schizophrana Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Haziran 26, 2008 Efkar gene içiyor. Ümit bir türlü vaz geçiremiyor onu. Yeryüzünde her şeyden çok içkiyi sevdiğini o zaman anlamıştı. Vazgeçemeyeceği tek şeyin içki olduğunu. Bunu Ümit'le birlikte anladılar. Küçük kırgınlıklar, öfkeli kıskançlık nöbetleri, kısa süren dargınlıklar, birleşmenin büyük ve mutlu anları, gözyaşları, gülücükler, karşılıklı çekilen pişmanlıklar, aşkın ve gururun sorunları; bir aşkın, bir birlikteliğin bütün tuzları-biberleri, çeşitlemeleri, şekerlemeleri, gel-gitlerini yaşadılar. Kuyruklarda bekleyenler onları hiçbir zaman bağışlamadı. Üç yıldır birlikteydiler. Üç yılın sonunda bir gün Efkar dedi -okyanusun sonuna gelmişlerdi; üç yıldır korsandılar-: "Ümit beni seviyor musun?" Şaşırdı Ümit. Acılı gülümsedi, omuzlarını silkti. Üç yıl bütün sözcükleri alıp götürmüştü yaşamlarından. Artık birbirlerini tanıyor olmalıydılar. "Beni seviyorsan eğer bir şey isteyeceğim senden. Tek bir şey..." "Bütün erkekler hayatları boyunca tek bir şeyi isterler," dedi Ümit: "Her şeyi..." Bu kez Efkar acılı gülümsedi. Omuzlarını silkti. "Bak üç yıldır seninle birlikteyiz," dedi. "Sana allah gibi taptım. Bunu da biliyorsun. Acı tatlı günlerimiz oldu. Birbirimizi sevdik. Çok sevdik.Her sevişmede benden saklamanı istediğim bir şey vardı bilirsin. Bu üç yıl boyunca çevremin, ailemin, arkadaşlarımın baskısına karşı bütün gücümle direndim, seni korudum, aşkımızı korudum. AŞKIMIZ BİR GÜNAHTI. Senin için kem söz ettirmesim hiç kimseye. Ettirdim mi? Herkes bunun gelip geçici bir heves olduğunu sanırken ben seni daha çok sevdim. Ama artık direnecek, karşı koyacak gücüm kalmadı. Herkes kuşkuyla bakmaya başladı bana. Senin tenini almaya başladığımı düşünüyor olmalılar. Şimdi senden bir isteğim var: Beni seviyorsan eğer, ama gerçekten seviyorsan her sevişmede benden sakladığın şeyi saklama.." "Yani?" dedi Ümit. "Yani ameliyat ol artık," dedi Efkar. "Kestir şunu, kadın ol." Ümit sustu. Uzun uzun sustu. Gözlerine kederli bulutlar yüklendi. "Tam üç yıl," dedi Ümit. Dile kolay. "Üç yıl sonra mı Efkar?" "Bir yol ayrımındayız Ümit," dedi Efkar. "Çevreyi biliyorsun, yaşadığımız dünyayı biliyorsun. Az çekmedik. biz iki kişiyiz. Onlarsa bir yığın. Dünyayı onlar ellerinde tutuyorlar. Birbirimize yeterek, birbirimize dayanarak nereye dek direnebiliriz ki? Onlara benzemekten başka çaremiz yok," dedi. "Yani boyalı kuş," dedi Ümit. "Evet, boyalı kuş," dedi Efkar. "Boyalı kuş boyalı olduğu için hemcinsleri tarafından tüyleri gagalanarak öldürülür. Seni üç yıldan daha fazla koruyamam, koruyamadım, bağışla beni, bağışla... Benim de gücüm buraya kadarmış demek ki. Artık onlara benzememiz gerekiyor. Onlar gibi olmamız. Onların rengini almamız, toplumun rengini almamaız. Onlar çoğunluk bizse azınlığız. Her şey burada kilitleniyor, burada düğümlenip kalıyoruz," dedi. "Beni seviyorsan bunu yaparsın, benim için yaparsın." "Seni seviyorum ama benden beni istediğinin farkında mısın?" dedi Ümit. "Böyle nereye kadar dayanabiliriz sevgilim? Ama kadın olursan evleniriz. Evli oluruz hiç olmazsa; nasıl olsa birbirimizi sevmiyor muyuz? Birlikte yaşlanmayacak mıyız? Birlikte ölmeyecek miyiz? Ha kadın olmuşsun, ha erkek, ne çıkar? Evli olursak kimse diyecek söz bulamaz. İstersen buralardan gideriz, başka