sokaklarda bile. Kadın olurdu, değerdi dolaşmaya.

Gece kimsecikler kalmaz meydanda.

Oradan geçen bu adam görmez

yararsız ışıklar içinden evleri

kaldırmaz artık gözlerini.

Kaldırımları dinler yalnızca

kendininkiler gibi nasırlı ellerin döşediği.

Doğru değil ıssız meydanda kalmak.

Mutlaka yolda olmalı o kadın

yalvarsan eve çeki düzen verecek.

 

Cesare Pavese

 

GÖMÜLÜ LİMAN

 

 

Şair oraya varıyor

sonra ışığa dönüyor şarkılarıyla

ve onları çevresine saçıyor

 

Bu şiirden

bana kalan

o hiçliği

tükenmez gizin

 

Giuseppe UNGARETTI

 

CEHENNEMİN KAPISINDAKI YAZIT

Dante Alighieri

 

Ümitsizlik şehrinin yolu benden geçer,

Hiç bitmeyen kederin yolu benden geçer,

Kaybolmuşlar bölgesine giden yol benden geçer.

Adalet dürtüledi benim yüksek mimarimi;

Benim yaratıcım kutsal sınırsız güçtü,

En yüksel akıl ve başlangıçta var olan sevgi.

Hiçbirşey, fakat yalnız bitmeyen şeyler yapıldı benden evvel.

Ve ben de sonsuza kadar dayanacağım hiç bitmeden.

Buraya giren, bütün ümidi terket sen.

 

İspanyol Edebiyatından Şiirler

 

SÜSME VE ÖLÜM

 

Saat beşte akşamlayın

Tam saat beşte akşamlayın

Ak çarşaflar getirdi çocuk

Saat beşte akşamlayın

Hazırdı bir sepet kireç

Saat beşte akşamlayın

Kalanı ölüm.Yalnız ölüm.

Saat beşte akşamlayın

Rüzgar savurdu pamukları

Saat beşte akşamlayın

Kristal,nikel serpti oksit.

Saat beşte akşamlayın

Kumru parsla savaşır şimdi

Saat beşte akşamlayın

Bir kalça,bir ıssız boynuz

Saat beşte akşamlayın

Sesler başladı,uğultular

Saat beşte akşamlayın

Duman,arsenik çanları

Saat beşte akşamlayın

Sessiz insanlar köşelerde

Saat beşte akşamlayın

Yalnız boğanın yüreği şendi

Saat beşte akşamlayın

Geliyor kar teri işte

Saat beşte akşamlayın

Tentürdiyot kokusu alanda

Saat beşte akşamlayın

Ölüm yaraya yumurtasını koydu

Saat beşte akşamlayın

Akşamlayın saat beşte

Tam saat beşte akşamlayın

 

 

Tekerlekli bir tabut yatağı

Saat beşte akşamlayın

Kemikler, flütler kulağında

Saat beşte akşamlayın

Boğa böğürdü alnına doğru

Saat beşte akşamlayın

Can çekişmeyle ışılar oda

Saat beşte akşamlayın

Kangren yaklaştı uzaktan

Saat beşte akşamlayın

Zambak bir boru yeşil kasığında

Saat beşte akşamlayın

Güneş gibi yanar yaraları

Saat beşte akşamlayın

Pencereleri kırıyor kalabalık

Saat beşte akşamlayın

Ah! New korkunç saat beşi akşamın!

Saat beşti bütün saatlerde!

Akşamın gölgelerinde saat beşti!

 

 

Federico Garcia Lorca

 

 

ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ

 

 

Çok korkunçtur benim günahım:

yıldızlarla doldurmak

istediğim insanın yüreğini.

İşte bu yüzden parmaklıklar ardında

tam on dokuz kış

yitirdim gençliğimi.

Çocuktum attıklarında hapse beni

ardından ölüme mahkûm edildim,

soldu yapraklarımın ışığı

taş duvarlar arasında.

Ama izi yoktur damarlarımda

o "İntikam Meleği"nin gölgesinin:

Benim düşler gören acımın

İspanya'dır tek çığlığı.

 

 

Marcos ANA

 

KUMSAL

 

Kayıklar ikişer ikişer,

güneşte kuruyan

sandalları gibi rüzgarın.

 

Ben ve gölgem bir dikaçı.

Ben ve gölgem açık bir kitap.

 

Döküntüsü gibi denizin

kumlar üzerinde yatmış

uyumuş bir çocuk.

 

Ben ve gölgem bir dikaçı.

Ben ve gölgem açık bir kitap.

 

Ve uzakta, tuzdan sararmış

halatlarla ağ çeken

Balıkçılar.

 

Ben ve gölgem bir dikaçı.

Ben ve gölgem açık bir kitap.

