philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 Bu uzun yalnızlığımda, kötülükler karşıma çıkmaya başladı. İçimden fırlayan iyilikler gibi hepsi birden çıkmadı karşıma, birer birer geldiler, birer birer doğdular ve birer birer kapımı çaldılar. Anılar gibi değil onlarında geçmişte yaşanan net keskinliği var. Onlar fotoğraf karelerinde ki mutlu gülümsemeler ve kalıcı şeyler değil, zehirli tarzında uçucu buhar gibi, bu buharları ben kendim bedenimin devinimiyle yarattım. Ve içimde bir şeylerin erimeye başladığı izlemine kapıldım, hala uzak bir yerlerde ışıyan bir şeyler seziyorum ve yürümem gereken yönün o taraf olduğunu da hissediyorum. Ne var ki iç sesimi algılayamayacak denli ezik bir sezgi benim ki, öyle uçucu, öyle yakalaması güçtü ki asla başaramam. Uyanır uyanmaz yok olan safça bir düşün anısı gibi kaldı. Benim bir anlık istemsizce yarattığım kararımın beni nasıl ölümden kurtardığını ve o eylemimin pişmanlık duyduğum tek an olduğunu anımsattı. İşte orada nokta ve satırbaşı diyebileceğim kum saati var. Belki de büyük kara delik, şimdi farkına varabildiğim o büyük kara boşluk, kendime zamanında itiraf edemediğim düşüncelerden ileri geldi. Bu düşünceler bir yaşamın acılarından ve bakışından değil de nötr bir dünyadan doğdular. O nötr dünya sizsiniz, benim. Boşa harcanan onca sevgiyi düşünüyor ve müthiş bir öfke duyuyorum, gözlerimi yumuyor, dişlerimi gıcırdatıyorum ve soruyorum; Çöplüğün ortasındaki bebek neye yarar? - Neye yarasınlar ki? Hiçbir şeye! Aptalca biliyorum. Bu yüzden yaşayan tüm canlılardan boşa tükettiği duygular için nefret ediyorum. Eninde sonunda ölümü yaşayacak sizlerin benim için harcadığı geçici enerji tüketimine katlanamıyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kalpsiz Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 Bu kadar karışık bir kaos yaşadığını tahmin etmezdim. İyi tarafından da bakıyorum dışa vurabiliyorsun, hoş... Yüreğine sağlık kuzum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zekii Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 1, 2010 WAlla hepsi qek hoşuma gitti elinize emeğinize sağlık:D:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 nefretle ve utançla gel ılık bir kalp atışının bıraktığı unutamadığın o sıcak yankıyla... kumulların sessiz hareketleri kadar uysal verniklenmiş bir kadeh gibi tuhaf ansızın; uzatılmış beyaz soğuk parmakuçlarıyla tehdit eder gibi karanlığı kırılgan,mağrur… alay edercesine ölümün esiriyle lavları örünmüş kutsanmış gizemi simli yastık uçlarında düşlenmiş uykuyu ve yaşamı uyandıran çınlamayı harelendir tekrar ve tekrar usanmadan kıvrımlarından güneşin yada gelmezsen gelme ne halin varsa gör:D bu son şiirimdi zaten:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArchangeL Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 Dünyadaki en büyük yalancıya ithafen… Yuvarlarında sentetik bir nefretin çevrenindeki beni hedef aldığı ve benim herseferinde bu akıcı düşmanlık kokan alevleri geri püskürtebildiğim artık nerdeyse gerçek bir dostluğun anlamını yitirdiği ve yeni bir anlam üzerine kendisini zamanla tekrar inşa ettiği iletişime tanık oldum. Onu tarif etmelimiyim bilmiyorum zihnimde ondan arta kalan artık bitmiş bir ses tonu ve silik bir imaj dışında bir şey kalmadı.kendi ağına yakalanan bir örümceği andıran bu tuhaf manzara yinede beni oyalamaya devam ediyor.zamanımı aralamaya ve içerisinde kendisini hatırlatırcasına