nevermore Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2010 Paylaş Oluşturma zamanı: Mayıs 24, 2010 Warren Kenton (Z’ev ben Şimon Halevi) bir Musevi Sefardi ailenin içine doğdu. St Martin Sanat Okulu ve Royal Akedemi resim okulunda okudu, genel ve psikiyatrik hastaneler, Royal Opera House ve bir tiyatro atölyesi gibi çeşitli işlerde çalıştı. Kırk yıl boyunca kabala çalıştı. Bu süre içinde İsrail, İspanya, Fransa ve Kuzey Afrika’da önemli kadim Kabala merkezlerini ziyaret etti, Kabala hakkında 11 kitap, astroloji ve kozmoloji hakkında 3 kitap yazdı. Eserleri 12 dile çevrilmiştir. Ayrıca Temenos, Gnosis, Caduceus, Maitreya ve The Open Centre dergileri için makaleler yazmıştır. 1971 yılından beri Kabala öğretmekte İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya, ABD, Kanada, Meksika, Brezilya ve İsrail’de kabala kursları yürütmektedir. Wrekin Trusat’ta kurslar da vermektedir, Prince of Wales Institute, The Temenos Academy, New York Open Centre, Omega Institute, Centre for Psychological Astrology, Interface Boston, Karen Kabbalah Aalanda ve NY Kabbalah Society ve Jungian Instittue of Santa Fe New Mexico gibi kolej ve sinagoglarda dersler vermektedir. Şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde şubeleri olan Kabbalah Society’nde Öğretmen Yöneticisi’dir. Örgüt, turları, çalışmaları hakkında bilgi edinmek için www.kabbalahsociety.org ve kendisinin yazmış olduğu kitaplar için www.kabbalahsociety.org/books.html sitelerini ziyaret ediniz. Soru: Kabala ve astrolojiyle ilk olarak ne zaman ilgilenmeye başladınız, hangisi daha önce? Sanırım her şey masallarla başladı. Hikayelerdeki müneccim karakteri bana hep en ilginç karakter olarak görünmüştür. Masalların ardında kimi öğretiler olduğunu biliyordum. Yirmili yaşlarındayken belli şeyleri bilir görünen bir grup arkadaşım vardı, bu kişiler bir ruh okuluna üyeydiler, sonra ben de üye oldum, bu dediğim kırk yıl öncedir. Bu tarihten itibaren ezoterik çalışmayla meşgul oldum. Araştırma ve uygulamalarım sırasında kabala ve astrolojiyle karşılaştım. S: Bu ‘Ruh Okulu’ nedir? Ouspensky çizgisiydi, ilk eğitimim burada oldu. Ama ben bir Musevi’yim, bu yüzden kabala bana özellikle yakın geliyordu. Büyük babam çok adanmış bir İspanyol Musevi’ydi. Anne ve babama ‘Neden bana bundan hiç bahsetmediniz?’ diye sorduğumda, ‘Haa,’ dediler, ‘Senin kabalayla uğraşmaman gerekiyor.’ Kabala bana kozmoloji ve psikoloji ilkelerini öğretti. Astroloji benim ezoterik eğitimimle paralel ilerlemiştir. Kabala ve astroloji arasında herhangi bir çatışma yoktu, en azından Ouspensky’nin çalışmalarından öğrendiğim kadarıyla. S: Yeterince geriye gidersen, bütün bu tradisyonların aynı kaynaktan geldiğine inanıyor musunuz? Benim anlayışıma göre, temel öğreti doğu olsun batı olsun, Afrika’dan Amerika yerli geleneklerinden olsun bütün geleneklerde mevcut olduğu için hepsi nihai olarak aynı noktadan çıkmaktadır. Kabala, açıkça anlaşılıyor ki kadim Orta Doğu’ya kadar uzanıyor: Babil öncesine, Ur öncesi Kalde’ye Abraham’ın geldiği yere. Ben Levi kabilesinden olduğum için bu kaynakla bağlantılıyım