yerlere, başka diyarlara gideriz. Bir daha hiç dönemeyeceğimiz yerlere..." Ümit günlerce kıvrandı durdu. Bedeninin sınırındaydı. Efkar kendini saklayarak, kendini sakınarak karar gününü bekliyor Ümit'in. Soğuk, alabildiğine uzak şimdi. Çekip gidecek gibi, her an gidecekmiş, gidebilecekmiş gibi... Bir daha hiç dönmeyecekmiş gibi. "Beni sevmiyorsun sen," diyor Efkar. "Eğer sevsen kırmazsın beni, genci kıran kırılsın dememişler mi? Beni sevmiyorsun. Beni sevmiyormuşsun meğer." Bir gün.. bir sabah.. "Peki," dedi Ümit. "Eğer kestirirsem, ameliyat olursam, inanacak mısın seni sevdiğime?" "İnanacağım," dedi Efkar. "Ölünceye kadar inanacağım." "Ölünceye kadar," dedi Efkar. Arkadaşları artık altın makas diyeceklerdi ona. Bıçak altına yattı Ümit. Erkekliğini uğurladı bedeninden. Göğüsleri yapıldı, iğnelerini vuruldu, epilasyonu yapılıp, gövdesi tüylerinden temizlendi. Saçları çoğaldı, gürleşti, kalçaları genişledi. Çıkacağı gün uzun uzun saçlarını tarattı, uzun uzun saçlarını... Rapunzel olup sarkıttı uzun saçlarını uzun kulenin uzun penceresinden Efkar tutunsun diye.. Sonra çıktı hastaneden Efkar'a koştu. "Adım ne olsun?" demişti Efkar'a. "Adımı sen koy anam gibi, babam gibi, beni yeniden doğuran, yeniden yaratan gibi adımı sen koy," dedi. "Ümit kalsın," dedi Efkar. "Kalabilir mi?" dedi Ümit. Ve sonra kadınlığının dokuz ayına varmadan terketti Ümit'i Efkar. "Kusura bakma," dedi. "Bu böyle olmayacak. Böyle de olmayacak. Neden bilmiyorum, inan bilmiyorum, ama ayrılmamız gerekiyor. Olmuyor, olmuyor, olmuyor, olmuyor." Okyanus bitmiş, yolun sonuna/başına gelmişlerdi. Bütün denizlerin çekildiği kıyılardaydılar şimdi. İndi Kadırga'dan Ümit. Kuyrukta bekleyenler doluşmaya başladı. Arkasına bile bakmadan sokağın sonuna dek yürüdü Ümit. Az sonra dolmuşun dolduğunu duydu. "Adımı kendim koyarım," dedi. "Bundan böyle Yudum olacak adım. Okyanusta bir yudum." Şimdi Efkar gene akşam birahanelerinde birasına votka, rakı ve bilimum içkileri karıştırarak demleniyor. Hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey değişmemiş gibi, hiçbir şey yaşamamış gibi. MÜMKÜN MÜ? MÜMKÜNMÜ? Eskisinden daha çok mutsuz, daha çok efkarlı. Sürekli içiyor, içiyor, içiyor. Yaşamında değişmeyen tek şey içki. Göbeklendi, yağlandı, yanakları sarktı, gözlerinin altı torbalandı, bakışları dalgın ve kanlı, yüzünde kopkoyu bir matlık. "Kimi neyi sevdiğimi bilmiyorum ağbi," diyor "Ölesiye seviyorum." (Hacıbayram'a gidiyor mu gene? En eski aşk masallarını okuyor mu?) Yudum bir pavyonda konsomatris şimdi. Hep aynı erkeğin matemini tutarak dağıtıyor kendini bütün erkeklere, yüreğini bütün erkeklere dağıtıyor, bütün aşklara, bütün hayatlara... Her serüvende en ölümsüz aşk yaratıyor. Efkar'ı düşündükçe hiçliğe benzer bir duygu yokluyor yüreğini; ne kızıyor, ne öfkeleniyor, ne seviyor, ne nefret ediyor, hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Şimdi Efkar, adını bilmediği, adını koyamadığı bir sızı yalnızca yüreğinde. Altın Makas Feride diyor ki: "Kendi farkında değildi belki ama sende sevdiği şeyi öldürdü. Bilmedi, bilemedi." Bütün erkekleri deliler gibi seviyor şimdi, hepsini de en ölümsüz aşkla seviyor ve aşkın gözyaşlarını döküyor her gece, aşkın ölümüne döktüğü gözyaşlarını. Mart '84 Murathan Mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.