yeralmaya. belki de o sonucunu kendisininde içten içe hissediyor olduğu bu muammada sadece bana sunulmuş bir kurbandı.belkiyi bir kenara bırakıyorum. Yinede ondan bu kurban motifini uzak tutuyor kendi iradesinin varolabildiği bir zaman dilimini benimle geçirmiş olduğunu unutmaması için .....vs vs vs Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 6, 2010 DEGİŞEN DÜNYA Üzerimde el alemin gözü karşımda hayatın gerçek yüzü Silmek için yüzümden hüznü aklıma geliyor ustanın sözü " Bazen gerçek görünen değil hayal edilendir." Dünyam değişiyor... Dünyam dönüşüyor... Bu dünya hep kaçak dövüşüyor Çok görüyor iyilik denen ihsanı daralıp boğuyor insanı Yaşatmıyor ... Yeşertmiyor umut denen hülyanı Bıçaklanmış ümitlerin kokusuyla dolu odam Gece yarısı askıda duran sevdam Beni bekliyor yine... Tüm tesadüfleri biriktirip bir kader etmeyen masam Yediveren gülü gibi karşımda özlemlerin sülieti Hayalimde ansızın çekip gidenlerin hayaleti Anlatıyorlar bir ahir zaman rivayeti " Bitecek acılar bu günler geçecek sen ne dersen de " İnanmıyorum... Bu yalandanda yalan sözlere Güvenmiyorum... İnsanı kandırıp riyayla bakan gözlere Arıyorum... Bilemiyorum en son bıraktım nerde Belki vicdan denen bir şey yoktu bende Beklide bu yüzden gülünce sızlamaz yüreğim Yada bu yüzden yakar geceyi sessizliğim Devlet resmiyetiyle ansızın çalarken kapım Kelepçelenir ellerim ağzımda yarım kalır şarkım "Neler katlandı bu yürek buna da katlanır elbet" Derken başlar yüreğimdeki anlamsız sızım Ağlamaya durur duvardaki kırık sazım Dünya dönüyor... Dünya değişiyor...Tabi bende.... Her daim etrafını sarsa da sisler bu dünya inan yaşamaya değer Gidersen Sana Dur Demeyeceğim Gidersen sana dur demiyeceğim Kalman için diz çöküp eline koz vermeyeceğim Sen kendin istedin gitmeyi Geldiğin gibi git rahatsız etme kimseyi Tek ihtiyacım olan beni anlacak olan bir yürekti Senin verdiğin ise acılar ve binlerce dertti Şimdi ateşler içinde yanan bir ülkeyim Ne bir damla suyum nede umutla açaçak bir filizim Gecenin gelişi gibi ansızın sızmıştın yüreğime Gelişinle tüm renkleri getirmiştin zifir karası ömrüme Sevmek bu kadarmı zordu oysa Sevemedin bari sevğinin manasını öğren hiç yoksa Şimdi gidersen sana asla dur demeyeceğim Gidişinin sebelerini düşünüp hiç merak etmeyeceğim Sen kendin istedin bu sonucu Şimdi sözlerimi iyi dinle ey bilinmezlere giden yolcu Kalmasını öğrenemedin bari GİTMESİNİ öğren Yoksa bir tilki olursun hep kürkçü dükkanına dönen Kavgam Ve Sevdam Kavgam hırcın bir dalgadır denizde Sevdam ise darağacında yağlı ilmek Savrulur hasretin sigaramın dumanında Ezilir içimde bir namus işçisi Yine tesellim olur şiirler Kurulur grev çadırları Marşlar söylenip halaya durulur Elbet bir gün sevgiliden zulmün hesabı sorulur Aşılması zor barikatlar dizilir yüreğime Kavgamın en onurlu direnişi içinde Kan kırmızı güller boy verir Sular bükülüp semaha durur Her fırtınada bir tayfun çıkar Her sevdalı yürekte bir isyan Işığa hasrettir özgürlük Şartsız koşulsuz bağlanmak ister sevdaya Hep tersten yaşamak ister hayatı Kanlı devrimini bekler kurtuluşu için Çünkü tek düzelik esir almıştır baharı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
