Jump to content

Cadılar ve onlarla ilgili yaşandığı idiğa edilen ünlü olaylar...


drako

Önerilen Mesajlar

Yüzyillar boyunca insanlar yasadiklari veya duyduklari cadi öyküleriyle yogrulmuslardir. Bu öykülerin çogu karanlik, yari metruk satolarda, issiz ve ürkütücü mekanlarda geçmis, Saat gece yarisini vururken duyulan atli araba sesleri, koridorlarda dolasan bassiz ölüler, kullanilmayan odalarda yasayan hayaletler, esrarengiz iniltiler, ayak sesleri ve sandalye gicirtilari gibi daha bir çok seyle süslenmistir.

Bir Efsane - Bride's Stone

 

Ingiltere’de Moors of Yorkshire' da ,‘Bride’s Stone’ olarak bilinen tarihi bir bina bulunmaktadir. Tarihi bir tas çemberin parçasi olan 5000 yillik bu tas sütunun, çok eski bir hikayesi vardir. Yöresel bir efsaneye göre yüzyillar önce bir cumartesi aksami, dügünlerinin ardindan bir gelin ve damat dügündekilerle beraber oraya gelip dans ederek olayi kutlamaya baslamislar. Onlar dans ederken garip ve gizemli bir kisi ortaya çikmis ve çantasindan çikardigi kemani çalmaya baslamis. Aksama dogru kemanin ritmi gittikçe hizlanmis, ta ki dans edenler bu müzigin etkisine girip hipnotize oluncaya kadar... Kemanin çaldigi müzigin etkisiyle bütün gece dansetmisler.

Tan agardiginda hala dans ediyorlarmis ve yükselen günesin ilk isiklari orayi aydinlatmaya baslamis. Birdenbire bir isik huzmesi dansçilari aydinlatmis ve o anda hepsi tasa dönüsmüs!!! Bu Tanri’nin sebt gününde dans ettikleri için onlara verdigi bir cezaymis... Günes, tasa dönüsmüs dansçilari aydinlatmaya devam ederken yabanci, kemanini çantaya geri koyduktan sonra yüksek sesli bir kahkaha atmis... En son olarak oradan ayrilirken görülen adam, taslara basarak yürüdükçe çengel tirnakli ayaklarindan kivilcimlar çikiyormus.

Ve efsaneye göre burada yer alan tas, gelinin ta kendisiymis...

 

Siren (Cazibesiyle Aldatan Kadin)

Laura son derece saygin bir geçmisi olan çekici bir kizdi.

Hemen hemen yürümeye baslar baslamaz, ailesine yardim etmek için çalismaya basladi. On alti yasina girdiginde, satis memuru olarak rüya gibi bir is buldu. Isyerinde birkaç gün içinde, kendisiyle çikmasini kabul edene kadar pesini birakmayan, tuttugunu koparan bir adam olan Miguel ile tanisti. Sadece tanismalarinin birkaç haftasinin sonrasinda bir aksam, Miguel ona evlenme teklif etti. Laura bu teklifi kabul etti, ve o gece ilk kez birlikte oldular.

O tutkulu geceden sonra, her sey degisti. Miguel onu görmeyi reddetti. Kisa bir süre sonra, Laura hamile oldugunu fark etti ve bunu mümkün oldugunca saklamaya çalisti.

Ailesi sonunda bunu anladiginda, Laura’yi evden kovdular. Bebegi hasta ve zayif dogdu. Gidecek hiçbir yeri yoktu. Laura Miguel’e döndü ve ona yardim etmesi için yalvardi. O ise Laura’ya hayatinin disinda kalmasi gerektigini söyledi.

Laura göl etrafinda dolasti. O ve bebegi kayboluncaya kadar suya dogru yürüdü.

Birkaç hafta sonra, Miguel esrarengiz bir sekilde ortadan kayboldu. O günden sonra disarda içki içen veya esleriyle alay eden erkekler de kayboldu, tüm bu olanlar sirasinda karanlik sehrin rüzgarli sokaklarin arasindan gizemli bir kadin görüldügü söylendi.

Bell Cadisi

Bu öykünün yasandigi yillarda varligini bir yere vurarak belli eden hayalet kavrami bilinmediginden, bir cadilik olayi olarak düsünüldü. ABD' nin Tennessee eyaletinde Bell ailesinin evine musallat olan kötü bir güç, olayin geçtigi tasra toplulugunda bu güne kadar karsilasilmamis bir olaydi. Bu olay gerçeklestiginde Amerika' da hiçbir sekilde cadilik ya da cadilarlailgili bir olay yasanmamisti. Sene 1817...

