Jump to content

Zihin Kontrolü


Urumhamatahayil

Önerilen Mesajlar

ZİHİN KONTROLÜ & MIND CONTROL İLE İLGİLİ TEKNİK DETAYLARA KISA BİR

BAKIŞ !!!

KURBANLARIN PROJEYE İLİŞKİN TESPİTLERİ !!!

ZİHİN KONTROLÜ STEP’LERİ

• ZİHİN FREKANS TESPİTİ

• SES VE İMAJ İLE ALGILAMA AÇILMASI

• DÜŞÜNCE SİSTEMİ VE İŞLEYİŞİNİN BELİRLENMESİ

• PSİKO YÖNLENDİRME

• MASKELEME

• ENTERNE

 

GİZLİ SERVİSLER, ANCAK BULUNMAK İSTENİRSE BULUNABİLİR !!!

Farklı frekanstaki dalgalar farklı etkilere yok açıyor. Biyolojik

malzemede radyo frekans enerji (RFR) soğurulmasının en iyi bilinen

etkisi ısınmaya yol açmasıdır. En fazla ısı artışı vücudun dış

yüzeyi olan deri üzerinde ortaya çıkar ve yerel yanmalar

oluşturabilir. Belirli bir seviyeden sonra kan damarları ciddi

manada zarar görür ve bu sebeple iç organlarda kanamalar oluşur.

Bazı organların aşırı ısınmadan dolayı zarar görmeleri mümkündür.

Ayrıca vücudun çeşitli bölgelerine ameliyatla yerleştirilmiş

metaller RFR’nin yoğunlaşmasına sebep olabilmektedir.

Şuuraltına Gizlice Ekilen Tohumlar

İnsan beynine el atan teknoloji sadece elektromanyetik dalgaları

kullanmakla yetinmiyor. Göz ve kulağın algı eşiklerine (alt ve üst

sınırlar) çok yakın frekanslarda yapılan görsel ve işitsel yayınlar,

beyin tarafından algılansa da tam manasıyla ‘şuurlaştırılamıyor’.

İspatlanmış ve patenti bulunan bu teknik ile kişiye gizlice

telkinlerde bulunmak mümkün oluyor.

Şuuraltı telkin için en iyi yöntem müziğin gerisine psiko-akustik

denilen özel metodlarla telkin mesajları kaydedilmesidir.

‘Beyaz Ses’ denilen bu telkin mesajları East Joast mağazalar

zincirinde mağazada sık karşılaşılan hırsızlık olaylarının

önlenmesinde denenmiştir. Mağazada çalan müziğin gerisine “Çalma,

çok daha fazla alışveriş yap!” sözcüklerinin tekrar edildiği başka

bir kayıt gizlenmişti. Bu sayede hırsızlık olaylarında %37 azalma

olduğu gözlemlendi ve bu hileli yolla mağaza ilk 9 ay içerisinde

600.000 dolar elde etmiştir. Daha sonra sistemin kullanımı

yasaklanıyor ve yasal işlem başlatılıyor.

Prof. Türkkan benzer bir teknikle yapılan başka bir deneyi şöyle

anlatıyor:

“Çok eski olmayan bir başka yöntemin adı ‘subliminal conditioning’

(bilinçaltını şartlandırma). Sinemaların birinde ekranda, gözün

göremeyecği kadar hızlı bir mesaj ‘flaş’ edilmiş: ‘Çık Coca Cola

iste ve iç’. Film bitmeden salondan çıkıp büfeden Coca Cola

isteyenler her zamankinin üç katı olmuş. Niçin Cola aldığı

sorulanlar: ‘Birden içimden Coca Cola içmek geldi’ demişler.

Colorado Üniversitesi’nden Dr. Hal Becker bu denemesini saniyenin

1/60’I kadar hızla yaptığını ve perdede 30 defa tekrarlandığını

belirtmiş. Fakat reklamcılar bunu televizyonda uygulamak isteyince

devlet yasak koydu.”

 

Beynin İçine Yollanan Sesler

 

1974’te Joseph Sharp Washington DC’de bulunan bir askerî hastanede

bir kişinin beynine başkaları duymadan ses göndermeyi başardı.

Sharp’ın bu deneyi duyum eşiklerine yakın sesler göndererek

gerçekleştirdiği söyleniyor. Bu teknikte kurban hipnotik mesajlar

gönderen hipnozcuya karşı koyamıyor, çünkü beyninin içine gönderilen

sesleri ‘şuurlu’ bir şekilde duyamıyor.

‘Infrasound’ nedir? Infrasound güçlü, çok düşük frekanslı akustik

dalgalardır. Duyabildiğimiz tüm ses, en düşük bas’tan en yüksek

tiz’e kadar 16 ilâ 20000 Hz arasındadır. Bu değerlerin altındaki ve

üstündeki sesler insan kulağı tarafından duyulamaz. Infrasound’lar

tanımı gereği 16 hz’in altındaki ses dalgaları olduğu için,

kulağımızı ‘bypass’ eder (pas geçer), fakat bunlar vücudumuz

tarafından saf titreşimler olarak hissedilebilir.(8)

Buna yaklaşık bir örnek olarak işitme engellilerin kulaklarına

taktığı işitme cihazları gösterilebilir. Bu cihazlar dışarıdan

aldığı sesi kulak kepçesinin arkasındaki kemiğe vuruş olarak

iletirler. Bu cihazların sesten dolayı ürettiği vuruşları

parmağınızın ucuyla dokunarak da hissedebilirsiniz.

Hipnozla Beyin Kontrolü

Uzaktan hipnozla programlanabilecek ve hipnoz esnasında bilinçlerini

aşan emirlerle yönlendirilecek eşsiz istihbarat elemanları verilen

görevleri yerine getirebilirlerdi. Hedefin itaat ettiği herhangi bir

hipnotik komut, hedefin görünürde kendi beyni içinde doğan fikri

olarak kabul edilebilir; radyo frekans programlanması gelecekte,

daha önce belirtilmiş bir vakitte bu komutu tetikleyebilir. Buna

benzer şekilde verilen emir, hiptonik telkinle bir kelime, resim

veya başka bir sinyalle harekete geçirilebilir.

Büyü

Kara büyü, Papaz büyüsü, Yahudi Kabbala teknikleri, Şaman büyüleri

ve birçok büyü tekniği, psikotronik silahlara paralel olarak

bulunulan bölgeye göre uzmanı bulunarak kullanılıyor.

İslam kaynaklarından yeralan, ‘cinlerin insana aşırı keder, ani

heyecan ve ani sevinç anları gibi vücut dengesinin bozulduğu ve dışa

açık olduğu anlarda daha kolay tesir edebildiği’ göz önünde

bulundurulursa, psikotronik silahların insanın hem ruhî hem de

fizikî dengesini bozarak insanı büyü ve cinlerin tesirine açık hale

getirebilmesi açısından da ayrı bir fonksiyonu var.

Hatta psikotronik saldırıları gerçekleştirenlerle cinleri ve büyü

tekniklerini kullananlar arasında herhangi bir iletişim veya

organizasyon olması gerekmiyor; iki grubun ‘ortak bir düşmana’

birbirleriden habersiz aynı anda saldırmaları mümkündür.

CEZAEVLERİNDE BEYİN KONTROLÜ

Cezaevlerinde beyin kontrolü işi, bu cihazların uzmanları, cezaevi

personeli ve bazı işbirlikçi mahkumların yardımıyla kotarılır.

Tacizler esnasında genellikle yalnız olan kurban sadece kendisinin

duyabildiği ve nereden geldiği belli olmayan seslerle, düşüncelere

müdahele ederek, tıkırtı, patlama ve çeşitli gürültülerle taciz

ediliyor.

Gardiyanlar biraraya gelerek kurban üzerinde kalabalık psikolojisi

kurmaya çalışıyorlar. Kurban gardiyanların kendi aralarındaki

alakasız konuşmaları bile kendi üstüne alınıyor, onların seslerini

çok uzakta olmalarına rağmen duyabiliyor, daha doğrusu o sesler

kurbana bazı aletler vasıtasıyla duyuruluyor, yahut kurbanın duyum

eşiği genişletiliyor.

Kurban radyo veya televizyondaki yayının aniden değiştiğini ve

spikerin ona küfrettiğini veya onu aşağıladığını duyuyor.

--------------------

Çeçenistan’da, 45 ilkokul öğrencisi, CIA'nın beyin yıkama ve insan

zihnini kontrol etmede kullandığı 'Psikotropik’ maddeden zehirlendi.

 

 

 

Rusya Acil Durum Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada,

Çeçenistan’in Shelkovska kentindeki bir ilkokulda öğrenim gören 45

ögrencinin, şiddetli baş ağrısı ve nefes zorluğu çektikleri

gerekçesiyle aileleri tarafından acil hastaneye kaldırıldıkları ve

burada yapılan ilk müdahalelerinde kullanımı yasadışı

olan “Psikotropik” maddeden zehirlendikleri kanısına varıldığı

belirtildi.

 

Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre, zehirlenen 45 ögrenci

halen fiziksel olarak zayıf, baş ağrısı ve nefes almakta zorlandı.

Yetkililer, hastanede gözetim altına alınan öğrencilerin tedavisine

devam edileceğini söyledi.

HALKTAN GİZLEMİŞLER

 

İsminin açıklanmasını istemeyen bir hastane yetkilisi de, daha

öncede 13 öğrenci ve 2 öğretmenin “Psikotrapik” maddeden

zehirlendiğini ve bunu sır olarak saklamak zorunda kaldıklarını

itiraf etti.

 

Hastane yetkilisi, zehirlenen 13 öğrenci ve 2 öğretmene uzun süre

teshis konulamadığını ve yaklaşık 6 aydır tedavilerinin sürmekte

olduğunu da sözlerine ekledi.

 

 

CIA'NIN SORUŞTURMALARINDA KULLANILIYOR

 

Soğuk Savaş'la birlikte Rusların zihnin kontrolü alanında

kaydettikleri ilerlemelere karşılık CIA da zihin kontrol

tekniklerine olan ilgisini ve bu konudaki araştırmalarını

yoğunlaştırdığı belirtiliyor.

Dehşet veren araştırmalarda,” psikotropik” ilaçlar kullanılarak

beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deneyleri yapıldı.

Vietnam Savaşı sırasında sorgulanan insanları itirafa zorlamak için

aynı yöntemler kullanıldı. Uzmlanlara göre; belki de tüm bunlar

arasında en rahatsız edici olanı, belgelerin büyük bölümü sonradan

CIA tarafından yok edildiği için ve ilgili kişilere ulaşılamadığı

için insan kobaylar üzerinde yapılan deneylerin gerçek boyutlarının

bilinmiyor olması sayılıyor.