witchinghour Yanıtlama zamanı: Mayıs 18, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 18, 2010 sustum.nedensizdi susuşlarım, ama sustum işte.içimden bağırmak geldi sana, git demek.hayatımda olmasan, hayatım da olmayacaktı, ama göze aldım. sen mutlu olurdun, ben de seni izlerdim. bilirsin sen hep kızardın,ben af dilerdim. mutlu olduğumu sanıp kızardın yine, ben yine ağlardım sessizce. sen hep korktun benden, beni sevmekten. geceleri penceren kapalıyken hareket eden perdelerindim ben, duvarda sürekli değişen gölgelerindim. korkularına bağıran,onlarla yüzleşen küçük, cesur bir çocuktun sen de. ben hep sevdim seni.en sevdiğim oyuncağımı sever gibi, yağmur yağınca toprak kokusunu içime çeker gibi sevdim.sense anlamadın. hep sordun bana, "benim için ne yaptın sen?" ben küçük elleri olan küçük bir melektim sana gönderilen, doğumgününde. senin için vardım sadece.senin için yaratılmış, senin için gönderilmiştim. öyle dedin bana hep, sevdin de evvel zaman önce. şimdiyse geri gönderiyorsun hediyeni, geldiği yere. çok acı çektim, artık bağışıklığım var sana.peki neden o zaman bu düğüm, neden her yutkunmaya çalıştığımda senin gelmen aklıma?neden her gidişinde biraz daha ölmem? her sevmiyorum deyişinde senden değil, kendimden nefret etmem... yalvardım defalarca,gurursuzca. sevmesen de benim ol dedim, bencildim belki de. çok sevdim ama, sadece sevdim.içimden bağırmak geldi sana, git demek... ama gitme benden, içimden ne dediğime bakma sakın. ne olur gitme. izin verme kötü cadıların bizi ayırmasına.izin verme,ejderha kaçırmasın beni,yüksek bir kulede tek başıma geçirmeyeyim son günlerimi. ne olur güzel olsun son cümlemiz. "ve sonsuza kadar mutlu yaşamışlar." Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ruhsizintisi Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 13, 2011 DELİAH... söndürmeliyiz tüm ışıkları yıldızlar da yok olmalı gömülmeliyiz karanlığımıza; boğmalı bizi bunaltmalı çıkacak yol aramalıyız sonsuz hüznümüzün dar hücrelerinden , acı çekmeliyiz. çektiğimiz her acı daha çok yakmalı canımızı , incitmeliyiz kendimizi tükenmeli umutlarımız. bezginliğin içinde yüzmeli ruhlarımız, değersizleşmeli her nesne tüm varlıklar en ufak zerrelerine kadar hissetmeliler çaresizliklerini bilmeliyiz aciz bedenlerimizin varoluşlarındaki anlamsızlığı, yozlasmalı her zeka parıltısı . törpülemeliyiz bütün sevinçlerimizi ..içinde yokoluşlarımızı seyretmeliyiz ömürlerimizin yaşayacak yarınlarımız olmamalı sadece o sihirli zaman dilimi bölünmez geri dönülmez '' an''ı yasamalıyız umursuzca hiç bir hayal barındırmamalıyız zihnimizde,köreltmeliyiz tüm iyi niyetlerimizi nasır tutmalı her küçük mutluluk..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
lmb33 Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2011 Tozlu Raftaki "TABLO" yu çıkarmanın vakti geldi yine Düşünürken yıllanmış şarabı dökmenin mi zamanı geldi şimdide ? Kendimle verdiğim kavgada kim kazandı hadi bana söyle Emeğim o kadar ucuzmuydu ki kanını yolunda mürekkep eyledim ? Gördüğümü bana yorumlayacak varmı rüyamdaki aşkı yokmu bulacak ? Külahıma anlattığınız yalanlarınız sizce bu deli onları gerçek mi sanacak ? Unutamadım yalanlarınızı beni aldatmak dışında yokmuydu işiniz yapacak ? Mısralara kodladığım adlarınızı bakıp okmadınız fazla sevmek şimarttı mı ? Neydi amaçlar sorunlumuydu ilişkiler saygınız yokmuydu dökülen kanıma ? Aşk döktüm adının her harfine kurudum gül misali sakın ha bana dokunma Şimdi bu satırları okurken aklına gelse bir şeyler ne fayda ? Yandım onlarca kez ama gözlerin işine gelmeyeni görmedi ben yandım aşkında ! Sen kuş tüyünden yastığına başını koyarken Ben kan döküyorum yolunda kurayan güllerimin dikenlerindeyken ! Öldü