boynuzsuzgeyikler Oluşturma zamanı: Temmuz 11, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 11, 2008 (düzenlendi) Ezoterik hareketlerin kökenine ilişkin çok çeşitli görüşler mevcuttur. İnanışa göre antik zamanlardan beri inisiyeler ve bunları eğiten “bilge üstadlar” mevcuttur, ve bunlar “sırlar” adı verilen, avamın idrak edemeyeceği bir takım gizemli ezoterik bilgilere sahip olduklarını iddia etmektedirler. Bu bilgiler özellikle insanın başlangıcı ve sonuyla, ölümden sonraki hayatla ve Tanrı ile ilgilidir. Sıradan insanları dışlayan ezoterik doktrinlerin, yine aynı konuları işleyen dinlerden önemli bir farkı vardır. Peygamberler ve dini liderler bu bilgileri insanlığın bütününe yaymayı ve öğretmeyi tercih ederken, inisiyatik örgütlenmede, ezoterik bilgi, sadece belli bir hiyerarşi ve gizlilik içinde aktarılabilir. Hemen hemen tüm ezoterik ve okült geleneklerde ortak payda teşkil eden bazı inançlar ve ilkeler vardır. Bunların başında Tanrı’nın birliği inancı gelmektedir. Sıradan halkın Tanrı’nın farklı meziyetlerini algılayabilmesi için çoktanrılı bir inanca sahip olmasına göz yumulsa da, inisiyeler kendi içlerinde evrenin tek Yaratıcısı olan Yüce Varlığa inanmaya devam etmişlerdir. Herşeyi yaratan Tek Tanrı inancının bütün antik medeniyetlerde geçerli inanç olduğunu söylenmektedir. Hatta Mısır’da tek Tanrı inancının Hz. Musa’dan önce de varolduğunu gösteren bazı kaynaklar mevcuttur. Mısır rahipleri bunu halka açıklamaktan korkmuşlardır, ta ki Ikhnaton adıyla bilinen IV. Amenhotep’e kadar. Fakat, bu inancı açıkça halkına anlatan Ikhnaton ölünce, tekrar çoktanrılı inanç hakim olmuştur. Antik ezoterik geleneğin ortaya çıkışı ve nesilden nesile aktarılışında asıl dayanak noktası her çağda mevcut olan “gizli üstadlar” ve bilge kişilerdir. “Gizli Üstadlar” teorisi iki farklı şekilde ifade edilebilmektedir. Birincisine göre inanılmaz kudrete sahip “insanüstü” bazı varlıklar bulunmakta olup, bunlar gizli merkezlerinden insanlığı yönlendirmektedirler. Özellikle teozofistlerin ve bazı Yeni Çağ akımlarının bu düşüncede oldukları söylenebilir. Daha iddiasız bir hipoteze göre ise tarih boyunca insanın kendini tamamlamak için ihtiyaç duyduğu Dönüşümü sağlayacak bilgilere sahip ve bunu koruyan bir takım insanlar olagelmiştir. Bu insanların temsil ettiği okullar, kendini tamamlamış kamil bireyler yetiştirmektedir. İnisiyatik bir yöntemle nesilden nesile devredilen bu öğretideki kamil insanlar, diğer teoride olduğu gibi insanüstü varlıklar değillerdir ama kendilerini eğitmişler ve aydınlanmışlardır. Antik ezoterik gelenek tarihin başlangıcı olarak eski olmakla birlikte, bilinen başlangıcı Sümerlere kadar götürülmektedir. Efsaneye göre göklerin kraliçesi tanrıça Inanna, tanrı Enki’yi Eridu şehrinde ziyaretinden dönüşte "Mükemmel Bilgi"yi de beraberinde getirmişti. Onun yetiştirdiği ve Uruk şehrinde yerleşik rahip, bilimadamı ve büyücü niteliğine sahip insanlar bir okul oluşturmuşlardı. Bu Topluluk sonraki 2000 yıl boyunca varlığını sürdürdüğü ve yayıldığı söylenmektedir. Öyle ki, Ur ve Babil gibi yerlerde merkezler oluşturmuşlar, Mısır ve Girit’e kadar temsilcilerini göndermişlerdir. Akkad saldırıları başladığında ise Topluluk ikiye bölünmeye başlamıştır. Bir kısmı Sümer nüfusunun bir bölümü ile birlikte Orta Asya’ya çekilmiştir. Diğer grup ise Mezopotamya’da kalarak Babil ve Ninova çevresinde Roma İmparatorluğu zamanına kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Babillilerin Kudüs’ü işgal ettikten sonra beraberinde Babile getirdiği Yahudi hahamlar da, sözkonusu Topluluğun bilgileri ile karşılaştılar. Kabbala’nın temellerinin söylendiği gibi Mısır’da değil, burada atıldığına inananlar mevcuttur. Pisagor M.