Geceyuruyen Oluşturma zamanı: Temmuz 21, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Temmuz 21, 2008 http://www.britfilms.tv/images/news/opus%20dei.jpg Da Vinci Şifresi filmiyle birlikte kendilerine yöneltilen eleştirilere vermiş oldukları karşılık kitabın piyasaya çıkışındaki gibi acemice olmayan Opus Dei’nin bu yeni kampanyasının ardındaki gerçek, 10 Ocak 2006 tarihinde Roma’daki merkezlerinde yapılan bir toplantı ve orada alınan kararlardır. “Limonata Operasyonu” adı verilen bu kampanyada filmin getirdiği reklâmı bir propaganda olarak kullanmak, filmin bütün Katolik Kilisesi’ne saldırıda bulunduğunu ortaya koyarak yeni müttefikler edinmek ve filmle ilgili görüş belirtilirken ölçülü davranmak gibi üç önemli strateji belirlenmiştir (Richard Corliss, “Can a Thriller Be Both Fair and Fun?” Time, 24 Nisan 2006, s. 54). Da Vinci Şifresi belki Katolik Kilisesi’ni tam olarak tasvir etmeyebilir ve bu konuda tartışmaların ortaya çıkması doğaldır. Ama filmdeki Silas karakteri Opus Dei’nin üyeleri üzerinde tam kontrol ve her durumda itaat özelliğini çok iyi yansıtmaktadır. Opus Dei, Katolik Kilisesi’nin bir şahsi piskoposluğudur (Prelature of the Catholic Church). Opus Dei, “Tanrı’nın İşi” demektir ve cemaatin tam ismi “Kutsal Haç Piskoposluğu ve Opus Dei” olmakla birlikte, çoğu zaman Opus Dei Piskoposluğu veya sadece Opus Dei olarak da anılır. Cemaatın kurucusu sık sık organizasyonun adının “Escrivá’nın Eseri” değil, “Tanrı’nın Eseri” olduğunu vurgulamıştır. Opus Dei, 2 Ekim 1928 tarihinde Kutsanmış Josemaría Escrivá tarafından Madrid’te kurulmuştur. Günümüzde dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 80.000 kişinin -2.000’i rahip olmak üzere- bu piskoposluğa üye olduğu belirtilmektedir. İlk önce bir erkek cemaati olmasına rağmen Escrivá bu fikrini kısa sürede değiştirmiş ve 14 Şubat 1930 tarihinde kadın şubesinin de açılmasına karar verilmiştir. Yine, bir “lay – din adamı olmayan” cemaatı olarak tasarlandığı halde Escrivá üyelerinin manevi eğitim aldığı rahiplerin “Opus Dei Anlayışı” olmadığı gerekçesiyle 14 Şubat 1943 tarihinden itibaren kendi rahiplerini yetiştirmeye başlamıştır. Opus Dei’nin misyonu çok genel olarak, bütün sosyal sınıflara ait hıristiyanlara inançlarına uygun bir hayat tarzı sağlamak ve toplumun her kesiminde bir dindarlaşma olgusunu yaymak şeklinde özetlenebilir. http://pkskms.org/wp-content/uploads/2008/02/opus_dei.jpg Bu amaca ulaşmak için Piskoposluk Katoliklere ve “işi ve bu dünyadaki durumu ne olursa olsun” (Statutes of Opus Dei, madde 2) diğer bütün insanlara manevi, eğitimsel (formasyon) ve dini açılardan yardım etmeyi kendisine vazife edinmiştir. Bu yardım sayesinde İncil öğretilerinin günlük hayatta uygulanması teşvik edilmektedir. Piskoposluk üyeleri için “işin kutsallaştırılması” ise şu 4 prensibin yerine getirilmeye çalışılmasıdır: İş elden geldiğince iyi yapılmalıdır. İş yapılırken kanunlara ve ahlaki kaidelere azami dikkat edilmelidir. Çalışırken Tanrı ile bir nevi iletişim kurulmalıdır. Kişi işini yerine getirirken vatandaşlarına hizmet etme ve toplumunun ilerlemesine katkıda bulunma iştiyakı içinde bulunmalıdır. Cemaat’ın kurucusu temel amaçlarını şu şekilde özetlemiştir: “üyelerine ve diğer insanlara bu dünyada iyi hıristiyanlar olarak yaşamaları için ihtiyaç