schizophrana Oluşturma zamanı: Mayıs 11, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 11, 2008 Alman Edebiyatından Şiirleri BİZDEN SONRA DOĞANLARA I Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! Doğru söz delilik. Düz alın Kanıtı vurdumduymazın. Gülen ki Korkunç haberi Henüz almamış. Ne günlere kaldık, ki Neredeyse suçtur ağaç üzerine bir konuşma İçerir çünkü susmayı bunca kötülük üstüne! Orda ağırdan caddeyi geçen Erişilmez mi dara düşen Arkadaşları için? Doğrudur: geçimimi sağlıyorum daha Ama inanın: bu bir rastlantı yalnız. Yaptığım Hiçbir iş doyma hakkını vermiyor bana. Rasgele korunmuşum. (Talihim dönüverse. Yokum.) Bana diyorlar: ye iç! Bak keyfine! Nasıl yer içerim, kaparsam Yiyeceğimi bir açın elinden ve Bardaktaki suyum bir susuzda yoksa? Ve yiyip içiyorum gene de. İsterdim bilge olmak. Eski kitaplarda yazılı nedir bilge Kavga dışı kalmak dünyada ve kısa yaşamını Korkusuz geçirmek Zora başvurmadan edebilmek Kötülüğe iyilikle karşılık vermek İsteklerine ermeyip, unutmak İşi bilgenin. Yapamam bütün bunları: Gerçekten, karanlık günlerde yaşıyorum! II Şehre geldim bozuk düzen günlerde Açıklık sürerken. İnsan arasına karıştım ayaklanmada Ve onlarla birlikte öfkelendim. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. Yemeğimi yedim iki savaş arası Katillerin arasında yattım Sevgiye saygısız Ve doğaya sabırsız baktım. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde Her yol batağa çıkardı benim zamanımda. Dilim durmaz ele verirdi beni. Elimden gelen azdı. Ama hükmedenler Daha rahat olurdu bensiz, buydu umudum. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. Gücüm azdı. Hedef Uzak mı uzak. Apaçık belliydi, benim ulaşmam Mümkün değildiyse de. Böyle geçti zamanım Yeryüzünde. III Siz, siz ki çıkacaksınız Battığımız tufandan Düşünün Eksiklerimizden söz ederken Karanlık çağı da Sizin kurtulduğunuz. Gittiydik, ayakkabıdan çok ülke değiştirip Sınıf savaşları arasından, umarsız Yalnız haksızlık var da baş kaldırma yoktuysa. Biliyoruz oysa: Alçaklıktan nefret bile Çarpıtır çizgileri Haksızlığa öfke bile Kısar sesi. Ah, biz Hazırlamak isterken dostluk yolunu Dost olamadık kendimiz. Siz ama, o gün gelince İnsanın insana el uzattığı Anın bizi Hoşgörüyle. ... O gün mavi eylül ayında Sessiz körpe bir erik ağacı altında Tuttum onu, sessiz beyaz aşkı Kolumda kutsal bir düş gibi. Ve üstümüzde güzel yaz göğünde Bir bulut vardı, çoktan gördüğüm Çok beyazdı ve çok yukarılarda Ve başımı kaldırıp baktığımda, değildi orda. O günden beri birçok, birçok aylar Geçti sessiz aşağı kaydılar Yok oldu o bütün erik ağaçları Ve bana sorarsan aşk n'oldu diye Sana derim ki: hatırlayamıyorum Ama gene de, inan ki, biliyorum ne demek istediğini. Ama gene de gerçekten hatırlamıyorum onun yüzünü. Yalnız: o zamanlar öpmüştüm onu, biliyorum. Ve bu öpücüğü de çoktan unutmuş olurdum O bulut olmasaydı orada Onu bugün de hatırlıyorum ve hep hatırlayacağım Çok beyazdı ve yukarılardan geliyordu Erik ağaçları belki çiçek açıyordur gene de Ve o kadının belki de şimdi yedi çocuğu olmuştur Ama o bulut yalnız birkaç dakika için açtı Ve yukarı baktığımda, rüzgârda kayboluyordu bile. Bertholt Brecht SANATIN ÖZGÜRLÜGÜ Ilkbahar koparilmis çiçeklerden olusur. Özgürlük güneste bir gezintiden. Sanatin dünyasi çok güzel gözlerden olusur. Mayis bir kustur bir sokak faresini agzinda tasiyan Özgürlükle hep özgürlük daha iyi anlasilir Sanat bir düzensiz bukettir , çok fazla dizeden oluşan. Karl Krolov YAZMAK Oduncu Thomas, öldü bindokuzyüzde, yazması yoktu. Hiç mektup yazmadı, hiç şiir yazmadı, hiç özgeçmiş yazmadı. Baltayla yazdı izini ormanların