birikinti Oluşturma zamanı: Kasım 29, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 29, 2006 Anlaşıl(ma)mak Üzerine........ Anlamak mı? Anlaşılmak mı? Yanlış Anlamak! Yanlış Anlaşılmak! Anlatamamak ! Anlaşılamamak! Anlaşamamak !!! (Başlıklarla ilgili tüm Gnosisis'in fikirlerini bekliyorum...Neden anlaşılamayız ,neden yanlış anlaşılırız vs. gibi gibi...) ****************************************************** “Sen ne kadar çabalasan da Anlattığın karşındakinin algıladığı kadardır” Mevlana "Beraber yaşayan insanların birbirini iyice anlaması gerektiğini iddia etmek yanlış bir anlayıştan doğar. Anlaşılmak çok az insana nasip olan bir lükstür; hele en iyi ve en derin şeyler hayatta daima yanlış anlaşılır. Biz bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. Anlaşılmamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak hayat daha güzelleşir. Zaten çoğu zaman biz bile kendimizi anlayamazken, başkaları nasıl anlayabilirler..." F.W. Foerster, Alman Eğitimci (1869-1996) ***************************************************** Bi Hikaye........ Bir dükkan sahibi dükkanının vitrinine üzerinde “Satılık Köpek Yavruları” yazan bir tabela asarken,yanında küçük bir erkek çocuğu belirdi.”Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?”diye sordu.Adam çocuğa yavruların en az elli dolar ettiğini söyledi.Çocuk elini cebine attı,biraz bozuk para çıkardı,dükkan sahibine bakıp ”iki dolar otuz beş sentim var.Onlara bakabilir miyim?” dedi Dükkan sahibi çocuğa gülümsedi ve bir ıslık çaldı.Lady adlı bir köpek dükkanın içindeki kulübesinden çıkıp onlara doğru koşmaya başladı. Arkasında beş tane küçük yün yumağı vardı.Yavrulardan biri,diğerlerinin gerisinden topallayarak geliyordu.Bu,küçük çocuğun hemen dikkatini çekti. “Bu yavrunun nesi var?” Dükkan sahibi ”Veterinerin dediğine göre,kalçasında bir kemik eksikmiş” diye yanıt verdi.”Hep böyle topallayacakmış” Küçük çocuk hemen,”Onu almak istiyorum” dedi.Dükkan sahibi “Sahi mi?...O yavruyu gerçekten istiyorsan sana bedava verebilirim” dedi. Çocuk dükkan sahibine yaklaştı ve öfkeyle “Onu bana bedava vermenizi istemiyorum.Bu yavru da diğer yavrular kadar değerli.Fiyatı neyse size ödeyeceğim.Şimdi size iki dolar otuz beş sent vereceğim,kalan parayı da ayda elli sent,elli sent vereceğim” dedi Dükkan sahibi “O sakat yavruyu ne yapacaksın?O hiçbir zaman diğer köpekler gibi koşup oynayamayacak” dedi. Küçük çocuk pantalonunun paçasını yukarı kaldırdı ve iki çelik bağla desteklenmiş eğri sol bacağını gösterdi.”Ben de pek koşamıyorum”dedi. “Bu yavrunun da kendini anlayacak birine ihtiyacı var.” ***************************************************** Bİr gün adam yolda yürümektedir. İlerden iş makinalarının sesi gelmektedir. Yol açma çalışması vardır. Birazdan dozerin geçeceği yerde güzel bir ağaç, agaçtada bir kuş yuvası. yumurtalar içinde anne kuş korkudan titremektedir.. Çünkü birazdan dozer ağacı yıkacak, kuş yumurtaları lırılacaktır.