mü romantizminin öpüşü , ayağına mı bastı medeniyetin tangosu ? Değersiz mi artık şiirler devir mi değişti , Çöl gibi kalbinin üstüne gül dikmeye mi çalıştım yoksa ? Günlerimi sana verirken umrundamıydım acaba ? Yaptıkların sığarmıydı aşkın kanuna ? uygun muydu aşkın amacına Anlatmam lazım bunları herzaman sana aşkın benim hayatım farkında olmasanda Söyle Çok mu önemliydi ün ikili ilişkilerinde ben yaşıyorum aşkın mezarlığında Memnun mu etti bu kulun feryadı seni ? zevk mi aldın bu delinin haykırışında ? Senle konuşmam gerek bilmiyorum nasıl olacak ama bunu sana anlatmam lazım Ben her şeyimle burdayım duygularım ve kalemim artık anlatmalıyım Bilmem nereye kadardır sana gelcek kadar uzunmudur feryadımın menzili ? Kendi kendimle konuşurken içimde hep mevz-u bahis sendin Sanırım Tablonun ortasında bir gül vardı ve sanırım adı aşktı Göz yaşlarıyla süslenmiş toprakta "aşk"ın yanındaki çocuk yanmıştı Bir şarkı çaldı radyoda eşlik etti yarısına dilim Diğer yarısında devam etti gözlerim Nakarat yaktı bendimi şarkıcı seslendi "geri gelmezsen ben ne edeyim" Gülün yanında yandı bendim Ve zamanı gelmiştir artık şah damarımı keseyim wOlbOtTt Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MrColt Yanıtlama zamanı: Ekim 30, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 30, 2011 Doğru başlangıç diye birşey yokur.Eğer amacın en çok okunan beğenilen yazar olmaksa, yazdığın yazının uyandığı son uyku toplumun geneliyle aynı olmalıdır.Pop yazı da diyebiliriz. Birşey popüler olmuşsa ondan ümidinizi kesin derim.Zaten yeterince etki altında bırakıldık zamanında kafamızda bir çok şeye sınırlar çekildi.Hiç uyanmamamız da istendi.Belki de uyanacağımız zamanları bile onlar belirledi,Fight Club'u izlememize izin verdiler,belli sınırlar içinde değişimimizin kafamızdaki şüpheleri kıracağına inandılar.Ve eminim başarılı oldular.Hata payı da olmalı,aptallığın az aptallığın eğlencenin kaynağı olduğunu bildiği halde farkındalık yolunda ilerleyen insanlar olmalı.En önemlisi,o insanlar yalnız kalmamalı. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
lafbaz Yanıtlama zamanı: Aralık 12, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 12, 2011 Hasret kaldığım seni sensiz yaşıyorum seni ararken bir başkası takılıyor gözüme seni yanımda arzulerken bir başkasını buluyorum yanımda ben seni istedikce bir başkası beliriyor yanımda tekrardan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kasisyah Yanıtlama zamanı: Aralık 20, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 20, 2011 Aslında senden nefret ediyorum , Gözlerimde yarattığın baş yapıtlar her damlasında büyük alkışlar topluyor hâlâ .. Elimde dualarla doldurduğum kadehi bir dikişte içerken TANRI kelebekleri öldürüyordu , Sen yatağında mışıl mışıl uyuyordun oysa ... Kasisyah Erkan Erarslan ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Xian Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2012 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2012 Kaç sonbahar atlattı bu yürek, Kaç acıya ev sahipliği yaptı bu beden, Misafirperverliğinden midir bilmem Kaç damla gözyaşı sundu gelenlere Dost gördü geleni, düşman bilmedi, El aldı sessizliğini yine ses etmedi. Kalbinin yarasına bakmadan, Taktı takıştırdı gülücükleri... Şimdi bir sonbahar daha geçiyor, Bu kez ne gelen var ne giden Bir yağmur şimdi usul usul yağıyor Ne sen varsın ne beni bilen. Xian* Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hayiS