Ö. 569 yılında İyonya’da dünyaya gelmişti. Babası bir tüccar olan Pisagor onunla birlikte pek çok yolculuğa katılmıştı. Bu yolculuklarda Kaldea ve Suriyeli üstadlarla tanıştı ve onlardan eğitim aldı. Pisagor üzerinde etki yapan iki önemli figür ona Mısır’a gidip matematik üzerindeki bilgisini ilerletmesini söyleyen Thales ve onun öğrencisi Anaximander idi. Bu iki kişiden aldığı ders Pisagor’a geometri, kozmoloji ve mantık alanında iyi bir temel sağlamıştı. M.Ö. 535 yılında Pisagor Mısır’a geçti. Bu arada Pers Kralı Cyrus’un oğlu Cambyses Mısır’ı işgal etti. Pisagor da Persliler tarafından ele geçirilip götürülenler arasındaydı ama aile ilişkileri sayesinde güvendeydi. İran’da pek çok antik bilgi ve Maji öğretisiyle tanıştı. Bunun yanında artimatik, müzik ve Babillilerce öğretilen diğer birçok bilimde kendini geliştrdi. Bu dönem Topluluğun Sarmoun olarak anılmaya başladığı dönemdir. Sarmoun, eski Farsçada da “arı” anlamına geliyordu. 5 yıl sonra memleketi İyonya’daki Samos şehrine dönen Pisagor burada “Yarımdaire” (Semicircle) adını verdiği kendi okulunu kurdu. Bu okul tamamen gizemli bir okuldu ve öğretisi Topluluğun öğretisinin bir uzantısı idi. Yarımdaire iç ve dış okul olmak üzere iki düzleme ayrılmıştı. Dış okulun öğrencileri (Akuzmatikler) okula sadece gündüzleri geliyorlardı. İç okulun öğrencileri tarafından eğitiliyorlardı. İç okulun öğrencileri (Mathematikoi) ise sürekli okulda kalıyor ve bizzat Pisagor tarafından eğitiliyorlardı. Mathematikoinin takip ettiği 5 ana ilke vardı. 1) Gerçeklik en derin seviyede matematikseldir. 2) Felsefe ruhsal arınma için kullanılabilir. 3) Ruh yükselerek kutsal olanla birleşebilir. 4) Belli sembollerin mistik değeri vardır. 5) Bütün cemiyet üyeleri sırlara yüksek sadakat göstermelidir. Ünlü Pisagor teoreminin (bir dik üçgenin kenarlarının kareleri toplamının hipotenüsünün karesine eşit olması) Babillilerce bin yıldır bilinmekte olduğu söylenmektedir. Yarımdaire’nin M.Ö. 508 yılında dağıtılmasından sonra Topluluk’un öğretileri tekrar yeraltına inerek Pers imparatorluğunun çeşitli bölgelerinde varlığını devam ettirdi. Büyük İskender’in Mısır’ı ele geçirmesinden ve orada Ptolemi hanedanının kurulmasından sonra Topluluk İskenderiye’de bir merkez kurdu. Hatta Kleopatra’nın bir inisiye olduğunu iddia edenler vardır. Roma imparatorluğu süresince yeraltında kalan Topluluk, Hristiyanlığın ortaya çıkışında pek etkili görülmemekle birlikte Efes’teki Yohanna ve doğudaki Thomas cemaatlerinin onlarla ilişkili olduğu söylenmiştir. İslam’ın yükselişinde Sasani devleti sınırları içinde Topluluktan insanların yaşamaya devam ettiği söylenmektedir. Bazı heteredoks İslami grupların Topluluğun uzantısı olduğu iddiaları vardır. Fakat bu iddiaların ispatı yoktur. 20. yüzyılın başında Gurdjieff, Topluluk öğretilerinin otantik temsilcisi olarak görülmüştür. Daha doğrusu, Topluluğun onu ortamın hazır olup olmadığını test etmesi için görevlendirildiği söylenmektedir. Gurdjieff Ennegram öğretisini yaygınlaştırmıştır. Alıntıdır. Şubat 5, 2011 boynuzsuzgeyikler tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.