pelin Oluşturma zamanı: Aralık 6, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 6, 2006 BİRİNCİ VE DE EN ÖNEMLİ DERS: Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi Öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada Çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi: "her gün okulu temizleyen hademe Kadının ilk adı nedir? " bu herhalde bir çeşit şaka olmalıydı. Kadını Yerleri silerken hemen her gün görüyordum. Uzun boylu, siyah saçlı bir Kadındı. 50'lerinde falan olmalıydı. Ama adını nerden bilecektim ki!. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim ettim. Süre biterken bir öğrenci, son sorunun test sonuçlarına dahil olup olmadığını sordu. "tabii dahil" dedi, hocamız."iş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi birbirinden farklı insanlar. Ama hepsi sizin ilginiz ve dikkatinizi hak eden insanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz ve 'merhaba' demeniz gerekse bile. Bu dersi hayatım boyunca unutmadım. "hademenin adını da.. Dorothy idi." İKİNCİ ÖNEMLİ DERS: YAĞMURDA OTOSTOP!.. Bir gece vakit gece yarısına doğru Alabama otoyolunun kenarında duran bir Zenci kadın gördüm. Bardaktan boşanırca yağan yağmura rağmen, Bozulan arabasının dışında duruyor ve dikkati çekmeye çalışıyordu. Geçen Her arabaya el sallıyordu. Yanında durdum. 60'lı yıllarda bir beyazın bir Zenciye hem de Alabama'da yardıma kalkışması pek olağan şeylerden değildi. Onu kente kadar götürdüm. Bir taksi durağına bıraktım. Ayrılırken ille de adresimi istedi verdim. Bir hafta sonra kapım çalındı. Muazzam bir konsol televizyon indiriyordu adamlar. Bir de not ekliydi, armağanda."geçen gece otoyolda bana yardımınıza teşekkür ederim. O korkunç yağmur sadece elbiselerimi değil, ruhumu da sırılsıklam etmişti. Kendime güvenimi yitirmek üzereydim, siz çıka geldiniz. Sizin sayenizde ölmekte olan kocamın yatağının başucuna zamanında ulaşmayı başardım. Biraz sonra son nefesini verdi. Tanrı bana yardım eden sizi ve başkalarına karşılık beklemeksizin yardım eden herkesi kutsasın!. "En iyi dileklerimle, Bayan Nat Kıng Cole." ÜÇÜNCÜ ÖNEMLİ DERS: SİZE HİZMET EDENLERİ HEP HATIRLAYIN.. Bir pastanın üç otuz paraya satıldığı günlerde 10 yaşında bir çocuk Pastaneye girdi. Garson kız hemen koştu.. Çocuk sordu: "çikolatalı pasta Kaç para?" "50 cent!" çocuk cebinden çıkardığı bozukları saydı. Bir daha sordu: "peki dondurma ne kadar." "35 cent" dedi garson kız sabırsızlıkla. Dükkânda yığınla müşteri vardı ve kız hepsine tek başına koşuşturuyordu. Bu çocukla daha ne kadar vakit geçirebilirdi ki. Çocuk parasını bir daha saydı ve "bir dondurma alabilir miyim lütfen" dedi. Kız dondurmayı getirdi. Fişi tabağın kenarına koydu ve öteki masaya koştu. Çocuk dondurmasını bitirdi. Fişi kasaya ödedi. Garson kız masayı temizlemek üzere geldiğinde, gözleri doldu birden. Masayı sanki akan yaşları temizleyecekti. Boş dondurma tabağının yanında çocuğun bıraktığı 15centlik bahşiş duruyordu.. DÖRDÜNCÜ ÖNEMLİ DERS: YOLUMUZDAKİ ENGELLER.. Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya Koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?. Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri Birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından Dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu. Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına İtmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama kayayı da yolun kenarına Çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski Yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı.. Kese altın doluydu. Bir de Kralın notu vardı içinde.. "bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" Diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir Fırsattır.." BEŞİNCİ ÖNEMLİ DERS: ÖNEMLİ OLAN VERMEKTİR.. Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler. Tek yaşam Şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi. Küçük oğlan aynı Hastalıktan mucizevî şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu. Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu. Küçük çocuk bir an duraksadı. Sonra derin bir nefes aldı ve "eğer kurtulacaksa, veririm kanımı" Dedi. Kan nakli yapılırken, ablasının gözlerinin içine bakıyor ve gülümsüyordu. Kızın yanaklarına yeniden renk gelmeye başlamıştı, ama küçük Çocuğun yüzü de giderek soluyordu. Gülümsemesi de yok oldu. Titreyen bir Sesle doktora sordu: "hemen mi öleceğim?" "ufaklık, doktoru yanlış anlamıştı, ablasına vücudundaki bütün kanı verip, Öleceğini düşünüyordu." FARE ÖYKÜSÜ Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü. Kendi kendine: "İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düşündü. Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı. "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı. Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı: "Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve, "Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama, "Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol" dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve , "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi. İnek ; Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor." dedi. Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı. O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu. Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanından geliyordu. Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu. Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti. Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı. Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor, zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu. Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu. Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti. Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü. Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı. Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi. Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise hepimizin aynı tehlikede olabileceğini hatırlayalım. Hepimiz yaşam denilen bu yolculukta yer alıyoruz. Diğerimiz için bir gözümüzü açık tutmalı ve diğerlerini cesaretlendirmek için çaba harcamalıyız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sensizim Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 cok güzel paylaşım pelin elelrine sağlık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Weysel44 Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Güsel paylaşımların var Pelin devamını dilerim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 güsel paylaşım saol pelin.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PrOmAkHoS Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 6, 2006 Çok Sağ ol Pelin.Ama Umarım okunmakla kalmaz;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
karaleke Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 9, 2007 saol paylasim için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.