Yanıtlama zamanı: Mayıs 22, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 22, 2013 http://b1304.hizliresim.com/18/6/ltrm5.gif Ağlayamıyorum. Yazamıyorum. Düşünceler derin bir kuyuda intihar edermişcesine... Anlatamıyorum içimdeki Hayal kırıklıgını , vazgeçişlerimii En çok da içimi yakan Hala umut etmemi... Kör olan birinin gökkuşağını görme istegi gibi ... Ey kalemim ! Tüm ölüler toprağın altında mı? Peki ya topragın üzerindeki ölüler Sıradan bir insanmış gibiler Ve yüzlerinde ki Gülen maskeler Aglayamadıklarından hep güldüler ... Ağlayamıyorum , Yazamıyorum Susuyorum ve... Düşebilecegim kadar derine düşüyorum ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 20, 2014 (düzenlendi) Biliyorum pek sorumsuz biriyim ancak kaleme almak istediğim bir buhran var. Okumanız dileği ile, yazdıkça devamını getireceğim. (flood olursa kusura bakmayın. Her gün bir parça yazmayı planlıyorum.) 54/3 17 Mayıs 2006 BUL! Duyabiliyorum dolayısıyla anlayabiliyorum. Sana yardım edeceğim. Bulmanı istediğim bir şey var; ''Bilinçli fark edilişlerin gürültüsü arasında gezinen bir çığıltı. Resmedilemez, burada olanlar gibi.''. Burası her şeyin başladığı yer, 54/3 Bir parça yanmış etin böylesine ürpertici olacağını kimse düşünemezdi herhalde. Dün gece burada olanlar lanet herifin sanat anlayışına tersti. Bütün yaptıklarını resmedilemez, yazılamaz ve anlatılamaz olarak gördüğü için kurbanlarının ışıklarını kendisine göre muhteşem bir biçimde söndürmüştü. - Zıvanadan çıktı. Bu adamı en yakın zamanda bulmalıyız. Durdurulana kadar devam edecektir. Cem, tüm olan biteni anlamaya çalışıyor, aklından geçen bütün düşünceler yayılan kokuya karışıp köşelere doluyordu. Duraksadı, yanmış halının üstünden tüten dumanın hareket etmeyen ve bakılması olanaksız bedenin üstünde süzülmesi, ona daha önce hiç hissetmediği bir duyguyu tattırdı. Tarif edemiyor, çevresinde kiler onu izliyordu. Hızlıca odadan çıktı, salona geldiğinde önünü aniden yükselen devasa duvarlar çıktı. Bu kadar geniş bir evin duvarların saldırısına uğrayıp, insanı bu kadar sıkmasının ne gereği vardı! Mimar salak olmalıydı! Sigara, sigara içmeliydi. Bu kokuyu bastıracak tek şey bu olmalıydı. Nice parfümler tükenirdi, insan etinin kızarmış kokusunu sindirirken. Sigara yaktı ve notu bir daha eline aldı. Her şeyin başladığı yer, 54/3! Başlayan neydi? Araştırma ekipleri büyük ihtimal bakacaklardı, daha önce burada kim kalırdı, ne yapmıştı? Geçmişin hesabını soran bir katil mi? Ama bu o değildi. O geçmişten hesap sormaz, anı sanatla bütünleştirir ve büyüleyici sonlara imza atardı. Hangi yönetmen bunu başarabilmiş ki? Bu o adam olamazdı ama bütün izler, ipuçları onu gösteriyor, bulunan bir bardak suda bunun en açık örneğiydi. Bilmemiz gerekeni bilmediğimizden birileri ölüyordu. Bu bardak ve su bunu temsil ediyor olmalıydı. Diğer cinayetlere bakmalı, sıradakini beklemeden bu herifi yakalamalıydı. Adli tıp sonuçları, ıvır zıvırlar, prosedürler bin bir türlü iş ona göre zamanı harcıyor, diğer kurbanların hayatlarını riske atıyordu. Masum insanlar mıydı? Ölmeyi hak ediyorlar mıydı? Bilmiyordu ama öldürülmeleri gerekmiyordu. Yine evine elinde bir şey olmadan dönecekti. Zaten elinde bir bilgi olsa eve mi giderdi? Gider miydi? site Mayıs 20, 2014 Ivan tarafından düzenlendi Resim boyutu. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Ivan Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 23, 2014 UYKUSUZLUK Masanın altında bulduğu kolyeyi boynundan asla çıkarmaz, her sigara içtiğinde demir zincire eli gider, ucunda asılı duran madalyona ulaşıncaya kadar parmak uçlarında hareket ederdi. Bir gün, uykusuzluğun başladığı o gün, zincir boynunu yakmaya başlamış, uzun zamandır çektiği göğüs sızısı, dayanılmaz bir hal almıştı. Görebildikleri eskisi kadar net değildi. Gölgeler kaplamış aydınlık olan dört bir tarafı. Adım attığını bile hatırlamaz olmuş, nereye gittiğinin bilincine varması her seferinde beş dakikasını almaya başlamıştı. Duydukları cehennemin derinliklerinden gelen günahkar insanların yalvarmalarına benziyor, yakılan ağıtlara kulak veriyordu. Acınası. Tüm bu durumlar acınası. Durgun bir günün sabahında sıcak yataklarından kalkıp, uyanmayan şehri uyandırmaya çalışan insanları seyretmeye başladı. İnsanların, dönme dolapta yer kapma kaygısı ona hep ilginç gelmişti. Sonucunu bile bile böylesine çılgın bir eğlenceye dahil olma fikri, ona hep saçma gelmiş, sıraya bile girmemişti. O, yakında daha doğrusu yakınlarında bulunmayan, anlatılması güç, vazifesiz, sıradan olarak tanımlanan bir türe ait varlıklardan biriydi. Mahlukatın arasında yer bulma kaygısı gütmeyenlerdendi. Uykusuzluk ne zaman başlamıştı? Hatırladım. Evet hatırladım. Bundan bir kaç ay önce, kırık kapısı olan o geniş ve boş evde. Yitirdiklerini andığı bir gecede uyumadı ve o günden sonra gözünü 1 saatin üstünde hiç kapatmadı. Şimdi yorgun ve yaşlı bir adam. Çevresinde üç beş insan, muhabbeti bol. site Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
electronicalev Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 20, 2014 Her gün kinle açmak gözünü Hep solundan kalkmak umarsızca Yüzünü akan nefretle yıkamak Belki de sana yaşadığını hissettiren tek şeydir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darqrose Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2014 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 17, 2014 Şimdi söyleyeceklerim söyleyemediklerimin medenileştirilmiş halidir... Sen nerdesin hayatının onlardan farklı olacağını düşünüyorsan bu ortak hikayemizin en başlarındasındır. Tutunduğun prensiplere sıkıca sarılarak her şeyin değişeceğini bekliyorsan o prensiplerine bir daha bak ve daha kaç yıl daha onlara sığınabileceğini kendine sor. Şikayetçiysen her şeyden o zaman büyümüş olmana az kalmış demektir.. İlk kıvılcım.. Tahammülsüzlük ilk belirtimiz... Evet herşey güzel olacak ama tabi seni darmadağınık yapan bu halinle değil. Sende farklılaşacaksın ki eğer değişmessen hayat daha çok sarsacak seni. Emeğinin karşılığı sabrın kadar büyük olacak. İlk dalga da alabora olacaksan hiç çıkmayacaksın bu yola. Eğer ilk dalgada alabora olacaksan bu yola çıkmayacaksın çünkü kendine inancın kaybolur o zaman. Zor şartlarda ne kadar iyi iş çıkardığını önce kendine kanıtlayacaksın. Ben bir söz vermiştim kendime asla doğru bildiğimden vazgeçmeyecektim. İnatla ve hırsla doğru bildiğim yolda ilerlerken iyi olmanında kötü olduğunu bazen kötü olmanında iyi olabileceğini anladım. Hayat ----------------------------- böyle bir şey değildi. Çok daha kompleks bir şey di. Bazen doğru olanı yapmak yalnıştan geçiyordu. Hayat aslında doğruya doğru yanlışa yalnış olmaktı. Ve koca bir medeniyet alt taki salt iyiler ve üstte ki salt kötüler üzerine kurulmuştu. İşte ben bu oyunu bozarım diyenler de var. Şu an öyle insanlar arıyorum kendime. Desinler ki aramıza hoşgeldin. Ben