duyacakları manevi vasıtaları sunmaktadır”. Piskoposluk aynı zamanda bazı spesifik alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlara da Hıristiyan oryantasyonu sağlamaktadır. Ancak bu kurumların aktiviteleri dini eğitime yönelik olup kamu menfaatine uygun işler yapmalıdırlar: mesela, ilk ve orta dereceli okullar ile üniversiteler, mesleki eğitim kursları ve sağlık merkezleri, vb. Piskoposluk kendisiyle ilgili resmi dokümanlarda “kâr amaçlı teşebbüsler, ticari şirketler ve siyasi faaliyetlerde bulunamaz” gibi kayıtlar bulunmasına rağmen bu konularda –özellikle de siyasi alanda- faaliyet göstermektedir. Opus Dei’nin faaliyet alanları iki genel başlık altında toplanabilir: Piskoposluğun “corporate works” (anonim işler) denilen faaliyetlerinde Opus Dei sağladığı yardımların Hıristiyan dogmalarına uygunluğunu garanti eder. Diğer durumlarda ise Opus Dei o kurumun faaliyetlerinde dini dogmalara uygunluğunu garanti etmeden belirli oranda yardımda bulunur. Bu yardımlar çeşitli alanlarda olmakla beraber genellikle rahiplik yapmak (mesela askeri birliklerde yer alan küçük kiliselerin yönetimi) ve din derslerine öğretmen sağlamak şeklinde olabilir. Piskoposluğun anonim işleri, Opus Dei üyelerinin kendilerinin veya diğer insanlarla birlikte gerçekleştirdikleri faaliyetler olup Opus Dei sadece bunların Hıristiyanlığa uygun olup olmadığı hususuyla ilgilenir. Bu faaliyetler her ülkede bu alanlardaki diğer kuruluşların tabi olduğu hukuki ve mali kanun ve kurallara uygun olarak gerçekleştirilir. Burada belirtilmesi gereken önemli bir husus da bu faaliyetlerden Opus Dei değil de onları gerçekleştiren kişiler bizzat sorumludur. Bir başka deyişle, sponsorluk yapan kurumlar her türlü organizasyon, hukuk ve mali hususlarda tek mesul tüzel kişiliklerdir. Faaliyetler genellikle katılımcılardan alınan aidatlar, mali katkılar ve yardımlarla gerçekleştirilmektedir. Bazı durumlarda devlet yardımı alınmakta eğer bu mümkün olmazsa, şahısların yardımları istenmektedir. Anonim işler arasında özel okullar, üniversiteler, mesleki kurslar, gelişmemiş ülkelerde sağlık merkezleri, çiftçilik kursları, profesyonel eğitim kurumları, öğrenci yurtları, vb. yer almaktadır. Opus Dei’nin bu alanlardaki faaliyetlerinden kısaca bahsetmek gerekirse, Pamplona (İspanya)’da kurulmuş olan Navarra Üniversitesi, Piura Üniversitesi (Peru), La Sabana Üniversitesi (Kolombiya), Asya ve Pasifik Üniversitesi (Filipinler) ve Yüksek İşletme Enstitüsü (IESE, Barselona) gibi yüksek öğretim kurumlarının yanısıra kadınların mesleki eğitim aldıkları Kianda Koleji (Nairobi, Kenya) de Opus Dei tarafından kurulmuştur. Roma’nın sanayi bölgesinde de ELIS denilen ve spesifik ticaret alanlarında uzman yetiştiren bir merkez de Roma belediyesi ve Arnavutluk ve Somali gibi gelişmemiş ülkelerden gelen öğrencilere de eğitim verdiği için İtalyan dışişleri bakanlığı tarafından finanse edilmektedir. Chicago’nun bir varoşunda kurulmuş olan Midtown Center de farklı ırklardan gelen öğrencilerine lise eğitimi vermektedir. İlahiyat, felsefe ve din eğitimi gibi alanlarda araştırmalar yapmak üzere Roma’da Kutsal Haç Üniversitesi bir Opus Dei kuruluşudur. Mexico City’nin batısında yer alan Toshi ise yine kadınların ticaret alanında iş bulabilmelerini sağlayacak bir eğitim vermektedir. Burada