diyebilirim. Kimi insanlar Kabala’nın Mısır’dan geldiğine inanıyor, fakat Musevi efsanelerine ve metafiziğine bakarsanız, içinde pek Mısır bulamazsınız. Musa’nın Mısır’da eğitim gördüğü söylenir, o halde tanrılar nerede? Ya ölümden sonraki hayatla ilgili saplantı? Kitabı Mukaddes’in kökleri açık bir biçimde Mezopotamya okült geleneğindedir. Fakat senin sorunu cevaplamak gerekirse, evet bütün batini öğretiler aynı kaynaktan gelirler. İnsanlar esasta aynıdırlar, bu yüzden daha yüksek alemlerden alınan bilgiler, kültürden kültüre renk değiştirse de özlerinde birdir. Kuşkusuz yozlaşmış veya çarpıklaşmış öğretiler de vardır. S: Astrolojiye anlam vermek istiyorsak onun kabalacı felsefeye dayanması gerektiğini düşünüyor musunuz? Astroloji bağımsız bir hat. Fakat şu anda yeniden yazdığım The Anatomy of Fate [Kaderin Anatomisi] adlı kitabımda da belirttiğim üzere) bu iki disiplini yan yana koyduğunuz zaman elinizde bir tür üç boyutlu resim oluşuyor. Çünkü bir natal haritayı Hayat Ağacı şekli üzerine yerleştirebilir ve psikeyi, yani astral bedeni daha kesin bir şekilde görebilirsiniz. Kişi bu ikisinin kombinasyonuyla başka türlü ulaşamayacağı bazı içgörüler kazanıyor. S: Yöntemin nasıl işlediğine dair bize bir örnek verebilir misiniz Hayat ağacını ele alırsak görülmesi gereken çeşitli katmalar vardır: fiziksel, duygusal ve akli düzeyler. Bunları etkin ve pasif sütunlara bölebilirsiniz. Örneğin Mars’ın ve Jüpiter’in duygusal düzeylerine bakılacaksa, kabalistik açıdan Mars sınırlandırıcı, Jüpiter ise genişletici ilke olarak iş görür. Bu iki gezegen, hayat ağacını kalbindeki Güneş ile birleştiğinde bizim Ruh üçlüsü dediğimiz şeye ulaşırsınız. Bu üçlü psike içindeki seçim ve özbilinç imkanlarına sahip bir alandır. Zihnin biyolojik ve aşağı düzeylerini oluşturan Merkür ve Venüs gibi küçükgezegenler doğal yasaya tabidir. Yani bunlar belli bir ritimle işlerler, onları durduramazsınız. Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton gibi büyük gezegenler Güneş benliğin özgür seçime izin verdiği ruh üçlüsünün aksine kişiler ötesi bir düzeyde işler. Ay, yani ego az çok otomatiktir. Varsayalım ki Mars’ınız Terazide: bu durum insanı çok kararsız yapar. Diyelim ki Jüpiter’iniz de Oğlak’ta ve bunlar kare yapıyorlar. Bu duygusal seviyede devasa bir stres olduğunu ve kişinin burada karar veremediğini gösterir. Çünkü bir yanda Mars kararsızlıkla titrerken, Jüpiter’in genişleyici ilkesi Oğlak ile çok sınırlandırılmıştır. Güneş’in konumu durumu iyileştirebilir de kötüleştirebilir de. Bunlar kişinin iç hayatı hakkında çok bilgi veriyorlar. Venüs, Merkür ve Ay’a baktığınız zaman, kişinin gündelik tepkilerini tanımayabilirsiniz. Bu durum Satürn ötesi gezegenler için geçerli değildir, bunlar insanları genel şekillerde etkilerler. Uygulama sayesinde kişi psikenin yapısı ve dinamiğile ilgili bir resim oluşturur. Ağacın altında, dibinde, yükselen, yani vücut vardır, ağacın eksenin ortasındaki Güneş ise benliktir. Bunların astrolojik yerleşimleri (Ay/ego’nun konumuyla birlikte) bu kişinin dış dünyayla nasıl ilişki kurduğunu anlatır. Yükselen, Merkür, Venüs