 

Zihin kontrolü deneyleri arasında en acımasız ve en geniş kapsamlı

olanı 50'li yıllarda başlayıp 70'lere kadar süren ünlü MKULTRA

projesiydi. Üniversitelerde, hapishanelerde, akıl hastanelerinde,

yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları rehabilitasyon

merkezlerinde yürütülen deneylerin yanı sıra kentlerin olası bir

saldırıya karşı ne kadar dirençli olduğunu ölçmek için kalabalık

yerleşim birimleri de kimyasal ve biyolojik maddelere maruz

bırakılmıştı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BİREYSEL VE TOPLUMSAL ZİHİN KONTROLÜ:

 

DOÇ.DR. ÜMİT SAYIN

 

Türkiye ve diğer ülkelerdeki DSM-IV sınıflaması takipçisi

psikiyatristler ne derlerse desinler, Colin Ross isimli Amerikalı

psikiyatristin yazmış olduğu bazı kitaplar istihbarat örgütlerinin

aslında 'Zihin Kontrolü' projelerinde ne kadar ilerlediklerini

göstermektedir. Colin Ross'un 2006 yılında yayınlanan 'CIA Doctors'

(CIA Doktorları) isimli kitabı ve 1995'te yayınlanmış 'Satanic

Ritual Abuse' (Satanik Rituel Tacizi) isimli kitabı aslında

istihbarat örgütlerinin insan beynini kontrol etmek konusunda ne

kadar yol almış olduklarını kanıtlıyor.

 

DID/MPD (Dissociative Identity Disorder ve Multiple Personality

Disorder), yani çoğul kişilik, aslında çok az görülen bir

psikiyatrik olgu olarak biliniyor. Fakat son çalışmalar ve bazı

yazarların yazmış oldukları kitaplar şu ana kadar bildiklerimizin

ötesindeki bazı gerçekleri ele almakta. John Marks (The Search for

Manchurian Candidate), Colin Ross (Satanic Ritual Abuse, the CIA

Doctors, Dissociative İdentity Disorder) , Steven Hassan (Combatting

Cult Mind Control), Kathleen Taylor (Brain Washing: The Science of

Thought Control), William Sargant (Battle for the Mind: A Physiology

of Conversion and Brain Washing), Denise Winn (The Manipulated Mind)

gibi yazarların çalışmaları çok net olarak insan beyninin ne kadar

zayıf bir psikolojiye sahip olduğunu ve yeterli koşullar

sağlandığında hem bireysel zihin kontrolünün, hem de toplumsal zihin

kontrolünün nasıl oluşturulabileceğini bizlere sunuyor.

 

Colin Ross'un yapmış olduğu son 20 yıllık çalışmalar

çocuklarda 'ritüel taciz' (ritual abuse) ile oluşturulan psikolojik

travmanın uygun koşullarda çoğul kişilik bozukluğu meydana

getirebileceğini kanıtlar nitelikte. Ross'a göre CIA bu konuda MK-

Ultra projesi kapsamında çocuklarda Ritüel Taciz deneyleri yapmış

durumda, bu deneyler 1950'lerde başlamış, halen sürüyor! Bu

deneylerin bir kısmı üçüncü dünya ülkelerinde kurgulanmış. Bu

ülkelerin içinde Türkiye de var! Aklımıza çoğunun taciz kurbanı

olduğu, İstanbul sokaklarını dolduran kökenleri Güneydoğu olan

yüzlerce tinerci çocuk geliyor tabii ki! Türkiye toplumu ve Türkler

1950'lerden beri 'CIA Zihin Kontrolü' operasyonlarının etkisi

altında! Özellikle radikal dinci bazı tarikatlarda ve cemaatlerde

ciddi Zihin Kontrolü operasyonları yapıldığını biliyoruz.

Psikiyatristler ise bu konuda akıl almayacak düzeyde bilgisiz ve

ilgisizler. Bu konuda henüz bir giriş kitabı olarak yazmış

olduğum 'Derin Devletler, Gizli Projeler ve Kirli Gerçekler: Zihin

Kontrolünden, Psikolojik Savaşa' isimli kitap bu konuda Türk

toplumunun açlığını kanıtlarcasına 2 ay içinde üçüncü baskıya

giriyor. Bu konularda daha önce konunun uzmanları olmayan kişiler

tarafından yazılmış bazı kitaplar ise sadece birer dezinformasyon

abidesi olarak kalmaktan öteye gidemiyor. Şu anda üzerinde

çalıştığım 'Zihin Kontrolü ve Kara Bilim' isimli kitapta konunun

detaylarına girmeye çalıştım. Eğer İstanbul Üniversitesi yönetiminin

hakkımda açmakta olduğu soruşturmalar ve beni Üniversiteden atmak

için yapmış olduğu girişimlerle mücadele etmekten vakit

bulabilirsem, kitaplarımı bitirebileceğim.

 

CIA'nın çocuklarda psikolojik travma ile ilgilenmesinin

nedenlerinden birisi, bu çocukların bazılarında büyüyünce

gelişebilecek çoğul kişilik olgularını araştırmak. Çoğul Kişilik

(DID/MPD) aslında kolay kolay gelişebilecek bir psikiyatrik bozukluk

değil. Ross'un DID hastalarının % 95'i çocukluklarında cinsel veya

başka türlü bir tacize maruz kalmışlar. Bu da insanlarda uzun ve

kalıcı etkiler yapmakta. Çoğul kişilik gelişen yetişkinlerde bilinç

disosiasyona uğruyor ve birbirinden habersiz en az iki kişilik aynı

beyinde varlığını sürdürüyor. Bu kişilerde yoğun amnezi (unutkanlık)

olabildiği gibi başka psikiyatrik bozukluklar da görülüyor. Bu

kişilerin bazıları yanlış teşhis konularak şizofreni veya psikoz

tedavisi gördükleri zaman, bu psikiyatrik bozukluk daha da

kötüleşiyor. Psikiyatrinin aslında emekleme çağında olduğunu

söylersek abartmış olmayız. Psikiyatrik bozukluklar ve bilinç

konusundaki en yetkin bilim dalı ise Nörobilim (Neuroscience). DID

vakalarında çok kolay farklı kişilik, bilinçte ilaçlarla (örn.

Halüsinojenler, LSD, PCP, THC vb.) ya da diğer gizli tekniklerle çok

kolay açığa çıkarılabiliyor ve bu latent kişilik programlanabiliyor.

Evet! Bir film senaryosundan veya bilim kurgu romanından

bahsetmiyoruz, tüm bunların 21. yüzyılda gerçek olabildiğini

göreceğiz.

 

DID-MPD hastalarında veya DID kökenli Mançurya Kobaylarında belli

dönemlere ait unutkanlık, sürekli ambivalans (çelişkili konuşmalar

ve çelişkili davranışlar), paralojik (mantıkdışı) düşünceler, ağlama

nöbetleri, sara krizlerine benzer krizler, depresyon, uyku

bozuklukları ve rüyalarda bazı sorunlar, çeşitli davranış

bozuklukları görülmekte! Demiri tavında dövüp şu soruyu soralım: Bu

belirtiler size hangi politikacımızı hatırlatıyor?

Benzer çalışmaları Nöroloji bölümünde yapmıştım. Şu anda bu konudaki

bir makalemiz PNAS dergisinde yayınlanmakta, bu çalışmada

hayvanlarda oluşturulan bir çeşit travma modeli olan farklı epilepsi

modellerinde, hayvanlar yetişkin hale gelince, travmanın hem

hippokampüsde hem de çeşitli yolaklarda kalıcı elektrofizyolojik

etkiye ve uzun süreli psikolojik sorunlara veya öğrenme

problemlerine yol açtığını kanıtlamıştık (bu konuda bir makalemiz

Epilepsia'da yayınlandı). Yaptığımız çalışmalar, postnatal (doğum

sonrası) dönemde (P20 ve P30 arasında) oluşan travmanın veya aşırı

nöronal aktivitenin uzun süreli elektrofizyolojik değişikliklere ve

öğrenme ile ilgili sorunlara yol açtığını kanıtlamıştı. Gelişim

nörolojisi çalışmaları aslında yakın bir gelecekte bu konuların

sırrını çözecektir.

 

Zihin Kontrolü konusunda 1950'lerde Amerika'da CIA, NSA ve DoD-

Pentagon İngiltere'de MI6, Almanya'da BND, Rusya'da KGB tarafından

başlatılan çalışmalar hiç bir zaman durmadı. Bir kaç yüz milyar

dolar bu çalışmalara ayrıldı ve çalışmalar değişik ülkelerde ve

kültürlerde de sürdürüldü (Türkiye bunların içindeydi!). Bazı

subaylar ve politikacıların da bu operasyonlardan geçirildiği

konusunda elimizde şüphe uyandırıcı bazı bilgiler vardır; özellikle

Türkiye aleyhtarı bazı kararların alındığı ve Türk Silahlı

Kuvvetlerinin tasviyesi yolunda bazı adımların atılmış olmaya

çalışıldığı bu dönemlerde, hangi subayların birer truva atı olarak

Genelkurmaya sokulmuş olduğunun araştırılması gerekir! Zihin

Kontrolü Operasyonlarının detaylı olarak araştırılması Türkiye'nin

Ulusal Güvenliğini ilgilendiren bir konudur, bu konulardaki

çalışmaları engelleyenlerin ise Türkiye yararına çalışmadıkları

aşikardır!

 

Mançurya Kobayı (Manchurian Candidate, Mançurya Adayı), yani beyni

yıkanmış, iradesi kontrol altına alınmış ve istenilen bazı eylemleri

itiraz etmeden, kayıtsız şartsız gerçekleştiren bazı kişilerin

yaratılması konusundaki çalışmaların tamamlandığı söyleniyor.

Türkiye'deki politikacılara bakarsak her taraf Mançurya Kobayları

ile dolu zaten! Konu sadece Mançurya Kobayı meselesi değil! Aynı

zamanda sosyal zihin kontrolü operasyonları da pek çok ülkede

yapılıyor; örneğin Türkiye'de belli bir şeriatçı ve radikal dinci

görüşe sahip oy oranı 1985'lerde % 5 iken, bu oran 20 yıl içinde %

35-40'a çıkartılabiliyor; bunun sonucundaki geri dönüşümsüz çöküşü,

Türkiye Cumhuriyeti'nin tam tasviyesini, Büyük Ortadoğu Projesinin

gerçekleştirilme çabalarını ise hep birlikte hayretler içinde

izliyoruz (bkz. acikistihbarat.com'daki ABD'nin ve AB'nin Türk

Düşmanlığı ve Sevr Kararlarının Kanıtları ve Türk Silahlı

Kuvvetlerine Karşı Psikolojik Harp: Başka Çete Operasyonları da var

isimli yazılarım). Radikal dinci cemaatlerin ve tarikatların zihin

kontrolü ve beyin yıkama yöntemlerini sistematik olarak

kullandıklarını tüm yönleriyle biliyoruz.