İyi niyetiyle bir adam ağaca çıkar ve kuş yuvasını güvenli bir yere taşımak ister. Kuş yuvasını alır ve güvenli olan bir ağaca çıkmaya başlar. Tam yumurtaları ağaca koyacakken ayağı kayar ve elindeki kuş yuvası yere düşer, yumurtalar kırılır... Aynı olayda başka bir adam.. Yoldan geçerken bir bakar, Kuş Yuvası, yerden bir taş alır ve yuvaya fırlatır. Yumurtalar kırılır... Bu iki olayda da yumurtalar kırılmıştır. Sizce ikisi aynı şey midir? İşte sevdiklerimi üzmek kırmak beni hep korkutmuştur..Niyetiniz iyiyken kötü görünmek, severken nefret ediyor sanılmak ve dahası sözün özü derdimiz ANLAŞILMAK ya da ANLAŞILMAMAK... İnternetten Alıntı ***************************************************** Anlaşılmak istiyorsan senin daha umudun var demektir..."beni anlıyorsun" diyeceğin kişiye tüm elbiselerini maskelerini çıkarmaya kalkacaksın, ama ne maske ne kıyafet kalmıştır seni anlayanın gözünde..herkes de anlamaz,anlamasa da olur..beni anlıyor musun?gereği de yok... İnternetten Alıntı ***************************************************** akşam kılıçlar düşürdüğü ayın ışığından boğaz'da müjgân mıdır bir uzak gülümsemek midir sazda ferahnâk'ta iyimser kötümser çarçabuk hicâz'da müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da üretir sessizliği erguvanlar düşler sevdayı tamamlar suları yansıtır camlar cıvalı bir beyazda müjgân mıdır yoksa sabahlamak mı hâfız'la şirâz'da divanlardan gül çığlıkları horasanlı papağanlar şehzâde çılgınlıkları o unutulmaz yazda müjgân mıdır sevilmek yanlış anlaşılmak mı biraz da Atilla İlhan - Müjgan'a aşk şarkılarından bir pasaj... **************************************************** Anlamlı bir yazı “Şu insanları hiç anlamıyorum. Hem kurşun geçirmeyen zırh icat ediyorlar, hem de hemen peşinden, tekrar o zırhı delecek kurşunu...” Yıllar önce not defterime yazdığım bu satırlar, bugün, bir yazının başlangıcı olarak karşıma geldi: On sene önce, insanları anlamadığımı söylüyordum, şimdi de, bir şair olarak anlaşılamamaktan yakınıyorum. Çevremize dikkatlice baktığımızda, neredeyse herkesin yakındığını görüyoruz: Kimi yanlış anlaşıldığını söylüyor, kimi de “kimse beni anlamıyor” diye şikayet ediyor. Bir edebiyatçı da anlaşılmak istiyor, sıradan bir insan da... “Beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı” sözü sadece bir edebiyatçının değil, neredeyse herkesin ortak iç çekişi oldu. Böyle bir sözün anonimleşmesi, anlaşılmanın ne kadar özlenen bir şey olduğunu gösteriyor. Yine, “anladın mı”, en çok sorduğumuz sorulardan biri. “Bilmem anlatabildim mi” de öyle. “Anlaşılmak” en kutsal kelimelerden biri olmalı. Kesinlikle öyle olmalı. Yanlış anlaşılmaktan korktuğumuz kadar, kaç şeyden korkuyoruz? Birçok bela, olay, küskünlük; yanlış anlamaktan, anlaşılmaktan doğmamış mıdır? Doğmuştur. Bir insan sizi dinledikten sonra “hımm” demişse, anlamamış olabilir. Baştan almakta fayda var. Kimi insan anlamaz, anlıyor gibi yapar. Paul Valery bu durumu şöyle özetler: “Çok tehlikeli bir durum: Anladığını sanmak...” Kimi okuyucu, önündeki metni değil, bildiğini okur. Bildiğini okuyanlar, bilmediklerini de okurlar. Bu da tehlikli bir durumdur. Adına “anlam” dediğimiz şey, sadece söz ve yazıda değil, hareketlerde de barınır. Bir dostumuzun bize surat asması, sırtını dönmesi, anlamlıdır değil mi? Ya da miras pay edilirken veya bir şey dağıtılırken, en küçük, en değersiz parçanın bize verilmesi? Yine, bazen bir şey olur ve biz, o olan şeye bir anlam veremeyiz. Gerçi anlam verememek, daha çok şaşkınlıkla ilgilidir. Olsun, yine de anmadan geçmeyelim... Bir de “anlaşılmaz” insanlar vardır. Bir türlü çözemezsiniz onları. Mesela şairler... Gökkubbede bir hoş seda bırakmak