raskolnikov Oluşturma zamanı: Mayıs 29, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 29, 2008 evlilikler Ve bir gün "Yüce Kişiler" "Cennetin kraliçesine. "Cehennemin kralıyla evlenme emrini gönderirler. Sınıfsız, sorunsuz, mutlu insanların, savaş nedir, şiddet nedir, kötülük nedir, sömürü nedir bilmeyen insanların, kuşağının kraliçesi Al-lth, çaresiz uyacaktır bu emre ve şiddetin, savaş kurallarının egemen olduğu kuşağın kralına, Ben Ata'ya gidecektir. Her ikisinin de karşı koyamadıkları bu emrin sonucu; müthiş bir gerginlik olacak, birbirlerini tanıma süreci zamanla tutkulu bir aşka dönüşecektir. Ve her ikisi de sayılarını bilemeyecekleri kadar çok partnerlerle sevişmiş, pek çok çocuğa sahip olmuş çift, bir şeyi yaşayarak öğrenecektir: Sevişmek başka şeydir, evlenmek başka... Dokunmak başka şeydir, aşkı, sevdayı içselleştirmek başka...Her şey gerilerde kaldığında, cehennemin kralının diğer kuşakların kraliçeleriyle evliliklerinin nedenleri tartışıldıktan sonra açığa çıkan sonucu mağrur kral Ben Ata özetleyeccktir: "memnuniyet, en yüksek amaç değildir! " Kraliçe Al-lth ise gözlerini erişilmesi zor uzaklıklara yöneltmiştir...Doris Lessing, başlıbaşına bir kozmoloji yarattığı "Argostaki Kanopus Arşivleri" dizisinin bu ikinci kitabında, kendi kadınlık, annelik deneyimlerini okurlarıyla paylaşmanın da ötelerine yelken açarak, iyilik-kötülük, yaratıcı dinamizmin kaynakları, çaresizlik gibi konuları ele alıyor. İnsanlardaki sınırsız yülselme içgüdüsüne, mistisizm eğilimlerine ve evet, insanın bedenini ve kişiliğini paylaşmaya yönelik içgüdülerinin nedenlerini sorgulayan bir başka bakış... sirius deneyleri Üzerinde savaş verilen belirliliklerin kargaşasını daha da arttıran biri gibi görülmek istemem” Lessing, ilk kitabı 1979 yılında yayınlanan beşlemesinin yarattığı tartışmalar üzerine bu sözleri söylemek zorunda kalmıştı. Çünkü \\\"Argostaki Kanopus Arşivleri\\\" gücünü ifade edilen olayların inandırıcılığından alıyordu. Her biri diğerinden bağımsız olarak da okunabilecek beşlemenin bu üçüncü kitabı, bizleri insanlığın evrimine götürüyor, evrim teorisinin içerdiği eksik halkalara dikkat çekiyor. Öte yandan insanlığın derin hafızasında yer alan, belli başlı tüm kültürlerde rastlanan inanışlar ve mitler, farklı bir bakış açısıyla yeniden kurgulanıyor: Tufan, Atlantis, şeytan, Mayaların akıbeti, devler, cüceler ve deneyimlerin malzemesi olan çeşitli primatlar, diğer gezegenlerden dünyaya aktarılan daha başka türler.. 8.gezegen Kanopus'un kolonileştirdiği gezegenlerin sekizincisi, sakin ve mutlu insanların diyarıdır. Ama gezegeni topyekun yokolmaya itecek gelişmeler cennet günlerinin tam ortasında yakalar onları. Gezegenin sakinleri ve evrenin en gelişmiş uygarlığı Kanopus birlikte direnmeye çalışacaklar ve felaketin önlenmesini sağlayacak çözümlere yöneleceklerdir. Lessing, bilimkurgu edebiyatını derinden etkileyen beşlemesinin, \\\"bilimkurgunun İncil\\\'i\\\"nin dördüncü cildinde zaman, mekan ve varoluş kavramlarını tartışıyor ve açığa çıkarıyor. Donarak yokoluşa giden talihsiz bir gezegenin öyküsü... Ve yaşanılan gezegenimize karşı sorumluluklarımızı sorgulayan bir varoluş destanı... şikasta Galaksin en ileri ve güçlü uygarlığı Kanopus. Şikasta gezegeninde büyük bir projeye girişir. Akıllı bir canlı türünün evrimi hızlan¬dırılacak ve burası bir cennete