 

Beyinleriniz ve psikolojik yapınız, medyayı ya da başka yöntemleri

kullanmakta olan yabancı istihbarat örgütlerine emanet! Ulusalcı bir

Derin Devletimiz olmadığı için de, hiç bir önlem alıp oto-kontrol

mekanizmalarımızı ve Anayasayı veya Ulusal Güvenliği koruyabilecek

diğer mekanizmaları devreye sokamıyoruz

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti

hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye

 

yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta

düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti

hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye

 

yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta

düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir

 

Herkes birbirini etkiler , örnekler, harman oluşturur ve sonunda kendi hislerine göre düşüncesini belirler..

Sınırsız , dış etkiye kapalı saf bir düşünce özgürlüğü olamaz..

Her bireyin düşüncesinde , diğer bireyin toplumun etkisi muhakkak vardır.

 

Düşüncelerimizde bile özgür değiliz , çünkü korkuyoruz .. Yönlendiriliyoruz korkmayanlar tarafından.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir de şuna rastladım, henüz bir yorumum yok ama paylaşayım

:

Elektro-manyetik bir saldırının hedefi misiniz?

 

>Elektro-manyetik saldırılar, bir komplo teorisi değil, tamamen

 

gerçektir. Hergün, dünya üzerinde binlerce kişi bu saldırıların

hedefi olmaktadır.

 

>O kadar ki bir zamanlar sadece devletler içindeki gizli

 

güçlerin ve istihbarat örgütlerinin uyguladığı bazı elektro-manyetik

saldırı ve zihin kontrol yöntemleri, günümüzde neredeyse ticari bir

meta haline gelmiş ve bu saldırılara karşı korunma sağlayan özel

güvenlik şirketleri ortaya çıkmıştır.

 

>Aşağıdaki test sorularına verilecek cevaplar, bir elektro

 

manyetik saldırının hedefi olup olmadığınızı belirleyecektir.

Sorular, tamamen bilimsel verilere ve saldırı kurbanlarının kişisel

deneyimlerine göre hazırlanmıştır.

 

>Fiziksel ve ruhsal bir sorununuz olmadığı halde, bu etkilerden

 

birkaçını veya birçoğunu yaşıyorsanız, siz de, elektro manyetik bir

saldırının kurbanı olabilirsiniz.

 

>Ancak, bu belirtiler sizde yoksa, lütfen içiniz rahat olmasın.

 

Çünkü okuyacağınız bu sorular, sebebi ne olursa olsun,

elektro-manyetik saldırıların, insan üzerinde ne korkunç etkiler

yarattığının ve bu saldırıların ne büyük bir insanlık suçu olduğunun

açık delilleridir.

 

>TEST:

 

1- Bir nedeni olmadığı halde, kulaklarınızda sürekli çınlama

sesi duyar mısınız?

2- Fiziksel ve ruhsal bir neden yok iken, elektrik çarpmasına

benzer bir duyguyla, uykunuzdan aniden uyanır mısınız?

3- Uyarıcı bir madde kullanmadığınız halde, gece yattığınızda

uzun süre güçlü bir uyanıklık hali hisseder misiniz?

4-Vucüdunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda iğne batmasına

benzer acılar ve yanmalar duyuyor musunuz?

5- Vücudunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda ve

parmaklarınızda ani kramplar ve kas atmasına benzer titremeler sık

sık olur mu?

6- Vücudunuzda, özellikle yüz ve kasıklarınızda şiddetli

kaşıntılar olur mu?

7- Dinlenme halinde olduğunuz halde, ani kalp çarpıntısı ve

stres duygusu yaşar mısınız?

8- Bir sebep yok iken vücut sıcaklığınızda ani yükselme ve ani

terleme hali olur mu?

9- Yorgun olmadığınız halde, vücudunuza ani bir yorgunluk ve

halsizlik çöktüğü olur mu?

10- Başınızda ve vücudunuzun çeşitli bölgelerinde aniden

başlayan ve aniden biten ağrılar yaşar mısınız?

11- Başınızda tansiyon yüksekliğine benzeyen bir şişkinlik ve

saç derisinde yanma hissi olur mu?

12- Aşırı unutkan mısınız? Düşündüğünüz bir şeyin zihninizden

aniden silindiği veya düşüncelerinizin aktığı hissi olur mu?

13- Cinsel organda titremeler ve sebepsiz ereksiyon veya orgazm

hali yaşadığınız olur mu?

14- Sebepsiz olarak, aşırı heyecanlanma, sinirlenme, üzüntü,

ümitsizlik gibi duygular yaşar mısınız? Veya sıradan olaylara böyle

aşırı tepkiler verdiğiniz oluyor mu?

15- Gözlerinizi kapattığınızda, hatta açık iken gözünüzün önünde

üç boyutlu resimler canlandığı oluyor mu?

16- Bilinçsiz olarak zihninizde birşeyleri sürekli

tekrarladığınız olur mu?

17- Kafanızın içinde nereden geldiği belli olmayan ses veya

gürültü duyduğunuz oluyor mu?

18- Gördüğünüz ve duyduğunuz herşeyin sanki birileri tarafından

izlendiği ve zihninizin okunduğu duygusuna kapıldığınız oldu mu?

19- Bulunduğunuz herhangi bir yerde, sık sık, cisimlerin ısı

değişimlerinde çıkardığı seslere benzeyen çıtlama sesleri duyar

mısınız?

20- Kol saati ve benzeri kişisel cihazlarınızda bulunan

bataryaların, normal ömürlerinden daha kısa bir sürede bitmeleri söz

konusu oluyor mu?

 

KAYNAK:http://fraktali.849pm.com/consp_mind.html

http://www.raven1.net/emresul2.htm

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var.

 

rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum.

 

şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz.

 

bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor.

 

 

....diye duydum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var.

 

rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum.

 

şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz.

 

bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor.

 

 

....diye duydum.

 

O gizli karelerde ben hep göz kırparım, beni asla etkielemz öyle durumlar :) Bu tekniğe bende göz kırparak cevap veriyorum hahaha:p

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ABD'nin insanlık dışı deneyleri

 

Ortadoğu'yu kimyasal silah üretmekle suçlayan ABD, anayasasına göre

yurttaşlar üzerinde gizli askeri deney yapılması yasal oldundan

bakın ne insanlık dışı deneyler gerçekleştirdi.

'Kitle imha silahları geliştirmekle' suçladığı Irak'ı işgal eden,

ardından da benzer nedenlerle Suriye, İran ve Kuzey Kore'yi hedef

göstermeye başlayan ABD, yıllardır kimyasal ve biyolojik silah

geliştirmek uğruna yaptığı sayısız deneyde kendi yurttaşlarını

kullandı. Üstelik Amerikan anayasasına göre yurttaşlar üzerinde

gizli askeri deneyler yapılması yasaldı. 1977 yılından itibaren

yirmi yıl süreyle yürürlükte kalan bu madde, Körfez Savaşı'ndan

sonra bazı sivil örgütlerin girişimiyle böyle bir yasadan haberdar

olan halkın tepkisi üzerine 1997 yılında geri çekildi. Amerikan

istihbaratı ile Savunma Bakanlığı'nın çoğu zaman ortaklaşa

gerçekleştirdiğ i bu deneylerin başlangıç tarihi, 1930'lara kadar

uzanıyor. II. Dünya Savaşı'nın ardından Almanların ve Japonların bu

konudaki deneyiminden de yararlanan ABD, Soğuk Savaş sırasında

dünyanın en korkunç biyolojik silah deposu haline geldi.

 

Nazi savaş suçluları çalıştırıldı

 

ABD'nin 34. başkanı General Dwight D. Eisenhower 'ın Nazi savaş

suçlularına çalışmalarını Amerika'da devam etmeleri karşılığında

dokunulmazlık verdiği biliniyor. Almanların sayısız insan hayatı ve

hayal bile edilemeyecek işkenceler karşılığında elde ettikleri

bilgileri edinmek isteyen Eisenhower, Nazi toplama kamplarında

gerçekleştirilen araştırmalardan ''yararlanılması '' emrini

vermişti. Daça toplama kampında Yahudiler üzerinde gerçekleştirdiğ i

korkunç deneylerle tanınan Dr Hubertus Strughold ve onun gibi 34

Nazi ''bilim adamı'' uzay tıbbı çalışmalarına Amerikan topraklarında

devam edebilmeleri için Teksas, San Antonio'daki Randolph Hava

Kuvvetleri Üssü'ne getirildi. Ataç Projesi kapsamında toplam 3 bin

kadar Nazi savaş suçlusuna ABD ve Kanada topraklarında çalışma izni

verildiği tahmin ediliyor. Tarihçiler ve bilim adamları, CIA

tarafından Amerikan ve Kanada (başta MKULTRA projesi olmak üzere

ABD'de yapılan bazı deneylerin bir ayağı da Kanada'da

sürdürülmüştür) vatandaşları üzerinde gerçekleştirilen deneylerin

çoğunun Nazi ölüm kamplarında yapılan insanlık dışı deneylerin bir

devamı olduğunu ortaya koymuşlardır.

 

Zihin kontrol deneyleri

 

Soğuk Savaş'la birlikte Rusların zihnin kontrolü alanında

kaydettikleri ilerlemelere karşılık CIA da zihin kontrol

tekniklerine olan ilgisini ve bu konudaki araştırmalarını

yoğunlaştırdı. Dehşet veren araştırmalarda, psikotropik ilaçlar

kullanılarak beyin yıkama ve insan zihnini kontrol etme deneyleri

yapıldı. Vietnam Savaşı sırasında sorgulanan insanları itirafa

zorlamak için aynı yöntemler kullanıldı. Belki de tüm bunlar

arasında en rahatsız edici olanı, belgelerin büyük bölümü sonradan

CIA tarafından yok edildiği için ve ilgili kişilere ulaşılamadığı

için insan kobaylar üzerinde yapılan deneylerin gerçek boyutlarının

bilinmiyor olması. Zihin kontrolü deneyleri arasında en acımasız ve

en geniş kapsamlı olanı 50'li yıllarda başlayıp 70'lere kadar süren

ünlü MKULTRA projesiydi. Üniversitelerde, hapishanelerde, akıl

hastanelerinde, yetimhanelerde ve uyuşturucu bağımlıları

rehabilitasyon merkezlerinde yürütülen deneylerin yanı sıra

kentlerin olası bir saldırıya karşı ne kadar dirençli olduğunu

ölçmek için kalabalık yerleşim birimleri de kimyasal ve biyolojik

maddelere maruz bırakıldı.