içine, Daha yeni itiyatla sürgün veriyor. Rudolph Otto Wiemer İtalyan Edebiyatından Şiirler ÇALIŞMAK YORAR Evden kaçmak için yolu geçmeyi yapsa yapsa bir çocuk yapar, çocuk değil ki artık bütün gün sokaklarda sürten bu adam üstelik evden de kaçmıyor. Hani yaz ikindileri vardır meydanlar bomboş uzanır batan gün altında, geçip gereksiz ağaçlarla bir bulvardan durur yalnız adam. Değer mi bunca yalnızlık, gittikçe daha yalnız olmak için? Boştur yollar meydanlar yalnız gezildiğinde. Oysa bir kadın durdurmalı konuşup da birlikte yaşamaya inandırmalı, yoksa hep kendisiyle konuşur insan. Bunun için de kimi vakit körkütük olur geceleri ve anlatır durmadan, anlatır yapıp edeceklerini. Böyle ıssız meydanda bekleyerek rastlanmaz elbette kimseye, ama dolaşırken sokakları durduğu olur insanın şöyle bir. Olsalardı iki kişi, başka olurdu ev sokaklarda bile. Kadın olurdu, değerdi dolaşmaya. Gece kimsecikler kalmaz meydanda. Oradan geçen bu adam görmez yararsız ışıklar içinden evleri kaldırmaz artık gözlerini. Kaldırımları dinler yalnızca kendininkiler gibi nasırlı ellerin döşediği. Doğru değil ıssız meydanda kalmak. Mutlaka yolda olmalı o kadın yalvarsan eve çeki düzen verecek. Cesare Pavese GÖMÜLÜ LİMAN Şair oraya varıyor sonra ışığa dönüyor şarkılarıyla ve onları çevresine saçıyor Bu şiirden bana kalan o hiçliği tükenmez gizin Giuseppe UNGARETTI CEHENNEMİN KAPISINDAKI YAZIT Dante Alighieri Ümitsizlik şehrinin yolu benden geçer, Hiç bitmeyen kederin yolu benden geçer, Kaybolmuşlar bölgesine giden yol benden geçer. Adalet dürtüledi benim yüksek mimarimi; Benim yaratıcım kutsal sınırsız güçtü, En yüksel akıl ve başlangıçta var olan sevgi. Hiçbirşey, fakat yalnız bitmeyen şeyler yapıldı benden evvel. Ve ben de sonsuza kadar dayanacağım hiç bitmeden. Buraya giren, bütün ümidi terket sen. İspanyol Edebiyatından Şiirler SÜSME VE ÖLÜM Saat beşte akşamlayın Tam saat beşte akşamlayın Ak çarşaflar getirdi çocuk Saat beşte akşamlayın Hazırdı bir sepet kireç Saat beşte akşamlayın Kalanı ölüm.Yalnız ölüm. Saat beşte akşamlayın Rüzgar savurdu pamukları Saat beşte akşamlayın Kristal,nikel serpti oksit. Saat beşte akşamlayın Kumru parsla savaşır şimdi Saat beşte akşamlayın Bir kalça,bir ıssız boynuz Saat beşte akşamlayın Sesler başladı,uğultular Saat beşte akşamlayın Duman,arsenik çanları Saat beşte akşamlayın Sessiz insanlar köşelerde Saat beşte akşamlayın Yalnız boğanın yüreği şendi Saat beşte akşamlayın Geliyor kar teri işte Saat beşte akşamlayın Tentürdiyot kokusu alanda Saat beşte akşamlayın Ölüm yaraya yumurtasını koydu Saat beşte akşamlayın Akşamlayın saat beşte Tam saat beşte akşamlayın Tekerlekli bir tabut yatağı Saat beşte akşamlayın Kemikler, flütler kulağında Saat beşte akşamlayın Boğa böğürdü alnına doğru Saat beşte akşamlayın Can çekişmeyle ışılar oda Saat beşte akşamlayın Kangren yaklaştı uzaktan Saat beşte akşamlayın Zambak bir boru yeşil kasığında Saat beşte akşamlayın Güneş gibi yanar yaraları Saat beşte akşamlayın Pencereleri kırıyor kalabalık Saat beşte akşamlayın Ah! New korkunç saat beşi akşamın! Saat beşti bütün saatlerde! Akşamın gölgelerinde saat beşti! Federico Garcia Lorca ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ Çok korkunçtur benim günahım: yıldızlarla doldurmak istediğim insanın yüreğini. İşte bu yüzden parmaklıklar ardında tam on dokuz kış yitirdim gençliğimi. Çocuktum attıklarında hapse beni ardından ölüme mahkûm edildim, soldu yapraklarımın ışığı taş duvarlar arasında. Ama izi yoktur damarlarımda o "İntikam Meleği"nin gölgesinin: Benim düşler gören acımın İspanya'dır tek çığlığı. Marcos ANA KUMSAL Kayıklar ikişer