dönüştürülecektir. Ama umulmadık terslikler çıkar. evrenin yükselen saldırgan gücü Şammat\\\'ın saldırıları her şeyi alt üst eder. Sikasta kıyametlerin, felaketlerin gezegeni haline gelir... Ama yaşayabilme ve gelişme mücadelesi de her zaman olacaktır. Doris Lessing\\\'in bir kozmoloji yarattığı bu romanında dünya ta¬rihinin uzak geçmişi kadar yakın geleceği de yeniden kurgulanı¬yor. Ve bu kurgularda uzaylı bir ajanın gözünden romatizmalı bir kedinin hayatına olduğu kadar, kendini yargılatmak istediği için ciddiye alınmayan sendika liderine de yer var. Eden bahçelerin¬den de eski zamanlara, devlere, ruhlara, \\\"dost\\\" ve \\\"düşman\\\" uzaylı ajanlara, devrimcilere de... \\\"Sikasta. her şeyden önce. dünyanın net bir tarihidir ve insansoyunun içindeki yoketme güdüsüne karşı bir risale, dünyanın doğal güzelliklerinin uzun bir methiyesi. ver küremizin bir ilahisidir.\\\" Time Şikasta, herbiri bağımsız birer öykü oluşturan 5 kitaplık bir bilimkurgu dizisinin ilk kitabıdır. büyükanneler 2007 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Doris Lessing, dört kısa romanını bir araya topladığı kitabında insan olmanın gerçeklerini aramaya devam ediyor. Büyükanneler: Yakın arkadaş olan iki kadın birbirlerinin oğullarına aşık olurlar ve bu ilişkiler uzun yıllar devam eder. Kadınlar, orta yaşın sonlarına gelmeleriyle bu ilişkilerin bitmesine karar verirler, ama yine de ilişkilerin bedelini ödemekten kurtulamazlar. Victoria ve Staveney Ailesi: Fakir ve siyah bir kadının orta sınıf beyaz bir adamdan evlilik dışı bir kızı olur. Kızının daha iyi hayat şartlarına sahip olmasını dileyen kadın, onun babasına yakın olmasını ister, ama sonra kızının kendisinden tamamen kopup beyaz dünyayı tercih edeceğinden korkmaya başlar. Bunun Sebebi: Yaşlı On İki, çökmek üzere olan bir uygarlığın yönetici sınıfının hayattaki son üyesidir. Mükemmel bir yönetim biçiminin geliştirilmesini, ama buna rağmen sistemin çöktüğünü anlatır. Aşk Çocuğu: İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz askeri, gemisi Cape Town'da birkaç günlük bir mola verdiğinde orada tanıştığı evli bir kadına âşık olur. Bu aşkın bir geleceği olmadığını bilmesine rağmen, bu birlikteliğin sonucunda bir çocuğun doğduğundan da emindir. türkü söylüyor otlar Eski adı Rodezya olan Zimbabwe'de, ırkçılığın çok güçlü uygulandığı bir Güney Afrika ülkesinde yetişen beyaz Mary, çok yoksul bir çocukluğun ve yatılı okulda evlilik, çocuk sahibi olmak, cinsel ilişki üzerine korkunç önyargılarla geçirilmiş bir gençlik döneminin ardından büyük bir şirkette çalışmaya başlar. Arkadaşı olsa da dostu yoktur; sosyal yaşamdan kopmaz ama tuhaf görünümü, davranışları yüzünden arkadaşları onu alaya alırlar, evlenmesine davranışları yüzünden arkadaşları onu alaya alırlar, evlenmesine mucize diye bakarlar. Mary, kendisine ilgili gösteren ilk erkekle evlenir; her yerden konuk bir çiftliğe yerleşirler. Ortak noktaları olmayan karı koca yoksul ve mutsuzdurlar. Afrika bozkırlarından nefret eden Mary, başarısız ve hayalperest Dick'le evliliğinde ruh sağlığını yitirir. Bunun sonucu olarak bir beyaz kadın için bir günah, suçların en korkuncu olan bir yola girer. Beyaz üstünlüğünün ideolojisine, durumun insani yönlerine gözden kaçırmadan eleştirel bir bakışla yaklaşan Doris Lessing, beyazların egemenliğinde inleyen kıta halkı ve ırkçılık