 

Gizli deneyler kronolojisi

1931

 

Dr. Cornelius Rhoads , Rockefeller Tıbbi Araştırmalar Enstitüsü'nün

gözetiminde insan deneklere kanser hücreleri aşıladı. Daha sonra

Maryland, Utah ve Panama'da ABD Ordusu Biyolojik Silah tesislerini

kurdu ve ABD Atom Enerjisi Komisyonu'na tayin edildi. Buradaki

görevi sırasında Amerikan askerlerine ve hastanelerde yatan sivil

hastalara radyoaktif madde verilmesini içeren bir dizi deneye

başladı.

 

1932

 

Tuskegee Frengi Araştırmaları başladı. Frengi teşhisi konulmuş ancak

hastalıkları kendilerine bildirilmemiş 200 siyah erkek tedavi

edilmek yerine hastalığın seyrini ve belirtilerini izlemek amacıyla

kobay olarak kullanıldı. Sonuçta hepsi frengiden ölen bu insanların

ailelerine onların aslında tedavi edilebilecekleri asla söylenmedi.

 

1935

 

Pelagra Olayı: Milyonlarca insan 20 yıl içinde Pelagra'dan

(vitaminsizlikten kaynaklanan bir hastalık) öldükten sonra ABD Kamu

Sağlığı Hizmetleri Ajansı nihayet hastalığın kökenine inmek için

harekete geçti. Ajansın müdürü en az 20 yıldır Pelagra'nın niasin

eksikliğinden kaynaklandığını bildiklerini, ancak ölümlerin büyük

kısmı yoksul siyah halk arasında gerçekleştiğinden harekete

geçmediklerini itiraf etti.

 

1940

 

Chicago'daki 400 tutukluya yeni ve deneysel ilaçların etkilerinin

araştırılması amacıyla sıtma mikrobu enjekte edildi. Daha sonra

Nürmberg'de yargılanan Nazi doktorlar, Soykırım sırasında kendi

yaptıklarını savunmak için bu Amerikan araştırmasını örnek

gösterdiler.

 

1943

 

Japonya'nın tam kapsamlı biyolojik silah programına karşılık ABD de

Fort Detrick askeri üssünde biyolojik silahlarla ilgili araştırmalar

başlattı.

 

1944

 

1944 Amerikan Donanması gaz maskelerini ve koruyucu kıyafetleri

denemek için insan kobaylar kullandı. Gaz odasına kapatılan bu

denekler hardal gazı ve levisit'e maruz bırakıldı.

 

1945

 

Ataç Projesi başlatıldı. Nazi bilim adamlarını işe alan ABD

Dışişleri Bakanlığı, Ordu İstihbarat ve CIA, onlara ABD'de çok gizli

hükümet projelerinde çalışmaları karşılığında dokunulmazlık ve yeni

kimlikler verdi. ''Program F'' , ABD Atom Enerjisi Komisyonu

tarafından başlatıldı. Bu program, atom bombası üretimindeki en

önemli kimyasal maddelerden biri olan 'florid' in insan sağlığı

üzerindeki etkilerini araştıran en geniş kapsamlı çalışmaydı.

Araştırma sırasında floridin insanoğlunun bildiği en zehirli

kimyasallardan biri olduğu ve merkezi sinir sistemi üzerinde büyük

hasara yol açtığı anlaşıldı; ancak elde edilen bilgilerin büyük

bölümü atom bombalarının yapımının engelleneceği korkusuyla ulusal

güvenlik adına gizli tutuldu.

 

1946

 

Savaş gazilerine hizmet veren hastanelerdeki hastalar, tıbbi

deneylerde kobay olarak kullanıldı. Kuşkuları ortadan kaldırmak için

ne zaman böyle bir hastanede gerçekleştirilen bir çalışmayla ilgili

rapor hazırlansa, ''deney'' sözcüğü yerine ''araştırma'' ya

da ''inceleme'' sözcüklerinin kullanılması emredildi.

 

1947

 

1947 ABD Atom Enerjisi Komisyonu, insan deneklere damardan

radyoaktif maddelerin verileceği deneylere başlayacağını bildiren

gizli bir belge yayımladı. CIA, Amerikan istihbaratı tarafından

silah (zihin kontrol, beyin yıkama aracı) olarak kullanılabilmesi

için LSD araştırmalarına başladı. Hem sivil hem asker denekler haber

verilerek ya da verilmeyerek bu deneylerde kullanıldı.

 

1950

 

Savunma Bakanlığı, nükleer silahların çöllerde denenmesi ve bombanın

etki alanı içinde kalan insanların sağlık problemlerinin ve ölüm

oranlarının gözlenmesi için planlar yapmaya başladı. Amerikan

kentlerinin bir biyolojik saldırı durumunda ne ölçüde zarar

göreceğini belirlemek için ABD donanmasına bağlı gemiler San

Francisco kentine bakteriden oluşan bir bulut püskürttü. Çok sayıda

insan zatürree benzeri belirtiler göstererek hastalandı.

 

1951

 

Savunma Bakanlığı hastalığa neden olan bakteri ve virüslerin

kullanıldığı açık hava deneyleri başlattı. 1969 yılına kadar süren

bu deneylerde geniş kitlelerin bu bakterilere maruz kaldığından

kuşkulanılıyor.

 

Sentetik virüsle hastalık ürettiler

1953

ABD ordusu, kimyasal maddeleri dağıtmak konusunda ne kadar etkin

olduklarını belirlemek amacıyla Fort Wayne, Minneapolis, Winnipeg,

St Louis ve Leesburg, Virginia'da çinko kadmiyum sülfür gazıyla

yüklü bulutlar saldı.

 

Ordu, Donanma ve CIA'nın ortaklaşa gerçekleştirdiğ i deneylerde New

York ve San Francisco'da yaşayan on binlerce kişi solunum yoluyla

bulaşan mikroplara maruz bırakıldı.

 

CIA, MKULTRA projesini başlattı. Resmi olarak 11 yıl süren bu

araştırma programı, zihin kontrolünde kullanılabilecek ilaçların ve

biyolojik silahların üretimi ve denenmesi için tasarlanmıştı.

 

1955

 

Geniş kitlelere biyolojik maddeleri bulaştırabilme yeteneğini ölçmek

isteyen CIA, ordunun biyolojik silah cephaneliğinden alınmış bir

bakteriyi Florida'daki Tampa Körfezi'ne saldı.

 

1956

 

Amerikan ordusu, sıtma mikrobu taşıyan sivrisinekleri Georgia'nın

Savannah ve Florida'nın Avon Park bölgelerine bıraktı. Her deneyin

ardından kendilerini kamu sağlığı görevlileri olarak tanıtan ordu

ajanları mikrobun kurbanlar üzerindeki etkilerini inceledi.

 

1960

 

Savunma Bakanlığı, Avrupa ve Uzakdoğu'daki halklar üzerinde LSD'yle

ilgili saha denemeleri yapılması için onay verdi. MKULTRA kapsamında

Avrupa'da yapılan deneyin kod adı Üçüncü Şans Projesi, Asya'dakine

de Derbi Şapkası Projesi denildi.

 

1964

 

CIA ve Savunma Bakanlığı, ortaklaşa, zihin kontrol tekniklerinin

araştırıldığı MKSEARCH Projesi'ni başlattı. Aynı yıl resmen sona

erdirilmiş gözüken MKULTRA Projesi aslında MKSEARCH Projesi'yle

birleştirilmiş ti. MKSEARCH Projesi, davranış ve algı bozukluklarına

yol açan kimyasallar (uyuşturucular) yoluyla insan davranışlarını

yönlendirme çalışmalarına verilen ad.

 

1965

 

Philadelphia' daki Holmesburg Eyalet Cezaevi'ndeki tutuklulara,

ABD'nin Vietnam Savaşı'nda bitki örtüsünü ve ormanları yok etmekte

kullandığı yüksek oranda zehire sahip Portakal Gazı'nın kimyasal

bileşeni olan dioksin verildi. Tutukluların daha sonra kanser

taramasından geçirilmeleri, Portakal Gazı'nın başından beri

kanserojen bir madde olduğundan kuşkulanıldığını gösterdi.

 

1966

 

CIA, yine MKULTRA'nın devamı olan Proje MKOFTEN'ı başlattı. Bu,

belli kimyasalların insanlar ve hayvanlar üzerindeki zehirleyici

etkilerini araştıran bir projeydi.

 

ABD ordusu tarafından New York kenti metrosuna Bacillus subtilis

mikrobu verildi. Ordu bilim adamlarının bakteriyle dolu ampulleri

havalandırma ızgaralarına atmaları sonucu bir milyonun üzerinde

insan bu zehirli havayı soludu.

 

1967

 

CIA ve Savunma Bakanlığı, yine biyolojik ve kimyasal silahları

denemeyi amaçlayan MKNAOMI Projesi'ni hayata geçirdi.

 

1969

 

Savunma Bakanlığı'ndan Dr. Robert MacMahan , 5-10 yıl

içerisinde, ''insanın bağışıklık sistemine saldıran ve hiçbir ilaçla

tedavi edilemeyen sentetik bir virüs geliştirmek için'' Amerikan

Kongresi'nden 10 milyon dolar ödenek talep etti.

 

1970

 

Ödeneğin sağlanmasının ardından CIA gözlemi altında yürütülen proje,

ordunun çok gizli biyolojik silah tesisi olarak bilinen Fort

Detrick'teki Gizli Operasyonlar Bölümü'nde başlatıldı. Burada, AIDS

benzeri virüsleri ayrıştırmak için moleküler biyoloji teknikleri

kullanıldığı yolunda spekülasyonlar giderek arttı.

 

ABD, DNA'larındaki genetik değişiklikler ve varyasyonlar nedeniyle

hassas olan belli etnik grupları hedef almak ve yok etmek amacıyla

tasarlanmış ''etnik silahları'' geliştirme çalışmalarını

yoğunlaştırdı (Military Review, Kasım 1970).