 

Jose Moreno de Villa

 

--------------------

İsviçre Edebiyatından Şiirler

 

ŞİİR

 

Kimse yok parkta

Poe ile benim dışımda

yalnızca o, Poe'ya benzeyen adam

alacakaranlıkta

yaşlı karaağaçların altında.

Poe'yu gördüm

Orada duruyordu, karaağaçların altında

ıslak yaprakların arasında, yalnız

ve ıslanmış.

Görüyorum Poe'yu

Üzerinde yakası kadifeli

paltosu

ve bakıyordu dalgın dalgın bir yere-

nereye? bilmiyorum-

Bir fırt Brambach ıslık çal!

Bir şarkı söyle,

kendini kuş olarak tasarla,

Poe'nun o kocamış kara kuşunu al,

bırak uçup gitsin... evet uçsun,

gördüm Poe'yu

yağmurun altında

karışırken yavaş yavaş

karaağaçlarla.

 

 

Rainer Brambach

 

KAÇAK

 

Mavi gözbağı

gözler için.

 

Beyaz peşkir

yürek için

 

Gün doğarken

kendi arkadaşlarım

öldürecek beni

başkası değil.

 

Av eti olarak sunun

yüreğimi sevgilime.

 

Bir öykü uydurun anneme:

bir yerde kralmışım.

 

Papaz'a söyleyin ki

yukardaki meyve bahçesindeki Adamı

seviyorum her şeye rağmen

 

Karışıklığa ateş!

 

 

Maurice Chappaz

 

 

Küba Edebiyatından Şiirler

 

BİR İSTİLACININ MEZAR YAZITI

 

Teksas'ta at koştururdu büyük deden,

Meksikalı esmer kadınlara saldırdı, sığır çaldı,

Mary Stonehill'le evlendi sonra, bir yuva kurdu

Meşe odunundan yapılmış eşyalarla, "God Bless Our Home"la.

Deden, Santiago de Cuba'ya gitti,

Batışını gördü İspanyol donanmasının

Ve rom kokusunu taşıdı ülkesine,

Melez kadınlara bir özlem taşıdı.

Baban, barışsever bir adam,

Aylık verdi Guatemala'da bir düzine çocuğa.

Onların izinde yürüdün sen de,

Küba'yı istilaya hazırlandın 1962 güzünde.

 

Şimdi selvi ağaçlarına gübre olmuşsun.

 

 

Roberto Fernández RETAMAR

 

--------------------

Yugoslav Edebiyatından Şiirler

 

GERİVER YAMALARIMI

 

Salt şöyle bir aklıma geliver

varsın düşüncelerim yüzünü kemirsin

 

Salt şöyle bir karşıma çıkıver

varsın gözlerim üzerine havalansın

 

Salt şöyle bir ağzını açıver

varsın sessizliğim çenelerini söksün

 

Salt kendin için beni düşünüver

varsın anılarım ayakların altındaki toprağı kazsın

 

Bak işte ne hâle geldik

 

*

 

Yamalarımı geriver

 

Ak düşlerden yamalarımı benim

ipekli gülüşlerden, çizgili kuşkulardan

dövmeli bileklerimden yamalarımı geriver

 

Benek benek umutlardan yamalarımı benim

isteklerden renk renk bakışlardan

yüzümün derisinden dövmeli yamalarımı geriver

 

Geriver yamalarımı

iyilikle söylüyorum geriver

 

**

 

Sen ey tansık

çıkar şu ak yaşmağını

tanışıyoruz biz

 

Birlikteyiz çocukluğumuzdan beri

su içtik hep o oluklardan

 

Yattık hep o yataklarda

kurtulduk bıçaklardan

 

Dolaştık yalan dünyaları

gömleğimiz içinde yılan taşıdık biz

Sen ey iki yüzlü

çıkar şu ak yaşmağını

birbirimizi aldatmayalım

 

...

 

Vasko Popa

denizci

05 12 2004 - 10:26

 

SON IŞIK

 

Taşırım son ışığı

Evimin damında

Ellerimin gücü yetmez buna

 

Yerli yerine koyamam

Düşünemem bir türlü

son’un en güzelini

 

ışığım var

evim de

 

Gözlerim dopdolu

bomboştur ağzım

 

Yeni evime

korkudur

ilk giren

 

Radomir Andriç

 

 

YERİN ALTINDA

 

Miodrag Pavlovic (1928- ) Sırbistan

 

Tahtadan bir duvarda

uzun-bacaklı bir örümcek

ağını örer

etrafında kendi gölgesinin

 

Altında çürüyen basamakların

sarı bir mum

tükürür bir mahzenin içersine

 

Uzaktaki mahzen

batar daha fazla ve daha fazla

altında nemli duvarların

 

Geceyarısı

bir kapı kapanır

birisi geldi

 

Ve bir karınca

adam kıyafetinde

ayağında basamakların

kolunu kaldırır

 

Yalvarması onun

erişemez bize

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...