için, bir sürü hoş olmayan şey yaparlar: Kavgalar, polemikler, kıskançlıklar. Ve anlaşılmaz davranış biçimleri... Mesela, severiz biraz sonra keseceğimiz koçu. Bazen, öyle bir şey yaparız ki, bu yaptığımıza kendimiz bile şaşırırız. “Anlayışlı” insanlara gelince. Bence anlayışlı olmak, anlamakla değil; sakinlikle, sabırlı olmakla ilgili bir kavramdır. Bir sürü saçma sapan iş yapanlara, ileri geri konuşanlara, yoksa nasıl tahammül edilir? Bazen, muhatabımızın bizi anlamaması, onun değil, bizim suçumuzdur. Çünkü derdimizi tam olarak anlatmayı becerememişizdir. Derdini tam olarak anlatamayanlar, başkalarının derdini de tam olarak anlayamazlar. Mı? Bir şair olarak, “anlaşılmak” meselesini şu şekilde aşmaya çalışıyorum. Yani teselli ikramiyem şu: Ben ne yazdığımı bilirsem, okuyan da ne okuduğunu bilir. Böyle diyorum ama, bazen anlam da tatile çıkıyor, anlamın bile bir anlamı kalmıyor. Hal böyle olunca da, bırakın okuyucuyu, yazan kişi bile yazdığı şeyin ne anlama geldiğini bilmiyor. Bütün bu satırları, iddialı ve iddiasız sözleri, genç şairlerimizden Said Yavuz’un bir cümlesi özetlesin: “Sana gelen anlamın önünden çekil!” Panik hali Yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçerken, iki metrelik yolu bile koşarak geçiyoruz. Eğer direksiyon başındaysak, yeşil ışık yanar yanmaz, önümüzdeki araca korna çalıyoruz. Patatesi soğanı kiloyla değil, “bulunsun” diye çuvalla alıyoruz. Artık niyeyse, durağa yaklaştıkça adımlarımızı hızlandırıyor, resmen koşuyoruz. İster zabıta olsun, ister asker ya da gece bekçisi, üniformalı birinin karşısında, ne yapacağımızı bilemiyor, doğru dürüst cümle kuramıyoruz. Artık acelemiz neyse, gecenin köründe maaş kuyruğuna giriyor, buz gibi soğukta bile bu alışkanlığımızı terketmiyoruz. İki dakika işe geç kalsak, ne bileyim; mesela otobüsü, servisi kaçırsak, elimiz ayağımız birbirine karışıyor. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Görüldüğü ve de şahit olunduğu gibi, milletçe panik halinde yaşıyoruz. Bunun nedeni “güvensizlik” olsa gerek. Yaklaşık iki yüz yıldır sürekli kaybeden, geri çekilen, topraklarını bırakıp kaçan, hakkı yenilen, bohçası hazır yaşayan, kimseye güvenmeyen bir millet düşünün. Bütün bunlar, haliyle insanların ruhuna siniyor ve ortaya böyle panik halinde yaşayan bir toplum çıkıyor. İmza günüYarın akşam, saat 20.00 ile 22.00 arasında, Sultanahmet Dini Yayınlar Fuarında, Birun Yayınları standında, kitaplarımı imzalayıp okuyucularımla sohbet edeceğim. Beklerim. e-mail: [email protected] Alıntı **************************************************** Siz sanki hayal kırıklığına uğramaktan gizli bir mutluluk duyuyorsunuz. Çünkü herkes sizi anlarsa elinizde onları eleştirme gücü kalmayacak. Bu kesinlikle doğru. (Gülmeler) O zaman niye ‘anlaşılamıyorum’ diye afra tafra yapıyorsunuz? Ben yanlış anlaşılmayı bile nimet kabul ediyorum. Rahatsız olduğum şey, beni yanlış bile anlamıyorlar, hiç anlamıyorlar şeklinde. Yoksa beni gerçekten anlayacak olsalar, hiç konuşmam. (Gülüyor) Siz anlaşılmak istediğinizden emin misiniz? İnsan anlaşılmak ister mi? İnsan ancak sevgilisi tarafından anlaşılmak ister ve bu da mistik bir şeydir. İnsan, ‘Rabbim Allah’ dediği andan itibaren, yaratıcısı ile kendisi arasında bir sır doğar. Bu sır mutlaka saklanmalıdır. Ve bu anlaşıldığı zaman insan