dava insanıyım aslında. Aslında kendini bulmuş her iyi insan dava insanı değil midir? Mesela neden tek kutuplu bi siyasetin olduğu bi memleketteyiz. Çünkü iyiler iyi olmakla o kadar meşguller ki kötüler meydanda cirit atıyorlar. Oysa her iyi sağlam insanın yeri ahlak ve erdem suçlarıyla mücadele yeridir. Kin öfke nefret inat ve her türlü oyun şerle mücadele kullanılabilir. İş yerlerinde toplum hayatında okullarda bile kötü insanların ahlaksızları, bazı insanların bu tür duygulara sahip olamaması nedeniyle sınırları zorluyor. Sırf iyi olacağım diye nefreti kini öfkeyi inatı ve kuralların dışına çıkmayı hayatından soyutlama yaratılışını inkar edersen Remi Harddiski kabul etmeyen bilgisayara dönersin demedi deme. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
darqrose Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 11, 2015 Karanlık bir gece de gökyüzünü izliyorum. Bir çatı katında çatının üstünden geceyi izlerken aşağıda sevdiğim insanların seslerini duyuyorum yanlarına gitmek istemiyorum. Birbirimize yaptığımız siyaset hoşuma gitmiyor burada yalnız daha iyiyim. Düşüncelerim durgun halimi bütün o saçma sapan muhabbetlerimizden daha çok seviyorum. Gökyüzünde bir kaç parıldama görüyorum helikopterlerin sesi çok yakından geliyor ve bir birlerinin etraflarında dönerlerken paniğe kapılıyorum. Bir şeyin düştüğünü ve biraz ötede bir binanın tepesinde patladığını görüyorum. Koşarak gidin burdan diye bağırıyorum ev o kadar büyük ki diğerleri orayı korkuyla terkederken ben uyuyan kızımı almak için içeriye koşuyorum. O an bütün duygular içime hücum ediyor. Onu kucağıma aldıktan sonra bir an geriye bakıyorum eşim ve diğerleriyle göz göze geldikten sonra bir patlama duyuyorum hareketsiz bekliyorum ve bir saniye sonra artık ölü olduğumuzu anlıyorum. LÜtfen diyorum bir şans daha. Bu kadar acımasız olma. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adife38 Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar. Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Saviora Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar. Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor... Tanıdık geliyor bir yerden :* Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adife38 Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Bedenim konulduğunda musalla taşına Herkes acıyacaktır 19 yaşıma Bir gün gelipde mezarımın başına BEnde senden beter oldum dermisin? Eşini arayan yerde karınca Hayallerin düşlerine varınca Suçun neydi diye sual sorulunca Sevginin katili oldum dermisin? ..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
38700 Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 6, 2015 Ruhumun çatlaklarından sızan adın,beyin hücrelerime girerek,bir virüs gibi beni ele geçirmeye çalışıyor...Bir anda herşey olup yankılanıyorsun tüm metobolizmamda.Her şarkıda,her sigarada,her güzel olan varlıkda seni gören ,seni duyan,seni hisseden bir sizofrenin kaleminden akan sözyaşları bunlar. Seninle olmayı hayal ettiğim dakikalarda damarlarımın içine enjekte edilmiş olmalı aşk denen bu zehir...Adına aşk denilen bu duygunun tarifini yapmayı istedim herkese analtmak istedim, sonra saçlarına taç yaptığım mavi kelebekleri öldürdüm,ruhumu yaktım isyan ateşinde,gözlerindeki masumiyete astım günahsız bebekleri,zamanla senin kapattığın göz kapaklarımın vanalarını açıp bidonlara doldurdum asit yağmuru gibi yağan damlaları su perilerini boğmak için.Anladım aşkı anlatacak harf yok,onalrca lisan olmasına rağmen aşkı, ve sana olan sevgimi analtacak kelime yok,anlatmaya çalıştıkca deliriyorum.Neyse yine baya başını ağrıttım en yakın dostum defter denmeye bin sahit isteyen yaprakları acı ve hüzün kokan derttaşım.Gözleri diyorum ulan gözleri kıyametin mjdecisi gibi bakıyor... adife38 den esintiler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