 

1975

 

Fort Detrick'deki Biyolojik Silah Merkezi'nin virüs bölümüne

Fredrick Kanser Araştırma Tesisleri adı verilerek Ulusal Kanser

Enstitüsü'nün (NCI) denetimine verilir. ABD Donanma sı'nın burada

kansere neden olan virüsleri geliştirmek amacıyla özel bir virüs

kanser programı başlattığı tahmin ediliyor. Bilim adamları burada,

aynı zamanda, hiçbir bağışıklığın bulunmadığı bir virüs

ayrıştırdılar. Bu virüse sonradan HTLV (İnsan T- hücresi Lösemi

Virüsü) adı verildi.

 

1977

 

Senato'da yapılan oturumlarda 239 yerleşim bölgesinin 1949-1969

yılları arasında biyolojik maddelerle zehirlendiği doğrulandı. San

Francisco, başkent Washington, Key West, Panama Kenti, Minneapolis

ve St. Louis bu bölgelerden sadece birkaçı.

 

1978

 

Salgın Önleme Merkezi (CDC) tarafından gerçekleştirilen deneysel

Hepatit B aşılama çalışmaları New York, Los Angeles ve San Francisco

kentlerinde başladı. Araştırma denekleri bulmak için verilen

ilanlarda özellikle çok eşli eşcinsel erkekler arandığı vurgulandı.

 

1981

 

İlk AIDS vakalarının New York, Los Angeles ve San Francisco'daki

eşcinsel erkekler arasından çıktığı doğrulandı. Bu vakaların ortaya

çıkması AIDS'in Hepatit B aşısı yoluyla bulaştığı yönünde

spekülasyonları n da yayılmasına neden oldu.

 

1985

 

Öldürücü bir koyun virüsü olan VISNA HTLV'ye (İnsan T-hücresi Lösemi

Virüsü) çok benzediği ortaya çıktı. Bu benzerlik, iki virüsün ortak

evrimsel ilişkisine işaret etmekteydi.

 

1986

 

Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakları'na (83: 4007-4011) göre HIV ve

VISNA virüsleri, HTLV ile neredeyse aynıydı (ufak bir kısım hariç

yüksek oranda benzerlik taşıyordu). Bu bilgi, HTLV ve VISNA

virüslerinin, doğada hiçbir bağışıklığı bulunmayan yeni bir virüs

ayrıştırmak amacıyla birleştirilmiş olabileceği spekülasyonları nı

doğurdu.

 

Kongre'ye sunulan bir rapor, ABD hükümetinin ürettiği bu yeni

virüslerin, aralarında dünyada bilinen hiçbir tedavisinin

bulunmayacağı şekilde genetik mühendislik yoluyla üzerlerinde

oynanmış virüslerin ve kimyasal maddelerin bulunduğu gerçeğini

ortaya koydu.

 

1987

 

Savunma Bakanlığı, biyolojik silah geliştirilmesini yasaklayan

uluslararası bir sözleşme bulunmasına karşın, ülke çapında 127

tesiste ve üniversitede araştırma çalışmalarını sürdürdüğünü kabul

etti.

 

1994

 

Houston'daki MD Anderson Kanser Merkezi'nden Dr. Garth

Nicholson, ''gen izleme'' adı verilen bir teknikle, Çöl Fırtınası

Operasyonu'ndan dönen askerlerin birçoğunda, biyolojik silah

yapımında kullanılan bir mikrop olan mycoplasma incognitus'un

değiştirilmiş bir cinsini keşfetti. Moleküler yapısının yüzde 40'ına

HIV protein tabakası katılmış olması mikrobun insan yapımı olduğunu

göstermektedir.

 

Senatör John D. Rockefeller , Savunma Bakanlığı'nın en az 50 yıldır

yüz binlerce askeri personeli deneylerde kobay olarak kullandığını

ve bilinçli olarak tehlikeli maddelere maruz bıraktığını açıklayan

bir rapor yayımladı. Bu maddelerin arasında, hardal gazı, sinir

gazı, radyasyon ve Körfez Şavaşı sırasında kullanılan kimyasallar

bulunuyor.

 

1995

 

ABD Hükümeti, insanlar üzerinde tıbbi deneyler gerçekleştirmiş Japon

savaş suçlularına ve bilim adamlarına biyolojik silah

araştırmalarıyla ilgili bilgi karşılığında maaş ve dokunulmazlık

teklif ettiğini kabul etti.

 

Dr. Garth Nicolson , Körfez Şavaşı'nda kullanılan biyolojik

silahların Houston, Teksas ve Boca Raton Florida'da üretildiğini ve

Teksas Cezaevi'ndeki tutuklular üzerinde denendiğini gösteren

kanıtları ortaya serdi.

 

1996

 

Savunma Bakanlığı, Çöl Fırtınası'na katılan askerlerin kimyasal

maddelere maruz kaldığını kabul etti.

 

1997

 

Seksen sekiz Kongre üyesi, biyolojik silah kullanımı ve Körfez

Savaşı Sendromu ile ilgili soruşturma açılmasını talep eden bir

mektup imzaladı.

 

Manhattan Projesi Nagasaki'yi yerle bir etti

 

Almanya'da Adolf Hitler'in iktidara gelmesiyle Yahudi kökenlilere

yapılan baskılar sonucu, aralarında dünyaca ünlü Nobel ödüllü

fizikçi Albert Einstein'ın da olduğu çok sayıda değerli bilim adamı

çareyi ABD'ye sığınmakta buldu. İkinci Dünya Savaşı yaklaşırken,

Başkan Franklin Roosevelt'e mektup yazan ünlü fizikçi, Nazi

rejiminin yakında atom bombası yapabileceği uyarısında bulundu.

Roosevelt, Einstein'ın uyarısını dikkate alarak, atom bombası

geliştirilmesini öngören 'Manhattan Projesi'ni devreye soktu. Ne var

ki Einstein, atom bombasının yapımında rol almadığı gibi, buna açık

bir dille de karşı çıkmıştı. Ancak Almanya'nın 7 Mayıs 1945'te

teslim olmasının ardından atom bombası yapma işinde korkulduğu kadar

ciddiyetle uğraşmadıkları ortaya çıktı. Bu proje çalışmaları sonunda

ABD, yaptığı atom bombalarını, Japonya'yı teslim olmaya zorlamak

için, Hiroşima ve Nagazaki'ye attı.

 

Kendi canavarlarından korkuyorlar

 

ABD, 10 bin kişinin katılımıyla tarihinin en büyük terör

tatbikatlarından birisini düzenliyor. Beş gün sürmesi planlanan

tatbikatta, biyolojik ve kimyasal silahlarla düzenlenen saldırılarda

neler yapılacağı gözden geçiriliyor. Tatbikatın ilk gününde New

Jersey'e biyolojik saldırı, Connecticut kıyısındaki bir limana da

kimyasal saldırı düzenlendi. 16 milyon dolara malolması beklenen ve

ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nca düzenlenen tatbikata İngiltere ve

Kanada'dan da yetkililer katılıyor.

 

ABD, denek olarak kullandığı insanlara LSD dahil birçok kimyasal

verdi

 

Amaç beyin kontrolü

Sovyetler'in geliştirdiği düşünülen biyolojik silahları ve beyin

yıkama yöntemlerini örnek alan ABD, 1947 yılında CIA'nın

kurulmasıyla bir dizi zihin kontrol projesinin ilkini başlattı.

ABD'ye getirilen Nazi doktorlar da bu projelerde yer alacaktı.

Manhattan Projesi adı altında atom bombasını geliştiren hükümet

gizli projeler konusunda büyük tecrübe kazanmıştı. Zihin kontrol

deneylerinde insanların kullanıldığı bu programların kod

adları, ''CHATTER, BLUEBIRD, ARTICHOKE, MKULTRA, MKSEARCH ve

MKDELTA'' idi.

 

Neredeyse tüm ülkeyi sarmış olmasına karşın yıllarca büyük

gizlilikle sürdürülen bu deneylerde olan bitenden habersiz

insanların, küçük çocukların, akıl hastalarının, tutukluların

kullanıldığı belirlendi. Deneyler sırasında ölümlerin meydana

geldiği; birçok deneğin dengesini kaybettiği ve bazılarının intihara

kalkıştıkları bugün artık kesin olarak biliniyor. CHATTER

(gevezelik) Projesi, Sovyetler'in casusları, esirleri itiraf

ettirmek için kullandıkları ilaçların 'başarısına' karşılık olarak

geliştirilmişti. Araştırma, casusların sorguları sırasında

kullanılabilecek ilaçların belirlenmesi ve denenmesi üzerine

odaklanmıştı. CHATTER Projesi, 1953 yılında resmen sonlandırıldı.

Çalışmalarını insan davranışlarını kontrol yönünde genişletmek

isteyen CIA, teşkilatın başı Allen Dulles 'ın onayıyla 1950 yılında

BLUEBIRD (bir tür muhabbet kuşu) Projesi'ne başladı.

Bu programın hedefleri şöyle sıralanıyordu:

1) Personelden izinsiz bilgi sızdırılmasını önleyecek bir yöntem

geliştirmek,

2) Özel sorgulama teknikleri yoluyla bireyin kontrol edilmesinin

mümkün olup olmadığının araştırılması,

3) Hafıza geliştirme yöntemlerinin araştırılması,

4) CIA personelinin düşman kontrolüne geçmesini önlemek için savunma

teknikleri geliştirmek.

 

BLUEBIRD Projesi'nin kod adı, 1951 Ağustos'unda ARTICHOKE (enginar)

Projesi olarak değiştirildi. Bu projenin hedefi de hipnoz ve çeşitli

kimyasalların kullanımı yoluyla sorgulama tekniklerinin

araştırılmasıydı. Bu program da 1956'da noktalandı. Ancak ARTICHOKE

Projesi'nin durdurulmasından 3 yıl önce, yani 13 Nisan 1953'te CIA

Başkan Yardımcısı Richard Helms 'in önerileri doğrultusunda MKULTRA

Projesi başlatıldı. MK harflerinin Mind Kontrolle (zihin kontrolü,

kontrolle kelimesi İngilizce 'control' ün Almanca karşılığı)

kelimelerinin kısaltması olduğu tahmin ediliyor. MKULTRA Projesi

kapsamında insan davranışlarını kontrol etmek amacıyla kullanılan

yöntemler arasında radyasyon, elektroşok, hipnoz, başta LSD olmak

üzere çeşitli kimyasallar, askeri araç gereçler, işkence aletleri,

psikoloji, psikiyatri, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal bilimler

vardı.

 

MKULTRA'nın yurtdışı için geliştirilenine de MKDELTA adı verilmişti.

