suskun Oluşturma zamanı: Haziran 21, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 21, 2008 Kirli Sıcak Rutubetli (gri mizah) Yılmaz Karaman Karşı Kıyı Yayınları; Türkçe Hiciv ve Mizah; İstanbul, 2007, 229 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9756481935 Kuru sulu her şeye tövbeliydim. 'Benden işlemez Ammo, ' dedim, ellerimi sallayarak. İradem hiç olmadığı kadar güçlü olmalıydı. 'Sıkı bir çalışmanın içindeyim. Bira bile yok. Aman gözünü sevdiğim, bana bulaşıp günaha girme, 'Bu bokun bir tadına baktım mı arkası gelecek, biliyorum; Bu konularda kendimi çok kurcaladım, zaaflarımı tanıyorum. Koluma yapışıp beni sürüklemeye başladı. Bana elindeki malı anlatmaya başladı: 'Bi sene nadastaydı tarla, dinlendi, tezek yedi anam avradım ossun. Keçi boku yedi büyüdü. Elegin en incesi, anam karım ossun. Dört buçuk ay tezegin içinde demlendi, pişti.' 'Organik esrar he? Bi o eksikti zaten. Helal olsun sana. Bari Tarım Bakanlığına onaylat.' 'Esrarın organikini biz yaparız, baba kartal. Gel sahile, bi çekelim, begenmessen hepsini denize dökecegem.' 'Yok, hemşerim, aman, olmaz olsun.' 'Bak, ama... Şöyle böyle demiyorum...' Sigara bağımlısı, sigarayı bırakmaya kalktığı zaman, beyindeki düşkün maymun öyle bir pusuya yatar ki, herhangi bir şeyi, zaferi veya yenilgiyi, keyfi ya da hüznü bir sigara yakmanın bahanesi olarak sunar; çoğunlukla da o sigara tek seferliğine yakılır ve asla tek seferle kalmaz. Demek istediğim, zaten beynimin karanlık dehlizlerinde tembel, arsız, düşkün bir maymun dolaşmaktayken, ele geçirip hayvansal arzularını tatmin etmek için beni bir alet gibi kullanmak isterken, ayağıma gelen böyle bir 'fırsatı' reddetmenin nasıl güç olduğunu bilen vardır illa. 'Cinayet İşlemek İstiyorum' romanıyla okuyucuların beğenisini kazanan yazar bu yeni romanında da oldukça iddialı. Arka Kapak'tan CİNAYET İŞLEMEK İSTİYORUM Yayınevi: Karşı Kıyı Yayınları, 2007, Polisiye / Politik Yazar: Yılmaz karaman Sabutay; sert mizaçlı, kural tanımayan bir baş komiser, duygusal ve psikopat; önce işkence yapıp sonra soru soruyor. Biraz şantajcı, biraz hırsız; öyle ki operasyonlardaki "ganimete" el koyacak kadar arsız. Pek sevilmiyor; İzmir'e tayini çıkınca İstanbul'daki mesai arkadaşları açık etmeseler de seviniyorlar. Ali Ekber; birçok dil bilen, kültürlü ama bir insanı gözünü kırpmadan yok edebilecek kadar donanımlı ve soğukkanlı, yeraltı ilişkileri maksimum düzeyde, çeşitli nedenlerden dolayı "tövbekâr" olmak zorunda kalmış bir kaçakçı. Bu iki adamın arasındaki kan davasının ne zaman başladığını kendileri dâhil kimse bilmiyor. Defalarca karşılaşmış, birbirlerine izleri asla silinmeyecek maddî / manevî ağır hasarlar vermiş zıt karakterli bu iki adam İzmir'de son kez karşı karşıya gelir. Ama bu kez işbirliği yapmak zorundadırlar, çünkü birbirlerine duydukları nefretten daha önemli bir şey vardır: Özgür! On üç yaşında, kimsesi olmayan daha doğrusu kimsesiz sanılan bir çocuk. Bu çocuğun özelliği ne? CIA, MİT, EYP (Yunan Gizli Servisi) gibi üst düzey haber alma örgütlerinin tek hedefi Özgür isimli çocuk! Neden? Neredeyse Türk - Yunan savaşı çıkaracak olan bu çocuğu bu kadar değerli kılan özellikler nedir? Yapanların yasaları takmadığı, kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan kirli, boktan bir dünyada birbirlerinden öldüresiye nefret eden bu iki pislik herif için neden vazgeçilmez bu çocuk? İstanbul'da başlayıp, Yunan Adaları ve Atina’da devam eden ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde son bulan; devletlerin, orduların, gizli servislerin, politikacıların, diplomatların, işadamlarının, terör örgütlerinin, dünyaya meydan okuyan karanlık şebekelerin, irili ufaklı çetelerin, itirafçı suç örgütlerinin, başıboş teröristlerin cirit attığı kan ve ateş cehenneminin ortasında, kaçırılan çocuğu bulmak için ellerinden geleni artlarına koymayan bu iki adamın canlarını hiçe sayarak giriştikleri mücadeleyi soluk soluğa okuyacaksınız. Çağın hızını yakalamaya çalışmış yazar. Başarıp başaramadığına siz karar vereceksiniz. Bütün kaybedenlere… http://kitap.antoloji.com/kisi.asp?CAS=213357 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
suskun Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Ayevi Yılmaz Karaman Parşömen Yayınları Basım Tarihi: 09 – 2008 ISBN: 9786055935382 Sayfa Sayısı: 258 Yüzünde her şey vardı. Canı öyle acıyordu ki, ağaçların arasına dalıp bas bas bağırmak istiyordu. Acı vardı yüzünde... Hüzün vardı, öfke vardı. Nefret vardı... Nefret ettiği insan o kadar yakınındaydı ki, her an gergindi... Tedirgindi, güvensizdi, yalnızdı, korkuyordu... Cesaret vardı yüzünde, kibir vardı, küstahlık vardı... Mutluluk vardı yüzünde. Sümsük / sünepe küçük üvey evlat gibi bir kenara itilmiş; geceleyin yüksek yaylalardaki bulutsuz gökyüzünde kayıveren yıldızlar gibi esip geçen, yakalanamayan bir mutluluk vardı yüzünde. Ama sunî değil, mastürbasyon değil, dosdoğru mutluluktu... Sevgi vardı yüzünde. Yiğit, savaşçı bir delikanlı... Erdemli, saygılı, dürüst, atılgan... Yumuşak, sevimli... Ilık... Kavgacı bir sevgi vardı yüzünde. Yenilmez savaşçı giyinip kuşanmış, yüzüne dikilmişti... Ama artık hiç biri okunmuyordu yüzünden. Bir askerdi o! Bir komutan! Bir erkek, asker ve bir baba olarak vazgeçilmez görevleri vardı ve bir savaşın tam ortasındaydı. Savaşta nasıl durması gerekiyorsa öyle duruyordu: Duygusuz! Eski bir subay, eski eşi ve ailesini karanlık, kanunsuz, menşei bilinmeyen güçlerin saldırılarından korumak için Antalya'nın Patara kasabasına gider. O bir katil makinedir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.