indigo55 Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2015 Saat 05:05 Nirvananın dediği gibi olmadığım kişiyi sevmektense olduğum kişiden nefret mi etmeliyim? Diğer insanları tanıyorum , hissediyorum içlerine gömdüklerini ordan çıkartabiliyorum ama ben? Kendimi okuyamıyorum beynim bunu istemiyor , karakterim ıslak değişken tutmaya çalıştıkça elimden kayıyor , nasıl hissediyorum? Diğer insanların nasıl hissettiklerini hissedebiliyorum niye sürekli değişiyorum ama hep aynı yerdeyim? Kendi kuyruğunu yiyen yılan gibiyim , burcumdan nefret ediyorum kendimi gizlemem , az konuşmam , azimli olmam gerekiyor ama yapmıyorum insanlardan uzun süre uzak kalamıyorum , bazen tam bir korkak gibi davranıyorum beni rezil etmelerine izin veriyorum bazen de insanları öyle şaşırtıyorum ki kendim dahil normal birinin düşünemiyeceği şeyleri ben yapıyorum , neden bu kadar dikkat çekiyorum dikkat çekmeye mi çalışıyorum? Hiç sanmıyorum ben sınıfta en arkada uyurken bile hoca sorduğunda beni sevmeyenler dikkat çekmeye çalıştığı için demişti hayatımda hep pişman ve başarısız olamam dimi? Konudan konuya atlıyorum zihnim sabit ve kararlı değil bundan çok çekiyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
balam Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2015 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 7, 2015 Bir jazz müziği eşliğinde demleniyorum, ruhun gıdası sonuçta.. müzik ruhumu tatmin ederken bir yandanda ellerim kağıdı tatmin etmeye çalışıyor işte.Parmaklarımdan akıyor sözcükler, akamayanlar ise içime nüks ediyor.Ve zihnimden geçenler , onlarla debeleşiyorum adeta .. yapmak istediklerim, hedeflediklerim, ve o zaman ki an .. hangi birine konsantre olucam lan.Daldan dala atlıyor zihnim işte.O değilde ne fark ettim diğer günlerden farksız biliyor musunuz? ; Neden başkasına yapma dediğim,istemediğimi söylediğim etik görmediğim şeyleri söyleyip , aksine bunları ben yapmaktayım? Neden ? Neden En çok ihtiyacımız olan şeyleri başkasına veririz.. eli açıklığın doruk noktası derim ben buna. Garip bir ironi cidden .. ayrıca Kötü bir alışkanlık bu , çok fütursuzca olsa gerek.Ama bunları engellemeyi istiyorum ve bunun yanında fütursuz olan bu ve diğer davranışları değiştirme güdülerim halen mevcut durumda içten içe.Yapabilirim biliyorum sadece bunun kısa sürede çok verimli olmasını diliyorum gerçekten, sabırsızım bu tür mevzularda.Çok eksiğim var , çok donatımsızım ,ve çevremde benim gibi donatımsızları görmek /uyumsuzluk/ içinde bana buna uyum sağlamayı zorluyor ve bu da güçlü gördüğüm direncime karşı bir zaaf oluşturuyor. Zaten uyumsuzluk dediğimiz nedir ki başkalarıyla uyumlu olmaya çalışmak değil midir..görünmeyen bu zincirlerimden kendimi azad etmek ,sürümün tek çobanı olmak istemekteyim ve bunları yaparken saf olmaya diyorum.Olabildiğince saf, temiz, doğduğun gibi fabrika ayarlarında takılma işte bilirsiniz eğer unutmadıysanız. Bunu yapmazsam eğer özgün olamam, ben olamam, başkası olurum.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.