Bell ailesi bir takim hurafeleri de kapsayan güçlü inançlari olan insanlar olarak taninirlardi. Hatta Kate Batt isimli bir kahinin ögütlerine de bazi zamanlarda bas vurduklari oluyordu. Olayin ilk belirtileri 1817 yilinda baslar ve 1821 ilkbaharinin sonunda biter. Ama bir can alarak! John Bell' in ölümü...

Sakin geçen yedi yil sonucunda görünüste kötü bir tehdidi gerçeklestirmek amaciyla, kisa bir süre için tekrar geri gelmistir. Bell ailesinde bu cadi ile ilgili fenomenler 1943 yillarina kadar devam eder. Arada kalan süreç içinde ise bir çok olayin sonucu ölümle noktalanmistir.

John Bell' in ölümünden sonra cadinin enerjisinde gözle görülür bir azalma olmustur ve sanki görevini bitirip gidecegine dair sevinir gibi bir davranis sergiledigi de bilinmektedir. Hatta bir gün söminenin içinde olan bir patlamanin ardindan cadi son kez konusur ve "Gidiyorum ve yedi yil sonra tekrar gelecegim" der. Ve vermis oldugu sözü tutarak tam yedi yil sonra tekrar döner.

Endor Cadisi

Eski Kutsal Kitap’ta (1 Samuel 28:3-25), bir kadin büyücü Israil’in ilk krali Saul tarafindan ziyaret edilir. Saul bütün cadi ve büyücüleri kralligindan sürgün etmis olmasina ragmen Israil’in Filistinlerle olan son savasinin sonucunu merak etmesi onu bir ‘haber alabilen bir ruh’ bulmaya itmisti. Bir yardimcisi ona Endor’ da böyle birinin oldugunu söyleyince kilik degistirerek onu görmeye gitti. Kadin ona bu tür seyleri yasaklayan kanunu hatirlatinca, o da ona kesinlikle güven altinda olacagina dair söz verdi. Böylece kadin Saul tarafindan Samuel denen bir ruhu oraya çagirdi. Gelen ruh Saul’e ertesi günkü savasta kendisinin ve üç oglunun ölecegini ve Israillilerin Filistinlilerin eline düsecegini haber verdi...

Endor cadisinin hikayesi yüzyillar boyunca yaratici hayal gücünü canlandirmis ve onun hakkinda gerçek olmayan seylerle öykülerin süslenmesine neden olmustur. 16. yy’ da Guillaume du Bartas La Semaine’de büyücülük sanatini gerçeklestirirken kullandigi fenerinde kendi öz oglunun yagini kullandigini ifade etmistir.

Chelmasford Cadilari

Chelmasford cadilari 1566'da Ingiltere Yüksek Mahkemesinde ortaya konmustur ve cadilik suçlamasi sonucunda Agnes Waterhouse idam edilmistir. Bu Ingiltere' deki cadilik suçlamalariyla ilgili ilk idam olmasinin yaninda, cadilikla ilgili ilk kitaba da konu olmustur.

18 yasindaki Joan Waterhouse 64 yasindaki Agnes Waterhouse’ un kiziydi. Annesinin ayakkabilarindan ‘Sathan’ bir varlik çagirarak bunun bir kara kurbaga olmasini beklemisti. Ama kurbaga yerine büyük bir köpek çikarak ve ondan ne istedigini sormus. O da kendisine bir süre önce istedigi kadar ekmek vermemis olan Agnes Brown’u avlamasini söylemis. Agnes Brown ifadesinde, kendisine siyah bir köpege benzer, maymun suratli, kisa kuyruklu, boynunda bir zincir ve gümüs bir düdük bulunan ve kafasinda boynuz bulunan bir yaratik geldigini anlatmistir. Bunun üzerine Joan ve annesi Agnes Waterhouse cadi olmakla suçlanmislardir. (Kaynak ‘The Examination and Confession of Certain Wytches at Chensford (Chelmsford)’, 1566)

Lowestoft Cadilari

17. yy. Ingiltere’sinin en önemli cadi davalarindan biri

olan Lowestoft Cadilari davasi, Amy Denny ve Rose Cullender' in idamiyla son bulmustur. 1662 yilinda Amy ve Rose cadilik suçlamalariyla mahkemeye verildiler. Haklarinda bir sürü cadilikla ilgili suçlama ve ithamlar bulunmaktaydi. Cadi olduklarina karar verilerek suçlu bulunup 1662 yilinin, Mart ayinda Bury St. Edmunds' ta idam edilmislerdir. Hatta bu olayin 30 yil sonraki Salem Prosecution olayina da öncülük eden bir dava oldugu söylenmektedir. Bu davanin derinlemesine açiklamasi "A Trial of Witches" adli kitapta da yer almistir.