zikredilen faaliyetlerden de anlaşılacağı üzere Josemaría Escrivá’yı diğer katolik azizlerinden ayıran en önemli özelliği onlar gibi bu dünyayı terk etmeyip topluma nüfuz etme stratejisidir. Bunun en güzel örneği de II. Dünya Savaşı’ndan sonra İspanya ekonomisinin radikal bir değişime ihtiyacı olduğunu görerek 1950 yılında Barcelona’da bir işletme eğitimi veren okul açılması için emir vermesidir. Nitekim bu okul mezunlarından üçü daha sonra (1957) Franco hükümetinde -maliye bakanlığı da dahil olmak üzere- yer almışlardır. Opus Dei’nin temel görüşlerinden birisi de çok çalışma ve başarı olduğundan grup Franco dönemini, “… İspanya’nın gelişen ve verimli bir ekonomik düzene geçiş ve dolayısıyla da sağlam bir toplum oluşturulması süreci” olarak değerlendirir. Opus Dei’nin Franco İspanyasında güçlenip tanınmaya başlaması sebebiyle Escrivá’nın faşizm ve onun muhafazakar eğilimlerini kullanarak tehlikeli bir şekilde liberalleşmeye başlayan Katolik Kilisesi’ni “kurtarmaya” çalıştığını öne sürmektedirler. Orta Çağ’da olduğu gibi din ve devlet işlerinin birleştirilmesi anlamına gelen “integralizm”, Franco’nun temel ideolojisiydi. Faşist hükümetler, siyasi partiler yerine toplumun farklı sektörleri (mesela, esnaf, çiftçi ve profesyoneller) modernleştirilmiş loncalar tarafından temsil edilmeliydi. Halbuki Franco rejiminde sadece kapitalistler ve toprak sahipleri böyle bir düzenden memnundu. Tabii ki, bu sistem işçi hareketleri ve siyasi partilerin ortaya çıkmasıyla artık her hangi bir gücü kalmamış Kilise’nin de hoşuna da gidiyordu. Bu karşılıklı yakınlaşma her ne kadar bir çok İspanyol ve Fransız vatandaşında papanın krallara taç giydirdiği, kilise ile devlet arasında varılan anlaşmaların neticesinde gelen adalet, merhamet ve iyilik duyguları uyandıran nostaljik bir geçmişe özlem duymalarını ve hatta Tanrı’nın Krallığı’nı bu dünyada gerçekleştirme fikri hoş gelebilir, ama öte yandan, pek çok Katolik de endişeye düşmüş, dahası, piskoposluğun faaliyetlerinden şüphelenmeye başlamışlardır. Zira Opus Dei üyeleri Vatikan’ın haricinde, her geçen gün özellikle eğitim ve medya alanlarında daha çok yer almaya başlamışlardır. Hele de 1979’da ortaya çıkan ve grup üyelerinin dünya çapında 197 kolej, 694 gazete ve dergi, 52 radyo ve televizyon kanalı, 38 haber ajansı ve 12 sinema şirketinde faaliyet gösterdiklerini açıklayan bir rapordan sonra insanlar dehşete düşmüşlerdir. Opus Dei hiyerarşik –yani tüm faşist ideolojilerde olduğu gibi üstlere tam itaatin yer aldığı- olarak yapılanmıştır. Genel Başkan’ın genel konsey üyeleriyle danışarak aldığı kararlar üyeler için Tanrı’nın iradesi olarak algılanır. Dolayısıyla, bu kararlar itaat edilmesi gereken emirlerdir. Her ülkenin başında kendisinin istişare edebileceği bir komisyonu olan “Consiliarius” bulunur. Genel Başkan ve bütün Consiliarius’ların rahip olma zorunluğu vardır. Kadın şubesinin başında da Genel Başkan’a bağlı bir merkezi konsey mevcuttur. Opus Dei, rahipler ve din adamı olmayan kişilerden oluşur. Din adamı olmayan üyeler seküler alanlarda çalışmaya devem etmekle birlikte Opus Dei’nin sıkı bir manevi kontrolü altındadırlar. Bütün Opus Dei üyeleri “hayat planı” denilen ve günlük ayin, tesbih, dini kitap okuma ve zikir gibi ibadetlerin yanı sıra Opus Dei’ye ait özel dua ve adetleri de