MKULTRA şemsiyesi altında tanımlanan 150 kadar projeden en ünlüsü

olan MONARCH Projesi, resmi olarak 1960'ların başlarında Amerikan

ordusu tarafından başlatıldı. (Gayri resmi olarak çok daha önceden

başladığı biliniyor.) MONARCH Projesi halen ulusal güvenlik

nedenlerinden ötürü 'çok gizli' olarak sınıflandırılmış durumda. Bu

korkunç deneylerin gerçekleştirildiğ i yerler arasında 44

üniversite, 15 bilim vakfı, 12 hastane, 3 hapishane ve ilaç

şirketleri bulunuyordu. Araştırmalarda dünyaca ünlü psikiyatrlar,

psikologlar ve beyin cerrahları yer alıyordu. Zihin kontrol

çalışmalarında CIA ile işbirliği yapanlar arasında Amerikan

Psikoloji Derneği, Amerikan Psikiyatri Deneği'nin eski başkanları,

Biyolojik Psikiyatri Topluluğu ve ödüllü psikiyatrlar vardı. ABD'de

zihin kontrol deneyleri sadece CIA tarafından değil ABD Ordu Haber

Alma Dairesi ve Ordu Kimyasal Silahlar Ofisi tarafından da

yürütüldü. Askerlere birer kâğıt imzalatarak kobay olmaları

sağlandı. MKULTRA belgelerinin büyük bölümü yine programı başlatan

kişi olan CIA Başkanı Richard Helms'in emriyle 1972'de yok edildiği

için insanlar üzerinde zihin kontrol deneylerinin gerçek boyutu

belki de asla bilinemeyecek.

 

Tüyler ürperten ifadeler

 

Biyolojik saldırı korkusuyla yaşayan ABD'de hastalalıklara karşı her

türlü önlemi alınıyor. ABD'nin işgal ettiği ülkelerde ise

çocuklardahil birçok kişi kullanılan silahlardan dolayı çaresiz

durumda kalıyor.

 

MKULTRA Projesi'nin ilk olarak 1975 yılında başkanlığa bağlı

Rockefeller Komisyonu tarafından gün ışığına çıkartılmasının

ardından Senato'nun sağlıktan sorumlu alt komitesi, CIA'nın insanlar

üzerinde yaptığı deneylerle ilgili tüyler ürperten ifadeler dinledi.

Günümüze kalan belgeler ve tarihçiler, bilim adamları ve gazeteciler

tarafından yapılan araştırmalar, CIA'nın MKULTRA kapsamında

özellikle radyasyon ve LSD'nin kullanıldığı deneylere ağırlık

verdiğini gösteriyor. Bu deneyler, CIA personeline, askerlere,

casuslara, fahişelere, akıl hastalarına ve sıradan insanlara

tepkilerini ölçmek için, çoğu durumda deneğin haberi olmadan LSD

verilmesini içeriyordu. Bu tür deneylerde eroin, meskalin,

skopolamin, marihuana, alkol ve sodyum pentatol gibi maddeler de

kullanıldı. MKULTRA Projesi'nde görevli biyolojik silah uzmanı Dr.

Frank Olson , 28 Kasım 1953 tarihinde, kendisinden habersiz içkisine

karıştırılan LSD'nin etkisi altındayken Manhattan'da bir otelin 13.

katından atladı. Ailesi Dr. Olson'un gerçek ölüm nedenini 22 yıl

sonra MKULTRA ile ilgili bilgiler ilk ortaya çıkmaya başladığında

öğrendi. Harold Blauer adında bir profesyonel tenis oyuncusunun da

gizli bir meskalin deneyi sırasında öldüğü sonradan ortaya çıktı.

ABD Donanması'ndan emekli Wayne Ritchie , 1957'de katıldığı bir Noel

partisinde kendisine gizlice LSD vermekle suçladığı CIA aleyhine

geçen yıl 12 milyon dolarlık bir tazminat davası açtı.

Biyolojik silah çalışmaları sürüyor

 

Başkan George W. Bush , kitle imha silahları üreterek uluslararası

sözleşmeleri ihlal etmekle suçladığı Irak'a harekât emri verdiği

sıralarda ABD'nin, İngiliz ordusunun da yardımıyla yeni nesil

biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirme çalışmalarını sürdürdüğü

iddia ediliyor. Bundan üç yıl önce İngiliz The Guardian gazetesine

demeç veren ABD'li mikrobiyoloji profesörü Mark Wheelis ile İngiliz

uluslararası savunma profesörü Malcolm Dando , ABD'nin biyolojik

misket bombaları, antraks ve kalabalık insan gruplarının söz konusu

olduğu durumlarda kullanılacak öldürücü olmayan silahlar üzerinde

çalıştığını iddia etmişlerdi.

 

CIA'NIN ABD DIŞINDAKİ PROJELERİ

 

Yurtdışında 'üçüncü şans'

 

CIA projeleri arasında yurtdışında da gerçekleştirilenler vardı.

Özellikle yurtdışı için tasarlanan MKDELTA programı Avrupa ve Asya

ayağı olarak ayrılmış ve bunlara Üçüncü Şans ve Derbi Şapkası

projeleri adı verilmişti. Ancak bu konuda belgeye ulaşılamamıştır.

Senato'da yapılan oturumlarda da bu projeler hakkında bilgi sahibi

olan tanığa rastlanmadı. Ancak Kanada'da MKULTRA kapsamında çok

çeşitli deneyler yürütüldüğünü kanıtlayan belgeler bulunuyor.

Bunlardan en iyi bilineni Dr. Ewen Cameron tarafından 1950-1965

yılları arasında Montreal'deki Allen Memorial Enstitüsü'ndeki

hastalara elektroşok ve deneysel ilaçlar verilmesini kapsayan

deneylerdir. 1992 yılında bu deneyler ortaya çıktığında Dr. Cameron

da hastalarının çoğu da ölmüştü.

 

ABD'Lİ PSİKİYATRİST ROSS'UN ARAŞTIRMASI:

 

'Mançuryalı Aday' gerçekti

 

Kişilik bölünmesi konusunda uzman olan ABD'li psikiyatr Colin A.

Ross , günümüze kalan belgeler üzerinde yaptığı uzun süreli

araştırmalardan sonra kaleme aldığı ''Bluebird: Psikiyatrlar

Tarafından Kasıtlı Olarak Yaratılan Bölünmüş Kişilik'' adlı

kitabında şöyle yazıyor: ''BLUEBIRD Projesi'nde CIA, kasıtlı olarak

kişilik bölünmesi yarattığı deneklerini gizli operasyonlarda

kullanmaya çalışmıştır. Belgelerin incelenmesi sonucu bu inanılmaz

deneylerde, 11 yaşındaki çocukların beyinlerine elektrodlar

yerleştirildiğ i, 7-11 yaşları arasındaki çocuklara haftalarca, her

gün, günde 150 mg LSD verildiği ve elektroşok yoluyla deneklerin

hafızalarının silindiği, hayvanların beyinlerine elektrod

yerleştirerek kimyasal ya da biyolojik saldırılarda kullanma

çalışmaları yapıldığı biliniyor. 'Mançuryalı Aday' (orijinali 1962

yılında çekilen ve beyin yıkama yöntemlerini konu alan bir film)

kurgu değil gerçektir ve CIA tarafından 1950'lerde BLUEBIRD ve

ARTICHOKE zihin kontrol programlarında yaratılmıştır.''DSS

 

Uzaya fırlatılmış o kadar uydudun işlevinin sadece televizyon kanalları yada araştırma yada vs vs vs için olduğuna inanmıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Maalesef soylemeliyim ki bende de kisilik bolunmesi yani Multiply Personality Disorder sorunu war yillardir tedavi gormeme ragmen atlatamadim en kotusu bir bedende tamamen 2 farkli ruh olmasi ama onunla yasamayi en azindan ogrendim o yuzden bunlari yazmamin sebebi yazilanlardan daha ciddi ve gercekci oldugunu dusundugum icindir.Simdi soyleyin sizce hangi olay gercekten daha cozulebilir bir durumdur????

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

fight club filminde de kullanılan bilinçaltının algılayabildiği gizli kare tekniği var.

 

rusyada bu yasak olmadığı için her TV programında kullanıldığını ama diğer ülkelerde yasak olduğunu duydum.

 

şöyle ki fight club filmini dikkatle izlerseniz bazı yerlerde gizli kareler farkedersiniz. bir anlık bişey yaşarsınız o kareyi gördüğünüzde ama farketmesi zordur. daha sonra bilgisayarda o anda o karede durdurarak o karenin içeriğini tespit edebilirsiniz.

 

bunun gibi bir TV reklamı yapılırken insanların farketmeyeceği şekilde bir karesine "Gidip Danone yoğurt al" ya da "canım danone çekiyor" gibi bir mesaj konursa bu mesajı bir kare olduğu için göz farkedemiyor ama bilinçaltına işleniyor.

 

 

....diye duydum.

evet buna 25. kare deniyor. özellikle rusya yugoslavya gibi ülkelerde televizyonda bazı programlarda "bu kanaldan ayrılma başka kanala bakma" gibi mesajlar veriliyormuş ama her mesaj bu kadar masum değil maalesef bazı filmler yoluyla bu yönde uyuşturucu propagandası bile yapılıyormuş.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bir de şuna rastladım, henüz bir yorumum yok ama paylaşayım

:

Elektro-manyetik bir saldırının hedefi misiniz?

 

>Elektro-manyetik saldırılar, bir komplo teorisi değil, tamamen

 

gerçektir. Hergün, dünya üzerinde binlerce kişi bu saldırıların

hedefi olmaktadır.

 

>O kadar ki bir zamanlar sadece devletler içindeki gizli

 

güçlerin ve istihbarat örgütlerinin uyguladığı bazı elektro-manyetik

saldırı ve zihin kontrol yöntemleri, günümüzde neredeyse ticari bir

meta haline gelmiş ve bu saldırılara karşı korunma sağlayan özel

güvenlik şirketleri ortaya çıkmıştır.

 

>Aşağıdaki test sorularına verilecek cevaplar, bir elektro

 

manyetik saldırının hedefi olup olmadığınızı belirleyecektir.

Sorular, tamamen bilimsel verilere ve saldırı kurbanlarının kişisel

deneyimlerine göre hazırlanmıştır.

 

>Fiziksel ve ruhsal bir sorununuz olmadığı halde, bu etkilerden

 

birkaçını veya birçoğunu yaşıyorsanız, siz de, elektro manyetik bir

saldırının kurbanı olabilirsiniz.

