schizophrana Oluşturma zamanı: Temmuz 19, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 19, 2008 Bütün zamanların lirizmle süslenen bahçesinde açan en rânâ gülü Fuzûlî, sevdiği kadında Cemal-i Mutlak'ın güzelliğinden yansımalar bulup İlâhî ve beşerî aşkın her ikisini bir yüreciğinin iki odacığında yaşatırken, Değildim ben sana mâil, Sen ettin aklımı zâil Bana ta'n eyleyen gâfil, Seni görgeç utanmaz mı diyerek sevgiliye sitemde bulunur. Acaba kimdi o ince ve nazenin Bağdat güzeli ki Hilleli Fuzûlî'nin aklını başından almış olsun ve şairimiz tutulduğu o güzelin aşkıyla bunca coşkulu ve duygulu beyitleri yazmış olsun!.. Dediğine göre, görür görmez gayriiradî gönlünü aldırdığı ve bunun için de halkın kendisini ayıpladığı (bu aşk yüzünden şairi ayıplayanlar, sevgiliyi görseydiler kendileri de elbette ona âşık olacak ve ayıplanacak hale düşeceklerdi) sevgilinin aşk menzillerinde yoldaşsız yürüyen bu adam, gerçekten de nasıl bir güzele tutulmuş, onu nasıl görüp sevmiş, hayalini kaç yıl gözlerinin önünde, sevgisini kaç zaman kalbinin içinde taşımıştı? Sözgelimi onun için beşerî acılara katlanmış mıydı, hakkında fedakârlıklar yapmış mıydı? Yahut hiç kavuşmuş muydu, kavuşmaya mecali var mıydı?!.. Ve daha bir yığın soru...Peki o halde soralım: Neden Fuzûlî'nin şiirlerinde o kadının adı yok?!.. Bir kadının bütün beşerî güzellikleri sıralansa, kaşı, gözü, dudağı, yanağı, kirpiği için sayısız şiirler yazıp defterler ve divanlar dolduran yüzlerce şairin tutulduğu, âşık olduğu, tutkuyla sevdiği o kadim yüzyılların yaşmaklı, feraceli zarif İstanbul kadınlarının kimler olduğunu bilebilseydik; acaba onları şimdiki gibi seçkin bir aşkla sevebilirmiydik?!.. Peki o halde yeniden soralım: Neden Bâkî'nin, Nedim'in, Necatî Bey'in ve nicelerinin şiirlerinde andıkları o eski zamanlar güzeli kadının adı yok?!..Ve cevap verelim; çünkü eskiden bir kadının adını anmak, onun adını dillendirmek ayıp, hem de çok ayıptı ve üstelik onlara duyulması gereken ihtiram ve sevgiyi zedelerdi. Sevdiği kadının adını dile düşürmektense uğruna can vermek, bir âşık için şerefti, şandı. Aşk kitabının ilk maddesi de zaten bunu söylerdi. Hem doğru söyleyin Allah aşkına, kaçımız Leylâ'nın kara kuru bir kız olduğunu öğrenince onu yine coşkuyla sever, kaçımız hayalimizdeki Şirin'lerin, Aslı'ların 60 yaşındaki durumlarını öğrenmek isteriz. Onlar bizim için birer prototip, birer ideal, birer kızıl elmadır ki beşerî hayatlarında ayrıntılara inildikçe güzelliklerinin büyüsü kaybolur. İskender Pala Kırkıncı Kapı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hedef Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 19, 2008 Güzel bir çalışma.Eline sağlık... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.