üzerine çok düşündüğünü, çok keskin görüşleri olduğunu her satırda belli ediyor. Lessing'in edebi kariyerinin başlangıcı olan Türkü Söylüyor Otlar, hem Afrika'nın olağanüstü güzelliklerini, inanılmaz doğasını anlatışı, hem de ırkçılığın ve önyargıların pençesindeki yaşamların ruhsal çözümlemesi ve karmaşasını aktarışı bakımından bir başyapıt, şimdiden klasikler arasında yer almış bir roman mara ile dann Mara ile Dann, günümüzden binlerce yıl sonra, insan uygarlığını yeryüzünden silmekte olan yeni bir buz ve ateş çağının ortasında, hayatta kalmak için inanılmaz bir savaş veren iki kardeşin öyküsü. Kuraklık, savaşlar ve vahşi yaşam koşullarının hüküm sürdüğü güney yarımküredeki İfrik'ten (Afrika'dan) kaçıp yeni bir buzul çağının buzları ve karları altına gömülen kuzey yarımküredeki Yerrup'a (Avrupa'ya) uzanan bir serüven. Soylu bir ailenin çocukları olan Mara ile Dann, yıllar sonra İfrik'teki yaşam koşullarına dayanamayarak kuzeye doğru yola çıkarlar. Zıt kişiliklere sahip iki kardeş bu serüveni de farklı biçimlerde yaşarlar. Mara İle Dann, yol boyunca, barbarlığın ve vahşetin boyutlarına tanık olacak, okur da onların kişiliğinde iyi ile kötünün, kadın ile erkeğin, kölelikle tahakkümün, aşkla nefretin, cinselliğin, entrikanın, insana ilişkin ne varsa onun izini sürecektir. Doris Lessing, bu çarpıcı kitabında yalnızca çağımızı değil, bütün milenyumu sorguluyor. Uzak gelecekte geçmesine karşın bir bilim-kurgu romanı olmayan Mara İle Dann'da, yarı gerçek bir kıtayı, ırk, savaş, toplumsal sınıf, para ve insan toplumunun anatomisiyle donatıp, tartışmasız biçimde günümüzün olan bir şey yaratmış. Doris Lessing'in romanı, hızla ekolojik bir felakete sürüklenen dünyaya, o dünyanın Yerrup'taki sorumlularına bir uyarı; açlık ve kuraklıktan 'kıtasal ölüm'ün eşiğine gelen İfrik'e de bir ağıt. kedilere dair Kedilere yakın yaşayan herkesin bildiği gibi onlar hakkında genelleme yapılamaz. Her biri apayrı karaktere sahip yaratıklardır kediler, basbayağı "birey"dirler. Has bir yazar olan Lessing de bunun gayet farkında olduğu için kedi ırkına bir güzelleme yazmak yerine, hayatına girmiş kedilerin hikâyelerini, hiçbir süslemeye başvurmadan anlatmayı tercih ediyor. Ama bazı kedilerin güzelliğiyle büyülenmekten de kendini alamıyor: "Bej renkli, ... ön ayakların bitiminde gümüşe çalan patiler. Kenarları beyazla çerçevelenmiş olduğu için simli gibi duran kulaklar dikilip, öne arkaya oynardı; dinleyerek, algılayarak. ... Kuyruğu, ucu sanki diğer organlarının alamadığı mesajları alıyormuş gibi, bir başka boyutta oynardı. Hava kadar hafif, pür dikkat oturur, tüyleriyle, bıyıklarıyla, kulaklarıyla, bütün varlığıyla, bakar, işitir, hisseder, koklar, içine çekerdi. Eğer balık sudaki hareketin somutlaşmış, şekillenmiş haliyse, endamına bakılırsa kedi de hissedilmeyen havanın çizgiye dökülmüş ve biçimlenmiş hali. Ah kedi; derdim, daha doğrusu tapınırdım: Güzeeeel kedi! Nefis kedi! Zarif kedi! İpek kedi! Tüylü baykuş gibi yumuşacık kedi, kelebek patili kedi, süslü kedi, inanılmaz kedi! Kedi, kedi, kedi, kedi." içinde yaşamayı seçtiğimiz hapishanelerİçinde Yaşamayı Seçtiğimiz Hapishaneler'de Doris Lessing, politik retorik, kitlesel duygular ve nesilden nesile geçen sorgulanmaz inançların etkilerinin altında kalmaya gittikçe daha eğilimli olan dünyamızda, kişisel özgürlük ve bireysel sorumlulukla