ikişer, güneşte kuruyan sandalları gibi rüzgarın. Ben ve gölgem bir dikaçı. Ben ve gölgem açık bir kitap. Döküntüsü gibi denizin kumlar üzerinde yatmış uyumuş bir çocuk. Ben ve gölgem bir dikaçı. Ben ve gölgem açık bir kitap. Ve uzakta, tuzdan sararmış halatlarla ağ çeken Balıkçılar. Ben ve gölgem bir dikaçı. Ben ve gölgem açık bir kitap. Jose Moreno de Villa -------------------- İsviçre Edebiyatından Şiirler ŞİİR Kimse yok parkta Poe ile benim dışımda yalnızca o, Poe'ya benzeyen adam alacakaranlıkta yaşlı karaağaçların altında. Poe'yu gördüm Orada duruyordu, karaağaçların altında ıslak yaprakların arasında, yalnız ve ıslanmış. Görüyorum Poe'yu Üzerinde yakası kadifeli paltosu ve bakıyordu dalgın dalgın bir yere- nereye? bilmiyorum- Bir fırt Brambach ıslık çal! Bir şarkı söyle, kendini kuş olarak tasarla, Poe'nun o kocamış kara kuşunu al, bırak uçup gitsin... evet uçsun, gördüm Poe'yu yağmurun altında karışırken yavaş yavaş karaağaçlarla. Rainer Brambach KAÇAK Mavi gözbağı gözler için. Beyaz peşkir yürek için Gün doğarken kendi arkadaşlarım öldürecek beni başkası değil. Av eti olarak sunun yüreğimi sevgilime. Bir öykü uydurun anneme: bir yerde kralmışım. Papaz'a söyleyin ki yukardaki meyve bahçesindeki Adamı seviyorum her şeye rağmen Karışıklığa ateş! Maurice Chappaz Küba Edebiyatından Şiirler BİR İSTİLACININ MEZAR YAZITI Teksas'ta at koştururdu büyük deden, Meksikalı esmer kadınlara saldırdı, sığır çaldı, Mary Stonehill'le evlendi sonra, bir yuva kurdu Meşe odunundan yapılmış eşyalarla, "God Bless Our Home"la. Deden, Santiago de Cuba'ya gitti, Batışını gördü İspanyol donanmasının Ve rom kokusunu taşıdı ülkesine, Melez kadınlara bir özlem taşıdı. Baban, barışsever bir adam, Aylık verdi Guatemala'da bir düzine çocuğa. Onların izinde yürüdün sen de, Küba'yı istilaya hazırlandın 1962 güzünde. Şimdi selvi ağaçlarına gübre olmuşsun. Roberto Fernández RETAMAR -------------------- Yugoslav Edebiyatından Şiirler GERİVER YAMALARIMI Salt şöyle bir aklıma geliver varsın düşüncelerim yüzünü kemirsin Salt şöyle bir karşıma çıkıver varsın gözlerim üzerine havalansın Salt şöyle bir ağzını açıver varsın sessizliğim çenelerini söksün Salt kendin için beni düşünüver varsın anılarım ayakların altındaki toprağı kazsın Bak işte ne hâle geldik * Yamalarımı geriver Ak düşlerden yamalarımı benim ipekli gülüşlerden, çizgili kuşkulardan dövmeli bileklerimden yamalarımı geriver Benek benek umutlardan yamalarımı benim isteklerden renk renk bakışlardan yüzümün derisinden dövmeli yamalarımı geriver Geriver yamalarımı iyilikle söylüyorum geriver ** Sen ey tansık çıkar şu ak yaşmağını tanışıyoruz biz Birlikteyiz çocukluğumuzdan beri su içtik hep o oluklardan Yattık hep o yataklarda kurtulduk bıçaklardan Dolaştık yalan dünyaları gömleğimiz içinde yılan taşıdık biz Sen ey iki yüzlü çıkar şu ak yaşmağını birbirimizi aldatmayalım ... Vasko Popa denizci 05 12 2004 - 10:26 SON IŞIK Taşırım son ışığı Evimin damında Ellerimin gücü yetmez buna Yerli yerine koyamam Düşünemem bir türlü son’un en güzelini ışığım var evim de Gözlerim dopdolu bomboştur ağzım Yeni evime korkudur ilk giren Radomir Andriç YERİN ALTINDA Miodrag Pavlovic (1928- ) Sırbistan Tahtadan bir duvarda uzun-bacaklı bir örümcek ağını örer etrafında kendi gölgesinin Altında çürüyen basamakların sarı bir mum tükürür bir mahzenin içersine Uzaktaki mahzen batar daha fazla ve daha fazla altında nemli duvarların Geceyarısı bir kapı kapanır birisi geldi Ve bir karınca adam kıyafetinde ayağında basamakların kolunu kaldırır Yalvarması onun erişemez bize Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.