ve Ay büyük bir üçlü oluşturur, bu üçlü eylem, düşünce ve duygu üçlüsüdür. Örneğin kötü etki almış bir Merkür düşünce sürecini etkileyecektir. Yok eğer Venüs iyi açılar almışsa, eylem üçlüsü çok etkili olacaktır. Kabala ve astrolojinin nasıl etkileştiğini anlayarak bir doğum haritasından çok şey çıkarılabilir. S: Konuştuğum astrologlardan en az ikisi, astrologların kişileri Ay tarafından yönetilmesine son vermek için Güneş niteliklerini güçlendirme çalışmasına teşvik etmesi gerektiğini söylemişti. Sanki siz de aynı fikirdesiniz? Ben buna bireyselleşme derdim (Modern, Jungcu terimlerle). buna şunu eklemek isterim. Kabalacı açıdan bakarsak Güneş’in üç yüzü vardır: fiziksel, psikolojik ve ruhani. Bir kişi Güneş’ini fiziksel olarak yaşıyorsa, muhtemelen karşınızda büyük bir maceracı, belki büyük bir dağcı vardır – çok fiziksel bir insan. Psikolojik güneşle birlikte kendini bilme gelir. Güneş’in ruhani yönü çok gelişmiş bir varlığı gösterir. Böyle bir kişi kendi kaderinin ne olduğunu bilir. Kabala’da Güneş üç aşağı alemin buluştuğu yerdir. Neptün ilahi olanın işin içine girdiği yerdir. S: Bir insanın haritasına bakarak kişinin bu düzeylerden hangisinde yaşadığını söyleyebileceğinize inanıyor musunuz? Bir harita potansiyeli gösterebilir, ama kişiyi görmedikçe onun yükseleni mi, Ay’ı mı yoksa Güneş’i mi yaşadığını bilemezsiniz. Bunu ancak kişiyi önünüzde görerek anlayabilirsiniz. Harika haritaları olan, ama sadece Ay’ların yaşayan, daha az yetenekli olup da sahip olduklarının hepsini hakkıyla kullanan insanlar gördüm. Bu özgür irade faktörüdür. S: Bir insanın büyümesini sağlamak için onu nasıl değiştirebiliriz? Yapamazsınız. Tavsiyelerde, nasihatler de bulunabilirsiniz, ama seçim onlara kalmıştır. Genel olarak konuşmak gerekirse, insanlar bana gelmişse, genelde ciddi bir sorunu olduğu içindir. Bir keresinde bana bir adam gelmişti – çok zeki biriydi -, ‘Hep işten atılıyorum, Niye?’ diye sordu. Haritasına baktım ve ‘Sürekli olarak patronlarına işi nasıl yapması gerektiğini söylüyorsun,’ dedim. ‘Böyle bir alışkanlığım var,’ dedi. Ben de, ‘Sen doğal bir lidersin. Kimse için çalışmamalısın, kendi kendinin patronu olmalısın,” dedim. Sorunun bu olduğunu anladığında çok rahatlamıştı. Bir keresinde de arkadaşımın annesinin haritasına bakmıştım. ‘Herkes böyle değil mi?’ diye sormuştu. Bireysellik hakkında hiçbir fikri yoktu. Örneğin birbirleri arasında dakika farkı olan ikizler var, biri negatifken öteki pozitif bir insan oluyor. Harita aynı ama tepki bireysel. Bazı aşırı örneklerde birinde mania olurken öteki depresif olabiliyor. S: Bir harita okumadan önce ne kadar hazırlık yapıyorsunuz? Haritayı önceden çıkarıyorum, ama müşterinin karşısına oturana kadar ayrıntılara bakmıyorum. Sonra müşteriye bakıyor ve onların seviyesini tespit etmeye çalışıyorum, ardından haritayı değerlendiriyorum. Önce kaba hatlarıyla anlatıyorum, sonra ‘Neyi öğrenmek istiyorsunuz?’ diye soruyorum. İşte o zaman harita okumak ilginç bir hal alıyor, çünkü danışmanlık alma sebebi ortaya çıkıyor. Bazen gerçek sorudan – belki meseleyi konuşmak için doğru zaman olmadığı için – kaçılıyor, bu yüzden daha ayrıntılı sorular gerekebiliyor. S: Birine bakıp onun seviyesini tespit ettiğinizde bu herkesin anlayabileceği bir şey midir, yoksa bir tür psişik bir yetenek mi söz konusu? Tecrübe. Tecrübeli bir doktor hastaya bakar ve ‘kızamık’ der. Nasıl biliyor? Çünkü daha önce yüz kere kızamık vakası görmüştür. Tecrübe, gözlem ve sezginin bir karışımı bu. Yüzlerce harita okumuşsanız, haritaya ve kişinin yüzüne baktığınızda bir yorum, bir sezgi hemen oluşuverir. Astroloji ilkelerini, kabala teorisini bilmeniz ve psikolojiden anlamanız gerekir. Kuşkusuz kişi sadece kendi seviyesine kadar olanı görebilir: bunun ötesini ancak ilhamla görebilirsiniz. Fakat bir insan kırk yaşına geldiğinde (ben altmış altı yaşındayım) hayat hakkında bazı bilgileriniz oluyor ve size gelen insanlar hakkında bazı şeyler keşfedebiliyorsunuz. Elli yaşından sonra kişi artık kitaplara dayanmamalıdır. S: Kitap deyince, kimlerin kitaplarını incelediniz? İlginç olan şu ki kitaplardan öğrenmedim. Kabalistik astrolojik bir inceleme grubumuz var, gezegenlerle ilgili bir resim veya şiir üzerinde çalıştığımız bazı alıştırmalar yapıyoruz. Sonra haftalarca Zodyak burçları üzerinde çalışıyoruz. Bize yemek pişirme karşılığına haritasının okunmasına can atan kişileri çağırmak gibi harika bir düzenlememiz var. Yemeği yedikten sonra, yemeğin güzelliğini işin içine katmadan, haritayı okuyoruz. Birçok haritaya baktıktan sonra arketipsel motifleri, kendi kaderlerini veya mizaçlarını etkileme biçimlerini fark etmeye başlıyoruz. Gezegenlerin nasıl uyum veya çatışma içinde çalışabileceklerini görebilirsiniz. S: Astrolog olmak isteyen herkese tavsiye edebileceğiniz bir yaklaşım mu bu? Benim tavsiyem temel astroloji ve kabala bilgilerine sahip istek insanlarla bir grup oluşturmaktır. Ortak bir günü tesis ettikten sonra grup kendi dinamiğiyle gidiyor. Özellikle yemek karşılığı harita okuma seansları. Çok eğlenceli olabiliyor. S: Başlamadan önce ne kadar şey bilmeniz lazım? Grubun liderinin biraz bilgisi ve belli miktarda bir sezgisi olmalı. Bu içgörü ve tecrübe faktörü olmadan alıştırmalar biraz mekanik olabilir. Ayrıca çok önemli olan bir şey de müşterinin düzeyini tespit etmek, en azından öğretmen tarafından. Yıllar önce beni ziyarete gelen iki kişiden bahsedeyim: birinin haritası uyumlu açılarla doluyken ötekinin ki uyumsuz açılarla doluydu. Daha büyük bir tezatlık düşünemezsiniz. Haritası üçgenlerle dolu olan kişi tembel ve kendini beğenmiş biriydi, koltuğa yayılarak oturdu. Öteki dik, uyanık ve disiplinliydi. Normalde insan kareleri olan kişinin dezavantajlı olduğunu ve ötekinin hayat içinde çok iyi ilerlediğini düşünür, ama öyle değildi. Birincisi problemlerinin üstesinden gelmişken, ikincisi problemlerinin farkında değildi. Sadece bir kitaba bakarak yorum yapamazsınız. İnsanların kendi haritalarıyla ne yaptıkları can alıcı bir öneme sahiptir. S: The Anatomy of Fate adlı kitapta, yeni keşfedilmiş üç gezegeni (Uranüs, Neptün, Plüton) ne kadar önemsediğiniz dikkatimi çekti. Kadim bir sistem olan Kabala ile bunların kullanılmasını nasıl