 

>Ancak, bu belirtiler sizde yoksa, lütfen içiniz rahat olmasın.

 

Çünkü okuyacağınız bu sorular, sebebi ne olursa olsun,

elektro-manyetik saldırıların, insan üzerinde ne korkunç etkiler

yarattığının ve bu saldırıların ne büyük bir insanlık suçu olduğunun

açık delilleridir.

 

>TEST:

 

1- Bir nedeni olmadığı halde, kulaklarınızda sürekli çınlama

sesi duyar mısınız?

2- Fiziksel ve ruhsal bir neden yok iken, elektrik çarpmasına

benzer bir duyguyla, uykunuzdan aniden uyanır mısınız?

3- Uyarıcı bir madde kullanmadığınız halde, gece yattığınızda

uzun süre güçlü bir uyanıklık hali hisseder misiniz?

4-Vucüdunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda iğne batmasına

benzer acılar ve yanmalar duyuyor musunuz?

5- Vücudunuzda, özellikle kol ve bacaklarınızda ve

parmaklarınızda ani kramplar ve kas atmasına benzer titremeler sık

sık olur mu?

6- Vücudunuzda, özellikle yüz ve kasıklarınızda şiddetli

kaşıntılar olur mu?

7- Dinlenme halinde olduğunuz halde, ani kalp çarpıntısı ve

stres duygusu yaşar mısınız?

8- Bir sebep yok iken vücut sıcaklığınızda ani yükselme ve ani

terleme hali olur mu?

9- Yorgun olmadığınız halde, vücudunuza ani bir yorgunluk ve

halsizlik çöktüğü olur mu?

10- Başınızda ve vücudunuzun çeşitli bölgelerinde aniden

başlayan ve aniden biten ağrılar yaşar mısınız?

11- Başınızda tansiyon yüksekliğine benzeyen bir şişkinlik ve

saç derisinde yanma hissi olur mu?

12- Aşırı unutkan mısınız? Düşündüğünüz bir şeyin zihninizden

aniden silindiği veya düşüncelerinizin aktığı hissi olur mu?

13- Cinsel organda titremeler ve sebepsiz ereksiyon veya orgazm

hali yaşadığınız olur mu?

14- Sebepsiz olarak, aşırı heyecanlanma, sinirlenme, üzüntü,

ümitsizlik gibi duygular yaşar mısınız? Veya sıradan olaylara böyle

aşırı tepkiler verdiğiniz oluyor mu?

15- Gözlerinizi kapattığınızda, hatta açık iken gözünüzün önünde

üç boyutlu resimler canlandığı oluyor mu?

16- Bilinçsiz olarak zihninizde birşeyleri sürekli

tekrarladığınız olur mu?

17- Kafanızın içinde nereden geldiği belli olmayan ses veya

gürültü duyduğunuz oluyor mu?

18- Gördüğünüz ve duyduğunuz herşeyin sanki birileri tarafından

izlendiği ve zihninizin okunduğu duygusuna kapıldığınız oldu mu?

19- Bulunduğunuz herhangi bir yerde, sık sık, cisimlerin ısı

değişimlerinde çıkardığı seslere benzeyen çıtlama sesleri duyar

mısınız?

20- Kol saati ve benzeri kişisel cihazlarınızda bulunan

bataryaların, normal ömürlerinden daha kısa bir sürede bitmeleri söz

konusu oluyor mu?

 

KAYNAK:http://fraktali.849pm.com/consp_mind.html

http://www.raven1.net/emresul2.htm

 

 

belki sacma bulacaksin ama 18 inci madde haric hepsi bende var ama 18 inci maddeden supheliyim su an da bana zihin kontrolumu yapiliyor dersin peki ne yapmam lazim bana yardim lutfen

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ZİHİN KONTROLÜ (MİND CONTROL)" VE "BEYİN YIKAMA

(BRAİN WASHİNG)" GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ YOKSA BİR FANTEZİ VEYA

ALDATMACA MI? YOKSA PSİKOLOJİK SAVAŞIN BİR PARÇASI MI? HANGİ

OLAYLARDA ZİHİN KONTROLÜ TEKNİKLERİNDEN YARARLANILDIĞI

SANILMAKTA ?

 

ZİHİN KONTROLÜ FENOMENİ

 

Geçmişte birçok zihin kontrolü ve psikolojik savaş tekniği çeşitli amaçlar için kullanılmış ve günümüzde hâlâ kullanılmakta. Zaten son 30 yıldır pek çok istihbarat örgütünün ana hedefi insan beyninin kontrol altına alınması olmuştur. Bu amaç için milyonlarca dolar gizli laboratuvar çalışmalarına ayrılmıştır. Kitaplar tarihte zihin kontrolü ve beyin yıkama operasyonlarına maruz kalmış ve bu konuda ünlü olmuş çeşitli isimler ve olaylarla doludur. Basında son zamanlarda iddia edildiği üzere Türkiye'deki bazı teröristlerin yaratılmasında acaba zihin kontrolü teknikleri mi yatmaktadır?

"Zihin kontrolü" psikolojik teknikleri çok iyi kullanan kültlerin, tarikatların veya istihbarat örgütlerinin uyguladığı bir yöntemdir. Temelinde zihin kontrolü bir kişinin veya insan grubunun davranışını kontrol etmek veya değiştirmek için isteği ve bilgisi dışında uygulanan tüm yöntemlere verilen addır.

Diğer bir tanımla, "beyin yıkama" (zihin kontrolü), bireyin farkında olmadan davranışlarının kontrol edilmesi ve değiştirilmesine girişimde bulunmak ve bu amaçla herhangi bir yöntemi uygulamaktır. "Psikolojik savaş" ise çeşitli zihin kontrolü tekniklerini de içine alan daha geniş bir kavramdır. Psikolojik savaş, insanların beyninde ve toplumsal psikoloji üzerinde sürdürülen savaştır, hedefi "reel olmayan" birtakım yanlış bilgileri propaganda, zihin kontrolü, medyanın kontrolü, toplu telkin ve beyin yıkama ile "gerçekmiş gibi" göstermektir. Böylece düşmanın veya karşıt güçlerin beyninde ve psikolojik tabanın da da savaşın kazanılması hedeflenmektedir.

PSİKOLOJİK SAVAŞ TEKNİKLERİ

* Çeşitli propaganda faaliyetleri.

* Kendini farklı gösterme, demoralizasyon yaratma ve psikolojik kamuflaj teknikleri.

* Toplumsal zihin kontrolü.

* Bireysel zihin kontrolü.

* İleri tekniklerle Mançurya Kobayları (Manchurian Candidate) oluşturma.

* Toplumlarda veya bireylerde ideoloji değiştirme, toplum mühendisliği veya toplumu tamamen kendi yönünde devşirme yöntemleri.

* Medyanın ve beyinleri etkileyen tüm araçların kayıtsız şartsız kontrolü.

* Disinformasyon yayma ve bilgi kirlenmesine yol açma.

 

Yukarıda ifade edilen teknikler içerisinde en çok uygulanan psikolojik faaliyet şunlardır: Propaganda, bireysel ve toplumsal zihin kontrolü, kimyasal maddeler yardımıyla kişinin düşüncelerinin etki altına alınması.

Toplumsal zihin kontrolü toplumu istenilen doğrultuya yöneltmek, o toplumun kültürünü distorsiyona uğratarak çökertmek veya toplumu istenilen amaçlar doğrultusuna çekebilmek amacıyla tüm topluma yapılmaktadır. Toplumsal zihin kontrolüne en güzel örnek ise Hitler'dir. Hitler'in hitabet sanatını ve diğer teknikleri çok iyi bir şekilde kullanarak kitleleri arkasına takması toplumsal zihin kontrolü olarak tanımlanabilir. Toplumsal zihin kontrolü amacıyla televizyondan basına, reklamlardan filmlere kadar her şey kullanılabilmektedir.

Bireysel zihin kontrolünden anlatılmak istenen, bir insanın belirli bir ortamda beyin elektrofizyolojısini ve kimyasını etkileyerek, kişiliği ve davranış biçimleri istenen amaç doğrultusunda yeniden şekillendirmektir. İstihbarat örgütleri ve istihbarat örgütlen için çalışan bilim adamları yıllarca insan zihnim kontrol etmek ama-cıyla çeşitli maddeleri kullanmışlardır. Bu maddelerin çoğu, nörotransmitterleri çok sistematik bir şekilde değiştiren halüsinojenler, amfetaminler ve türevleridir (Nörotransmitter: Beyinde nöron adı verilen sinir hücreleri arasındaki biyoelektriksel iletimi sağlayabilen mekanizma; bu mekanizma sayesinde beyinde farklı yerlerde farklı özelliklere sahip nöronlar birbirleriyle nörotransmitterler aracılığıyla iletişim kurarak, duygu, düşünce, bilinç, his, saldırganlık, zeka, uyanıklık, yaratıcılık gibi fonksiyonları belirlerler).

Örneğin esrar (THC), sodyum pentotal gibi birçok madde bireysel zihin kontrolü amacıyla kullanılmıştır. THC'nin etkisinde bilinç dışına ait çeşitli bastırılmış motifler, imajlar ortaya çıkar. Güçlü halüsinojenler olan LSD, MDA, STP, Meskalin, PCP, İbogain algılanmakta olan her şeyin distorsiyona uğramasına, renklerin, seslerin veya bilinç dışından gelen her türlü düşüncenin değişmesine yol açarlar. Bu ilaçlarla bir kült içinde insanları transa sokmak ve istenilen amaçlar doğrultusunda kullanmak mümkündür. Sodyum pentotal kemo-hipnoz yapmaktadır ve bunu insanları konuşturmak için kullanmışlardır. Gerçekten kimyasal ajanlar kullanılarak yapay anksiyete, hipnoz, rüya görme hali, ağrıya duyarlılığın artırılması ve azaltılması, hafıza kaybı veya hatırlatma, sersemlik, psikoz, yaratıcı düşünce, aşırı duyarlılık oluşturulabilir.

 

Beyin yıkama ve ideoloji kontrolünde genellikle şu teknikler kullanılmaktadır:

1) Telkin ve telkine yatkınlık. Gerek hipnoz, gerekse tekrarlayan ritüeller uygulanır. Hemen hemen tüm tarikatlar ve kültler bu teknikleri kullanır.

2) Mevcut tüm psikolojik akardengeyi yıkma. Var olan inanç ve bilinç yapısı sarsılır ve kişi kendi oluşturduğu psikolojik savunma mekanizmalarından mahrum kalarak, yeni bir travmaya ve telkine açık hale gelir.