yerine getirmekle mesuldürler. Üyelik Süreci: Opus Dei’nin kendi ve Vatikan kaynaklarına göre bugün dünya üzerinde yaklaşık 80.000 kişi Opus Dei üyesidir. Üyelerin en çok bulunduğu ülkeler ise İspanya, İngiltere, İtalya, İrlanda, Kanada, Meksika, Japonya, Avustralya, Filipinler, Orta ve Güney Amerika ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri’dir. İnsanlar neden Opus Dei üyesi olurlar? Bu soruya verilecek en iyi cevap, “çünkü Tanrı’dan bir çağrı almışlardır” olabilir. Fakat genellikle pratikte daha önce üye olmuş birisinden etkilenir ve Opus Dei’ye katılmak kendisi için de cazip gelebilir. Üye olmak için kişinin yaşı, mesleği, geliri ve sosyal statüsü önemli değildir. Bunların yerine kişinin Opus Dei program ve ruhuna uygun olarak yaşamak isteği ve bu konudaki kararlılığıdır. Bu kararlılık kişinin bir Opus Dei üyesi olarak kazanacağı haklar ile yerine getirmesi gereken vazifeleri belirten bir ticari anlaşmaya benzeyen kontrat imzalanmasıyla gösterilir. Aslında üyelik sürecinin sadece bir kontratın imzalanması ile hemen başlayacağı anlayışı da pek doğru değildir. Zira, “Opus Dei’ye ne zaman katıldın?” gibi basit bir soruya numerary üye en azından beş farklı biçimde cevap verebilir. Bu sorunun cevabı öncelikle numerary’nin karşısındaki kişinin kim olduğu ve kendisinin Opus Dei hakkında ne kadar detaylı bilgi vereceğine karar vermesine bağlıdır. Bu durumlarda numerary yalan söylediğini hiç düşünmeden gerçekleri çarpıtmaya zaten alışkındır. Üyeler için Opus Dei programı şu dört kelime ile özetlenebilir: Tanrı’dan çağrı (vocation), iş, piskoposluk ve eğitim. Organizasyonun kendisinin belirlediği bu prensip sayesinde Opus Dei, üyelerinin tüm hayatlarını piskoposluk etrafında şekillendirmekte ve hatta dış dünya ile ilişkilerini sıkı bir kontrol altına almaktadır. Üyelerin evlere gelen ve giden bütün mektupları okunduğu gibi, ailelerinin resimlerini taşımalarına, eski arkadaşlarıyla ilişkilerini devam ettirmeye, sosyal faaliyetlere katılmaya ve hatta aile toplantılarına –mesela kardeşlerinin doğum günü- katılmaya izin verilmez. Artık zamanlarını tamamen “yeni aileleri”ne ayırmalıdırlar; zira “eski dostlarla ilişkiyi sürdürmek zaman israfıdır ve kullanılan bu zaman da artık bize ait değildir). Opus Dei’nin dünya çapındaki faaliyetleri arasında eğitim özellikle de prestijli üniversitelerin yakınlarında kurdukları öğrenci yurtları ön sıralarda yer alırken doğal afetlerin meydana geldiği ülkelere Hıristiyan yardım dernekleri vasıtasıyla sızma girişimleri de görülmeye başlamıştır. Bunlar arasında CARITAS adlı yardım derneği aslında 50 kadar Hıristiyan yardım derneğinden oluşmakla birlikte bazı bölgelere yardım sırasında bazı mezhepler öne çıkmaktadır. Opus Dei’nin CARITAS ile resmi bir ilişkisi olmamasına rağmen Ernesto Guillermo Cofiño adlı bir Opus Dei üyesinin Guatemala Caritas genel müdürlüğünü yapmış olması ve Opus Dei tarafından azizlik sürecinin başlaması için yoğun kulis faaliyetleri yapması dikkat çekmektedir. CARITAS’ın İstanbul Harbiye’de bir temsilciliğinin olması ve Afyon ile Marmara depremlerinde oldukça aktif olması Opus Dei’nin Türkiye’ye bu kurum aracılığıyla girme teşebbüsleri olduğu şüphelerini derinleştirmektedir. Doç.Dr Ali Murat Yel Fatih Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.