kalitesizleşir. O yüzden beni hiç anlamıyorlar. ‘Beni bari yanlış anlayın’ diyorum. Ahmet Tulgar'la Söyleşi Nuriye Akman - Zaman *************************************************** İnsanı doldurmak için ‘çok çalışkansın, iyi para harcıyorsun, farklısın, yanlış anlaşılıyorsun’ de pek hoşuna gider. Akıllısın, ilkecilsin, iyisin demenin artık bir anlamı yok. Hele yanlış anlaşıldın en büyük iltifat. Kabahati başkasının üzerine atmak için kapıları açar insan ruhunda. Öyle ya, yanlış anlaşıldınsa kabahat seni anlamayanda, anlamayanla mı uğraşacaksın, boş ver sen rahat ol gelir ardında. Mucize cümledir ‘Yanlış anlaşıldın’. Aslında kötü bir şey hiç değil yanlış anlaşılmak, Sokrat’ı da yanlış anladılar, Luther’i de, Galileo yanlış anlaşılanlar listesinde ‘topten’de! Demek büyük insan olmak için yanlış anlaşılmak gerekiyor diyebiliriz. Sonunda sizlerle karşı karşıya geldik horozlar, tavuklar, kuşlar. İnsanlık kuşlarla dövüşüyor. Bir yanlış anlaşma var kuşlarla insanlar arasında, ve hapşırıkla başlayan yeni bir epidemi kapımızda. Necef Uğurlu Star Gazetesi **************************************************** Anlaşılmamayı tercih ediyorum. Bugün T.Kazinsk'yi anlamıyorlar. Bir zamanlar Nietzche'yi anlamamışlardı. Nietzche'de başkalarını anlamamış olduğundan Niettzche'yi yaratmıştı. Tıpkı Freud'un anlamamış olduğu insanları anlayabilmek için teori ve analizlerini geliştirmesi gibi Brecht'de birilerini anlamadı sonra başkaları uzun yıllar onu anlamadılar. Ulysess'i anlayanınız var mı? Prometeus ateşin neden yalnızca tanrılara ait olduğunu anlamadı. Ateşi çaldı. Neden ateşi çaldığını anlamadılar. Anlaşılmayı istemek şu an için benim tercihim. Bu tercih kendi irademe dayalı değil. Düşüncem ancak "o" biçimde anlaşılmak istenildiğinde , yapmak elimden geliyorsa neden yapmayayım . Sorun şu: anlatmak, sizin deyiminizle 'anlatmak istediğim' e aykırı . Bambaşka ve son derece de basit ( kolay demiyorum) bir ide olmakla birlikte; uygulanırsa değeri olacaktır . Deniyorum: Nasıl ki feminist bir yazıda gerek içerik gerek üslup açısından feminizmi görmek kaçınılmazdır; işte benim yazımda da anlaşılmamak ve anlatmamak olağandır belki de ha !. ( ay ne ukala bir tarzım var ay ay ay !!! ) Siz eğer isterseniz bir şey arayıp bulursunuz, ya da bulmazsınız. Benim sunduğum ya da sunmadığım bir şeyi bulabilirsiniz gayet tabii . Ben yazıyı yazarken çeşitli kaygılar güdüyor olabilirim (kaygı gütmemek tercihimdir ama siz derseniz ki "-şurada bu kaygıyı gütmüşsün", bakarım ve onaylarım ya da onaylamam ya da herhangi bir onama amaçlı araştırma, inceleme çabası göstermem.) ama bunların (kaygıların) arasında (eğer var iseler) anlaşılmak "ne" adlı yazımda bir önem arz etmiyor.(Örneğin bu yazı için ise anlaşılmak önemli).Önem neyse? (Bu konuda da bir şeyler karalamak isiyorum bir ara.) İnternetten Alıntı ***************************************************** Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 yine biriktirmişsin birikinti.eline sağlık:)valla beni ailem anlasa yeterdi anlamalarını beklerdim ama olmuyor onlar anlamadıktan sonra başkası anlamış anlamamış ne yapayım ki zaten.ama canımız saolsun demi. 100de 100 anlaşılan insan yoktur zaten.ancak insan genede bazı şeylerinin anlaşılmasını bekliyo sevdikleri tarafından. anlamakta zor anlatmakta anlaşılmak da Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Nietzsche Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 herkesin bi kapasitesi olduguna inanıyorum...ve bu kapasitesinin dışında ne kadr zorlasanda anlatamassın mevlananın dedııgı gıbı...hikayede güzelmiş ...ellerine saglık birikinti... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