3) Egoyu zayıflatma.

4) Cinsellik. Pek çok tarikat ve kült cinselliği, libidoyu had safhada kullanarak insandaki haz-ödüllendirme mekanizmalarını harekete geçirir. Bu sırada bazı ilaçların (Ekstazi, MDA vb.) etkilerinden de yararlanılır.

5) Gizemcilik ve üstün güçlere ulaşma. Gizemcilik, parapsikoloji ve mistisizm hemen hemen her tarikatın ve kültün temel parametre olarak kullandığı unsurdur. Bu yeteneklere ulaşma konusunda bazen ilaçlar veya başka psikolojik teknikler de kullanılır (vecd, meditasyon vb.).

6) Eşikaltı algının ve kollektif bilinç dışının, arketipal öğelerin çok sistemli kullanılması. Burada ses, müzik, görüntü, duyma veya görme eşiğinin dışındaki stimülan etkiler, fikirler, film görüntüleri, klişeleşmiş yapılar ve moda gibi unsurlar kullanılmaktadır.

7) Kimyasal maddelerle beynin normal akardengesinin (hemostasis) yıkılması ve yepyeni bir yapı kurulması.

 

Mançurya Kobayı (Manchurian Canditate) ise kendi iradesi dışında, birtakım beyin yıkama seansları, ilaçlar veya hipnozun etkisiyle başkasının istediği eylemleri yapanlara verilen genel isimdir. Mançurya Kobayı teriminden hedeflenen robot-laştmlmış ve her istenileni yapabilen bireyler elde edebilmektir. Temel konusu LSD, halüsinojenler ve kimyasal ajanlarla beyin kontrolü olan MK-ULTRA projesini başlatan Ailen Dulles'ın 1953 yılında yaptığı konuşma bu bağlamda oldukça ilgi çekicidir. Ailen Dulles yaptığı konuşmada, hedeflerinin ne olduğunu şu cümlelerle açıklamıştır:

"Hedef, insan zihnindeki savaşı kazanmaktır. Bu savaşın ilk cephesi propaganda, depolitizasyon ve sansür ile kitlesel sindirmeyi sağlamaktır. İkinci cephe ise bireyin beyninde kazanılacaktır. Hedef, beyin yıkamak, ideoloji değiştirmek ve gerektiğinde birçok Mançurya Kobayı yaratabilmektir."

 

MARİLYN MONROE'NN ÖLÜMÜNDEKİ SİS PERDESİ KALDIRILAMADI.

İDDİALAR ONUN ABD DERİN DEVLETİ PROJESİ YA DA BİLDİĞİ SIRLAR NEDENİYLE

ZİHİN KONTROLÜ PROJESİ SONUCU ÖLDÜRÜLDÜĞÜ YÖNÜNDE

 

ZİHİN KONTROLÜ VAKALARI

Tarihte zihin kontrolü operasyonlarına maruz kalmış olabileceği iddia edilen kişilerin bazıları şunlardır:

John F. Kennedy cinayetinin faili olan Lee Harvey Oswald'ın bir zihin kontrolü operasyonuna maruz kaldığı düşünülmektedir. Lee Oswald'ın MK-ULTRA isimli zihin kontrol projesinde Mançurya Kobayı haline getirildiği iddia edilmektedir. Bilindiği gibi John F. Kennedy cinayeti hiç çözülememiş, cinayetin tüm delilleri ise Amerikan Derin Devleti tarafından yok edilmişti.

Bir zamanların efsanevi sarışını, film yıldızı Marilyn Monroe'nun ölümündeki sır perdesi yıllarca kaldırılamadı. Bazı kişiler onun intihar ettiğini bazı kişiler/kitaplar ise bir ABD Derin Devlet Projesi ya da bildiği sırlar nedeniyle bir zihin kontrolü projesi sonucu öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca Marilyn Monroe'nun Cathy O'Brien gibi MONARCH projesinde kullanıldığı yapılan iddialar arasındaydı.

Ünlü Manken Candy Jones'un CIA tarafından hipnozla çoğul kişilik oluşturularak yıllarca çift kişilikle yaşatıldığı iddia edilmektedir. "The Control Of Candy Jones" isimli kitapta belirtildiği üzere Candy Jones isimli manken CIA'de (Morse Allen'ın projesi) hipnoz seanslarıyla Mançurya Kobayı deneylerine tabii tutuldu ve çoğul kişilikle yaşatıldı.

John F.Kennedy ve Robert F. Kennedy

 

 

Kennedy karde şlerden biri olan Robert F. Kennedy'nin katili Sirhan Bishara Sirhan'ın da bir zihin kontrolü operasyonundan geçirildiği iddia edilmişti. Sirhan konuşamadan ve iz bırakılmadan öldürüldü.

Jim Jones'un kurduğu Halkın Tapınağı Kült'ünün 910 üyesi 1978'de topluca intihar etti. Jonestown Olayı'nın CIA'in toplumsal bir beyin yıkama olayı olduğu iddia edildi. 910 kişinin bir araya gelerek, siyanür içip intihar etmelerinin hiçbir mantıksal açıklaması olamazdı.

1981 YILINDA ÖLDÜRÜLEN JOHN LENNON'UN BİR MK-ULTRA PROJESİ

KURBANI OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR.

ONU ÖLDÜREN DAVID CHAPMAN İSE KENDİSİNİ LENNON SANIYORDU

 

Hare Krishna ve diğer okkült dinsel yapılar bu kültlerin daha az ekstrem olanlarına verilebilecek başka bir örnektir.

1981'de öldürülen John Lennon'un katili Mark David Chapman'ın bir ruh hastası olmasının yanı sıra bir MK-ULTRA projesi kurbanı olduğu iddia edilmiştir. David Chapman kendisini John Lennon sanıyordu ve onu öldürürken söylediği sözler şunlardı:

"Kanımda hiçbir duygu yoktu. Hiçbir öfke yoktu. Hiçbir şey yoktu. Beynimde ölü bir sessizlik hakimdi. Ölüm, soğuk sessizlik, kalıp yürüyene kadar devam etti. O bana baktı... Beni geçerek ilerledi ve sonra kafamda onu duydum. O bana tekrar ve tekrar 'onu yap, onu yap, onu yap' diye emir verdi."

Mark Philips ve Cathy O'Brien tarafından yazılan "Baykuş İmparatorluğu (Trance Formation in America): Bir CIA Zihin Kontrolü Kölesinin Gerçek Yaşam Öyküsü" adlı kitapta Cathy O'Brien kendi ağzından yaşadıklarını anlatmaktadır:

 

"...MK - ULTRA projesi psikolojik travmayı ve çeşitli teknikleri kullanan bir zihin kontrolü projesiydi. Zihin kontrolü altında, kendi özgür irademi, düşüncelerimi denetleme yeteneğimi kaybettim. Ne soru sormayı, ne çıkarsama yapmayı, ne de bilinçli olarak kavramayı becerebiliyordum; sadece bana söylenilenleri yapıyordum.

 

...Katılmak zorunda kaldığım pornografi, daha fazla şiddetlenerek, sado-mazoşizmin işkencelerine (S&M) dönüşmüştü. Fiziksel ve/veya psikolojik travmalar; uyku, yemek ve su mahrumiyeti; yüksek voltajlı elektrik şoku; ve belirli hafıza bölümlerinin/kişiliklerinin hipnotik ve /veya diğer yöntemlerle programlanması bu projede uygulandı. Projede pek çok halüsinojen ve uyarıcı madde üzerimde denendi.

 

...Seks tacirim bütün programlama sürecimi izliyor, kırbacı ve çakısıyla sürekli bana işkence yapıyordu. 'Eğer birisine gidip, olanları anlatsan bile, hiç kimse senin gibi birisiyle işim olacağını düşünmez, bu yüzden kaçacak hiçbir yerin yok' diyordu. Beni sık sık 'atılabilir' olmamla tehdit ediyordu, çünkü ne de olsa, 'ilk başkan modeli olan Marilyn Monroe bütün insanların gözü önünde öldürülmüş ve hiç kimse ne olduğunu anlamamıştı.'

 

...Birçok ünlü politikacıya, ajana ve daha birçok kişiye fahişelik yapmaya zorlandım. Onlara daha iyi hizmet verebilmek için birçok seks filmi çekildi. Ayrıca uyuşturucu kuryeliğinde beni kullandılar. Kendimde uyuşturucu kullanmak zorunda kaldım. Satanist ritüellere katılmak zorunda kaldım. Bohem Kulübü'nde üçgen şeklinde bir cam fanusa, içlerinde yılanların da olduğu eğitilmiş hayvanlarla birlikte defalarca kapatılmıştım."

 

Cem Ersever'in öldükten sonra kanında saptanan halüsinojen maddeler ölmeden önce onun zihninin kontrol edilmeye çalışıldığını mı gösteriyor?

 

Mehmet Ali Ağca kimin emriyle ve hangi unsurların etkisiyle Papa'ya suikast düzenledi?

 

Canlı bomba PKK militanlarının beyinleri ilaçlarla mı kontrol ediliyor?

 

Bir zamanlar IBDA-C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu'nun (Salih İzzet Erdiş) avukatı Harun Yüksel'in web sitesinde açıkladığı iddialar enteresan: "Mirzabeyoğlu, NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı) tarafından birtakım gelişmiş teknikler sayesinde kontrol altına alınmıştır."

 

Salih Mirzabeyoğlu'nun yayınlanan "Telegram: Zihin Kontrolü" isimli kitapta böyle benzeri yöntemlerle zihninin kontrol edildiği belirtilmekte.

Acaba Mirzabeyoğlu gerçekten de yabancı istihbarat örgütleri tarafından çeşitli yöntemlerle kontrol altına alındı mı?

alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dikkat ettinizmi hiç ne kadarda çok müdehale ediyoruz kendimizi korumak adına başka yaşam alanlarına! bizler böylesine müdehale içerisinde oldukça bu kısır döngünün birgün kendi yaşam alanlarımıza yönelik müdehalesiyle sonuçlanmasından daha doğal ne olabilirki?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bu konu modernitenin en büyük silahi olarak öğretilmişti

hocamız bize şu soruyu sorardı düşüncelerinizde özgür olduğunuzu düşünüyormusunuz diye

 

yaşadığımız taoplum medya siyaset aile yani aklınıza gelebilecek üst yapı kurumları ve allt yapı tüm kurumların zihnimizi etkilediğine iananılmakta

düşüncelerimizde bie özgür olamadığımız ifade edilmektedir

 

Aynen öyle. o hocanın ellerinden öperim ben.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...