Büyülenmis Bir Insan

Lamb dul annesiyle North Town sokagi, Corton Denham’ da yasamakta olan 23 yasinda bir tarim isçisiydi. Siradan, sessiz bir insan olarak nitelendirilebilirdi. Fakat oldukça çok ve sik alkol aliyordu . Ve çesit çesit garip hayalleri vardi. Ve çok heyecanlandigi zamanlarda nöbeti tutabiliyordu. Kimi zaman onu sakinlestirmeye alti kisi bile yetmiyordu.

O yilin Mayis ayinin sonlarinda Corton Arkadaslik Birligi yildönümü eglencesi düzenlemisti. Bunlardan biri 39 yasinda henüz evlenmemis bir kiz olan Mary Crees’di. Yasamini kazanmak için eldiven dikiyor, 76 yasindaki annesi Fanny, 33 yasinda bir isçi emeklisinin dul esi olan kiz kardesi Elizabeth ile beraber Victoria Cottage’da yasiyordu. Lamb de bu eglencede vardi ve dans ederek egleniyordu. Fakat Mary ile karsilasinca birdenbire ona dogru yürüdü ve “ne demek istiyorsun fahise” dedi. Kiz ise “Adam, ben sana bir sey yapmadim dedi.” Ama, Adam' in onu dinlemiyordu bile ve " Fakat bazen yapiyorsun, seni fahise” diye cevapladi. Bunun üzerine kiz onu duymazliktan gelir ve Adam oradan uzaklasir. Yarim saat sonra ise Adam büyük bir nefretle geri dönerek kizin bogazini sikmaya baslar, bir yandan da ”simdi seni biçaklayacagim seni....” diyerek, garip hareketler yaparak bir yandan da bagirmaya baslar. Kizin çenesine 3 yumruk atan Adam' i arkadaslari oradan uzaklastirmaya basardigi sirada o, biçagini çeker ve "simdi yapamadim ama bir gün gelecek seni öldürecegim, seni bekleyecegim..." diye bagirir. Adam oradan uzaklastirilmaya çalisilirken bile hala “seni bir gün gelecek öldürecegi cadi" diye bagirmaktaydi.

Bu olaydan ertesinde durum mahkemeye intikal eder ve ön celseden önce, tanik olarak çagrilanlardan biri de 55 yasinda, Poor House yolunda oturan ve bir isçi karisi olan Elizabeth Stewart’ tir. Bu kisi, Lamb ve Crees’ leri çok iyi taniyan biriydi. Mahkemeye Lamb’in uzun zamandan beri Crees’ lerden birinin kanini akitmak istedigini çünkü onun kendisini büyüledigini söyledi. Elizabeth, Mary’ nin annesine bakan iyi bir kadin oldugunu ve daha önce onu baska hiç kimsenin onu cadilikla suçlamadigini söylüyordu. Crees, mahkemeye verdigi ifadesinde "Onunla dans etmek isteyip istemedigimi sordu ve ben de etmeyecegimi söyledim" diyerek savunma yapti. Savunmanin iddiasi olan Crees’ in Lamb’e saldiridan önce yaklastigi sorusuna Mary olumsuz cevap verdi. Lamb ise “Yalan söylüyor. Beni yaptigi büyülerle yeterince dans ettirdigini söyledim.” dedi.

Yargiçlardan biri,T.E. Rogers sordu:

“Ne demek istedin? Ve sana ne cevap verdi ?”

“Beni dikkate bile almadi”

Crees ; “Saçma”

“Elimdeki sopa kadar somut bir gerçek bu. Büyüyü bozmak için kan akitmak istedim ve bana bir daha dokunursa bunu yapacagimi ona söyledim. Biçak çekmekten suçlu olacagimi biliyordum ama onu kesinlikle yaralamadim.”

“Bu düsüncen ne kadar zamandir devam ediyor?”