ilgili sorunları ele alıyor. Doris Lessing'e göre bugün geldiğimiz noktada insanlık kendisi hakkında hiç olmadığı kadar bilgiye ulaşmıştır. Ancak gelecek nesillerin şaşırtıcı bulacağı nokta, bizim bu bilgileri kullanmayışımız olacaktır. Biz "sosyal hayvanlar"ın sürü psikolojisi ile ilgili elimizdeki tüm verilere gözlerimizi kapatarak, kendimizi dışarıdan ve nesnel bir bakış açısı ile görmeyi reddedişimize dikkat çeken Lessing, sosyal bilimlerin ve tarihin ışığı altında, bütün keskinliğine rağmen keyifli bir toplumsal eleştiri sunuyor. Hem incelikli, hem de çok açık ve içten üslubuyla Lessing, zalimlik ve cahilliğe hücum ederek bireyi toplumun engellerini aşmaya, daha iyi bir dünya inşa etmeye çağırıyor. altın defter cilt 1 "Altın Defter"in ana karakteri olan Anna Wulf'un tuttuğu siyah, kırmızı, sarı ve mavi defterler, bölünmüş bir benliğin parçalarını simgeler. Ve özgür kadınlar... Lessing, kitabın en çok bu yönünün dikkat çekmesinden şikayetçi. Ama günümüzde kadınlar Altın Defter'i özgür, bağımsız ve sorumluluk sahibi olmanın ne demek olduğunu anlatan gerçekçi bir dayanak olarak görüyorlar. Bütün kitaplarında olduğu gibi özyaşam öyküsünden öğeler barındıran bu roman, Lessing'in başyapıtı kabul edilir. "Altın Defter", "Birbirimizi yansıtan aynalar" olduğumuz gerçeğini doğrulayan bir kitaptır. -------------------- altın defter cilt 2 Altın Defter'in ana karakteri olan Anna Wulf'un tuttuğu siyah, kırmızı, sarı ve mavi defterler, bölünmüş bir benliğin parçalarını simgeler. Ve özgür kadınlar... Lessing, kitabın en çok bu yönünün dikkat çekmesinden şikayetçi. Ama günümüzde kadınlar Altın Defter'i özgür, bağımsız ve sorumluluk sahibi olmanın ne demek olduğunu anlatan gerçekçi bir dayanak olarak görüyorlar. Bütün kitaplarında olduğu gibi özyaşam öyküsünden öğeler barındıran bu roman, Lessing'in başyapıtı kabul edilir. Altın Defter, "Birbirimizi yansıtan aynalar" olduğumuz gerçeğini doğrulayan bir kitaptır. gene aşk Ünlü yazar Doris Lessing bu romanında orta yaşı aşkın bir kadın yazarın, Sarah Durham'ın ağzından aşkı işliyor, çocukluktan başlayarak dostluğa, romantizme, cinsel tutkuya, hatta pornografiye kadar her yönüyle aşkı. Sarah Durham, intihar ettiği söylenen bir kadın sanatçının, Julie Vairon'un müziğinden, güncelerinden ve resimlerinden yola çıkarak bir oyun yazmıştır. Oyunun çeşitli ülkelerde sergilenişi sırasında tiyatro ekibi ve seyirciler üstündeki etkileri Lessing'e çağdaş toplumları eleştirme olanağı tanıyor. Yazarın, son romanı olan Gene Aşk'ta irdelediği gibi, yaşam boyu kişinin yakasını bırakmayan aşk bir hastalık mı yoksa? siyah madonna Sunday Times'in "Parlak, tahrik edici, en iyi, keskin, etkileyici, tartışmalı, olgun ve her zaman içten" dediği Doris Lessing çağımızın en önemli yazarlarından... Yapıtlarında "aşk, nefret, şiddet" gibi temaları "öfkeli" bir üslupla işleyen yazarın kendini farklılaştıran özelliklerinden biri de batı kültürüne mesafeli yaklaşması... Afrika'nın büyüsünün tadına varmak, "o ağır samimi dansı" seyretmek için "ilerlemeci/misyoner" yaklaşımından vazgeçmek gerektiğini savunması... Siyah Madonna'daki öyküler ise "bu çok eski, ağır, samimi dans"tan çekilmiş çarpıcı fotoğraflardan oluşuyor. Afrika aşkının, kıskançlığının, büyüsünün... fotoğrafları. açıklamalar alıntıdır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.