whitepower Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 29, 2006 Bence anlaşılamamak ta en önemli etken ön yargılar:)Mesela ben bazen ne desem üzerine alan biri çıkıo halbuki alakası yok yani kimseye laf sölemiom o esnada:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 anlatmak anlaşılmaktan daha zormuşşş.Anlatamamak varmış bide ......anlatmamak gerekiyormuş bazen....ama anlatmadan da anlaşılmaz ki:confused: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
axcd82 Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 anlamsız anlatım ya da anlatımı anlamamak işte bütün mesele bu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Dolunay Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 axcd82 bu benim cümlemden bile karmaşık olmuş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 anlamaktan önce anlaşılmak gereksinimi,herkes kendi derdinde.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mistik Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 1. Düşündüğünüz, 2. Söylemek istediğiniz , 3. Söylediğinizi sandığınız , 4. Söylediğiniz , 5. Karşınızdakinin duymak istediği, 6. Duyduğu , 7. Anlamak istediği , 8. Anladığını sandığı , 9. Anladığı. arasında farklar var. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var. -------------------- Bir de; "İnsan ancak anladığı şeyleri duyar" demiş sevgili Goethe..haklı.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
axcd82 Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 29, 2006 süper bi yorum... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
karaleke Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2007 bence anlatmak anlasılmakatan dAHA ZOR Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Spr_Mnyk Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2009 Neden mi anlaşılma bi insan Anlatmak istediğini tam olarak anlatamadığı veya en istediğini bilmediği için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2009 Yaşamında en zor işin, kendi yolunu yürümek olacak --ve, ilişkin olan, önem ve değer verdiğin kişilere, bunu anlatmak: Yaşamının, yaşadığın kadarıyla, yalnızca senin yaşamın olduğunu; aynı şeyin onlar için de geçerli olduğunu; ilişkide olmanın da, bu temel gerekliliği engellemediğini, engellememesi gerektiğini... Ama, anlatamayacaksın ki... ---Çünkü, daha kendin bile gereğince anlamamış olacaksın bunu... ---O.A. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 12, 2009 mevlana konuyu özetler gibi: bi kere aynı dili konuşmamız gerekir, bi kere bilgi seviyelerimiz aynı olmalı, yada anlatan, dinleyenin seviyesine inebilmeli yada çıkabilmeli, bi kere paradigmalarımız da aynı olmalı, aynı kelimelerden aynı anlamları çıkarabilmeli, bu durumda; hayat görüşlerimizin farklılığı, eğitim durumumuzun farklılığı, kentli yada taşralı olmamımızın farklılığı sadece bir renk katacaktır. anlaşamamak için bir neden olmayacaktır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.