“2 sene kadar önceydi. Mayis ayinin 24’ünde bunu yapti. O zaman bir nöbet geçirdim ve 3 saat boyunca ölü gibi kaldim. Bazen öylece kalmaya zorlaniyorum. Bu durum basladiginda onu bu sapkayi gördügüm kadar iyi görebiliyorum. “

Lamb daha sonra geçirdigi nöbetleri anlatmasi için Rudge adindaki bir arkadasini çagirir ve Hakim Rogers sorgulamasina devam eder:

“Bu kadinin sizin nöbetlerinizle ilgisi ancak benim sizinle olan ilgim kadardir ancak, ona tekrar asla dokunmamalisiniz.”

“Siz öyle düsünmüyorsunuz ama ben öyle oldugunu biliyorum! Onlar bilmiyor gözüküyor ama biliyorlar. Onlar bunu bütün ailece yapiyorlar!”

“saçma”

“fakat ben bunu biliyorum!”

Mahkemenin baskani C. Burton Lamb’i caydirabilmek için söz aldi.

“bu sadece kafanizda olusturdugunuz bir hayal. Bu genç hanima dokunmamaniz gerekiyor. Size bir sey yapamaz ve zaten yapacak bir seyi olmayacaktir.”

“umarim” diye cevapladi Lamb. “fakat ben kendimi bilemem”

Burton’un sözlerini ciddiye aldigi için mahkemenin Crees’i bir sekilde onu büyülemekten alikoyacagini düsünüyordu. ‘Cadiliktan’ uzak kalmanin memnuniyetini dile getirdi ve Crees’ i rahatsiz etmeyecegine söz verdi.

Mahkeme ise 6 ay boyunca, barisi saglayabilmek için ona 10 pounddan fazla bir miktar aylik bagladi.

 

LARONA EFSANELERINDEN

CADI

Sofia on bes yasina kadar evlenmediyseniz evde kalmis gözüyle bakildigi bir köyde yasiyordu. 19 yasinda ve bekardi. Son derece güzel bir kizdi. Bazi insanlar onu cadi olarak görmek istemelerinin yani sira bencil olarak görüyorlardi.

Sofia ‘nin bu sikintili hayati Luis ile karsilasmasindan sonra degisti. Onun fizigi ve cazibesi tüm kadinlarin gözlerini kamastiriyordu - Sofia da dahil. Hemen birbirlerine asik oldular ve Sofia bir yil içinde bir erkek çocuk dogurdu. Çocugun dogumundan birkaç gün sonra Luis ortadan kayboldu. Sofia derin istirap çekmesine ragmen herkes onu suçladi.

Bir gün ögleden sonra Sofia, iki adamin Luis’i köy yakinlarinda baska bir kadinla gördüklerini söyledigi seklindeki sakasina kulak misafiri oldu. Sofia’nin üzüntüsü kontrol edilemez bir öfkeye dönüstü. Hemen göle kostu ve bebegini suya daldirdi ve sesi kesilinceye kadar bekledi. Yaptigi seyi bitirdiginde, son derece korkunç bir çiglik atti. Ve Sofia uzun bir süre, ta ki ölünceye kadar göl kenarinda çiglik atmaya devam etti. O zamandan beri, göl yakinlarinda oynayan bir çok çocuk hiçbir iz birakmadan ortadan kayboldular.

BAKiRE

Maria ailesiyle küçük muhafazakar bir kasabada yasiyordu. Içten ve masumdu, herseyden önce babasinin gururu ve mutluluguydu. On bes yasina geldiginde alisilmadik bir sey oldu. Maria bir erkek çocugu dünyaya getirdi. Kimse onun hamile oldugundan süphelenmemisti. Ailesi – özellikle babasi – itibari düsmüs ve ihanete ugramis gibi hissetti. Yildirim bir nikah, tek çözümdü. Fakat, babasinin kim oldugunu soruldugunda, Maria hiçbir erkekle beraber olmadigini söyledi. Bunu inanilmasi zor bir sey olarak bulan ailesi, bebegi bir sir olarak tutmak için gayret sarf etmeye basladilar.

Bir gece Maria uyudugunda, babasi sessizce odasina girdi ve çocugu aldi. Hiç yardim almadan nehrin kenarina tasidi ve suya firlatti. Maria, çiglik atarak uyandi ve korkunç bir sey oldugunu hissetti. Hemen disari kostu ve babasinin evin arkasinda durdugunu gördü. Nehre vardiginda ise çok geçti. – Sadece bebegi için degil, ayni zamanda kendisi için de. Çünkü bedeninden kan asagiya dogru akiyordu.

Maria nehrin kenarinda bir miktar kan birakti. Onun kaybolusundan kisa bir süre sonra, oradaki insanlar, nehrin kenarinda aglayan ve küçük bir bebegi tutan genç bir kizin hayaletini görmeye basladilar. Bu görünmeler bugüne kadar devam etti

 

-alıntı-

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cadılar gerçekten bugün bizim tanımladığımız biçimde var oldular mı bilmiyorum-içimdeki hayalci evet demekte ısrar etse de- ancak şu bir gerçek ki cadılık özellikle batı toplumlarında erkek egemen düzenin karşısındaki büyük bir güç olarak kökü kazınmak için uğraşılan bir oluşummuş gibi geliyor bana.tanrıça kültünün sona erişi ile tanrıçalar eşlerini seçmekten tanrılarla zorla evlendirilir hale getirildikten sonra bile (mitolojik anlatılardaki değişikliklere bakınız ) bu külte ait her şey itina ile kazınmıştır toplumsal belleklerden.sürek avları ile akla gelmeyecek suçlamalar ve akıl almayacak etiketlemelerle binlerce insanın katledildiği bilinen bir gerçeklik.bu kıyımların altında yatan ,şifacı kadın gerçeğinin aslında kutsal kadın imgesini canlı tutuyor olmasıdır kanımca ve bu erkek egemen kilise için büyük bir tehlikedir.(erkek egemen kiliseden kastım toplumsal sistemin kendisidir) ve kilise çatlak sesleri bastırmak için bu aracı oldukça iyi kullanmıştır..kilise ile beraber erk sahipleri..cadı suçlaması ile yargılanan kişilerin cadılık ( yüksek ihtimal şifacılık ) yapan kişiler olmadığını biraz araştırısanız eminim ki bulursunuz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cadılar gerçekten bugün bizim tanımladığımız biçimde var oldular mı bilmiyorum-içimdeki hayalci evet demekte ısrar etse de- ancak şu bir gerçek ki cadılık özellikle batı toplumlarında erkek egemen düzenin karşısındaki büyük bir güç olarak kökü kazınmak için uğraşılan bir oluşummuş gibi geliyor bana.tanrıça kültünün sona erişi ile tanrıçalar eşlerini seçmekten tanrılarla zorla evlendirilir hale getirildikten sonra bile (mitolojik anlatılardaki değişikliklere bakınız ) bu külte ait her şey itina ile kazınmıştır toplumsal belleklerden.sürek avları ile akla gelmeyecek suçlamalar ve akıl almayacak etiketlemelerle binlerce insanın katledildiği bilinen bir gerçeklik.bu kıyımların altında yatan ,şifacı kadın gerçeğinin aslında kutsal kadın imgesini canlı tutuyor olmasıdır kanımca ve bu erkek egemen kilise için büyük bir tehlikedir.(erkek egemen kiliseden kastım toplumsal sistemin kendisidir) ve kilise çatlak sesleri bastırmak için bu aracı oldukça iyi kullanmıştır..kilise ile beraber erk sahipleri..cadı suçlaması ile yargılanan kişilerin cadılık ( yüksek ihtimal şifacılık ) yapan kişiler olmadığını biraz araştırısanız eminim ki bulursunuz.

 

Engizisyon öyle bir konjonktürdeydi ki bir insanın işkance görmesi ve hatta öldürülmesi için öyle ahım şahım sebeplere gerek yoktu,evde kedinizin olması yetiyordu mesela... Hatta dedikodular delil sayılıyordu ve dedikodu da buna sebep olabiliyordu...

Komşusunu sevmeyen birisi benim komşum cadı diyebiliyor,delilin ne denildiğindeyse çünkü ot topluyor deyip komşusunu işkenceye mahkum ettirebiliyordu çünkü ot toplayan biri muhakkak ki bir cadıydı ve cadılar kötü insanlardı(!).

Yani kısaca "persephone"un dediği gibi yeni düzene uymayan ölür mantığıyla herkesin hristiyanlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamdan şimdi günümüze bakalım,hıristiyanlar başarabilmiş mi? Kiliseden mum yakmaktan tutun da paskalyaya hatta hz.isa'nın doğum gününün "yule" tarihine çekilmesine kadar yapılan uygulamalardan da anlayacağımız kadarıyla pek başarmış gibi gözükmüyorlar. Bir kültürü yok etmek öyle kolay bir şey değildir,engizisyon büyük bir felakettir ancak asla pagan kültürünü yok edememiş hatta attığı taştan çamuru üzerine sıçramıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...