uyuşturuyorsunuz? Kabala astroloji gibidir, geçmişe saplanıp kalmamıştır. Yeni keşifler yapıldıkça, kozmosun psike üzerindeki etkisi hakkındaki büyüyen bilgiye katılırlar. İlham ve devrim gezegeni olan Uranüs net bir şekilde Hokmah’ın sembolizmiyle ilişkilidir. Neptün, mistik bir burç olan Balık burcunun yöneticisi olarak, İlahi olanla ilişkilidir. Güneş sistemimizin dışıyla içi arasında tam ortada duran Plüton ise Daat sembolizmine, öteye açılmış karanlık pencereye cuk diye oturur. Bunun gibi dikey köşelerde Plüton ve Neptün vizyon ve aydınlanmayla ilişkilidir. Zaman göstermiştir ki bu üç gezegen sefirot arketipleriyle uyumludur. S: Bu sohbetten önce bu çağın ‘rabbi’si olduğunu söylediniz, yani bir haham mısınız? Hayır, resmi bir haham değilim. Haham [Rabbi] öğretmen demektir ve ben dünyanın her yerinde gruplara öğretmenlik yapıyorum. Bazı kişiler bana ‘rabbi’ diye hitap ediyor ve ben istesem de istemesem de bu rolü oynuyorum. İnsanlar bana dertlerini anlatmak ve nasihat almak için geliyorlar. Normal bir haham için geleneksel terim maggid veya Melamed’tir. Benim soy adım Haham, yani atalarım hahammış. S: Bir keresinde Katolik bir astrologla konuşmuştum. Ona astroloji ile Katolikliğin uyuşup uyuşmadığını sordum. Söylediğine göre Papa bir keresinde astrolojinin terk edilmesi gerektiğini söylemiş, o da ciddi ciddi astrolojiyi bırakmayı düşünmüş. Bu çok ilginç, çünkü ortaçağ Papaları taç giyme törenlerine astrolojiye göre belirlerdi. S: Yani Musevilikte bir problem yok, öyle mi? Ortodoks Musevilere göre astroloji yasaktır; ama ortaçağda mahkemelerdeki astrologların büyük bir kısmının Musevi olması, birçok hahamın astrolojiyi çok iyi biliyor olması ilginçtir. Büyük Aristotelesçi rasyonalist Maimonides söylemişti astrolojinin batıl inanç olduğunu, fakat o da astrolog değildi. Sir Isaac Newton’un bir astroloji muhalifine söylediği şeyi hep hatırlarım. O kişini ya büyük bir bilgi ya da büyük bir cehaletle konuştuğunu söylemişti. Birçok hahamın Maimonides’in fazla akılcı olduğunu düşündüğünü unutmayalım. Babil halkı ve diğer kadim halklar gezegenlere taparken Museviler tapmıyordu. Musevilikte semavi cisimler Tanrı’nın elçileri, melek varlıklar olarak görülürler. Üstelik Abraham Kalde’den, astrologlar şehri Ur’dan gelmişti ve Musevi geleneğe göre büyük bir astrolog idi. Bu yüzden hangi yıldızın en yüce olduğunu sormuştu. Kuşkusuz hiçbiri. O zaman dedi, yıldızların ötesinde bir yüce varlık olmalı. Kabala ve astrolojiyle ilk olarak ne zaman ilgilenmeye başladınız, hangisi daha önce? Sanırım her şey masallarla başladı. Hikayelerdeki müneccim karakteri bana hep en ilginç karakter olarak görünmüştür. Masalların ardında kimi öğretiler olduğunu biliyordum. Yirmili yaşlarındayken belli şeyleri bilir görünen bir grup arkadaşım vardı, bu kişiler bir ruh okuluna üyeydiler, sonra ben de üye oldum, bu dediğim kırk yıl öncedir. Bu tarihten itibaren ezoterik çalışmayla meşgul oldum. Araştırma ve uygulamalarım sırasında kabala ve astrolojiyle karşılaştım. S: Bu ‘Ruh Okulu’ nedir? Ouspensky çizgisiydi, ilk eğitimim burada oldu. Ama ben bir Musevi’yim, bu yüzden kabala bana özellikle yakın geliyordu. Büyük babam çok adanmış bir İspanyol Musevi’ydi. Anne ve babama ‘Neden bana bundan hiç bahsetmediniz?’ diye sorduğumda, ‘Haa,’ dediler, ‘Senin kabalayla uğraşmaman gerekiyor.’ Kabala bana kozmoloji ve psikoloji ilkelerini öğretti. Astroloji benim ezoterik eğitimimle paralel ilerlemiştir. Kabala ve astroloji arasında herhangi bir çatışma yoktu, en azından Ouspensky’nin çalışmalarından öğrendiğim kadarıyla. S: Yeterince geriye gidersen, bütün bu tradisyonların aynı kaynaktan geldiğine inanıyor musunuz? Benim anlayışıma göre, temel öğreti doğu olsun batı olsun, Afrika’dan Amerika yerli geleneklerinden olsun bütün geleneklerde mevcut olduğu için hepsi nihai olarak aynı noktadan çıkmaktadır. Kabala, açıkça anlaşılıyor ki kadim Orta Doğu’ya kadar uzanıyor: Babil öncesine, Ur öncesi Kalde’ye Abraham’ın geldiği yere. Ben Levi kabilesinden olduğum için bu kaynakla bağlantılıyım diyebilirim. Kimi insanlar Kabala’nın Mısır’dan geldiğine inanıyor, fakat Musevi efsanelerine ve metafiziğine bakarsanız, içinde pek Mısır bulamazsınız. Musa’nın Mısır’da eğitim gördüğü söylenir, o halde tanrılar nerede? Ya ölümden sonraki hayatla ilgili saplantı? Kitabı Mukaddes’in kökleri açık bir biçimde Mezopotamya okült geleneğindedir. Fakat senin sorunu cevaplamak gerekirse, evet bütün batini öğretiler aynı kaynaktan gelirler. İnsanlar esasta aynıdırlar, bu yüzden daha yüksek alemlerden alınan bilgiler, kültürden kültüre renk değiştirse de özlerinde birdir. Kuşkusuz yozlaşmış veya çarpıklaşmış öğretiler de vardır. S: Astrolojiye anlam vermek istiyorsak onun kabalacı felsefeye dayanması gerektiğini düşünüyor musunuz? Astroloji bağımsız bir hat. Fakat şu anda yeniden yazdığım The Anatomy of Fate [Kaderin Anatomisi] adlı kitabımda da belirttiğim üzere) bu iki disiplini yan yana koyduğunuz zaman elinizde bir tür üç boyutlu resim oluşuyor. Çünkü bir natal haritayı Hayat Ağacı şekli üzerine yerleştirebilir ve psikeyi, yani astral bedeni daha kesin bir şekilde görebilirsiniz. Kişi bu ikisinin kombinasyonuyla başka türlü ulaşamayacağı bazı içgörüler kazanıyor. S: Yöntemin nasıl işlediğine dair bize bir örnek verebilir misin? Hayat ağacını ele alırsak görülmesi gereken çeşitli katmalar vardır: fiziksel, duygusal ve akli düzeyler. Bunları etkin ve pasif sütunlara bölebilirsiniz. Örneğin Mars’ın ve Jüpiter’in duygusal düzeylerine bakılacaksa, kabalistik açıdan Mars sınırlandırıcı, Jüpiter ise genişletici ilke olarak iş görür. Bu iki gezegen, hayat ağacını kalbindeki Güneş ile birleştiğinde bizim Ruh üçlüsü dediğimiz şeye ulaşırsınız. Bu üçlü psike içindeki seçim ve özbilinç imkanlarına sahip bir alandır. Zihnin biyolojik ve aşağı düzeylerini oluşturan Merkür ve Venüs gibi küçükgezegenler doğal yasaya tabidir. Yani bunlar belli bir ritimle işlerler, onları durduramazsınız. Satürn, Uranüs, Neptün ve Plüton gibi büyük gezegenler Güneş benliğin özgür seçime izin verdiği ruh üçlüsünün aksine kişiler ötesi bir düzeyde işler. Ay, yani ego az çok otomatiktir. Varsayalım ki Mars’ınız Terazide: bu durum insanı çok kararsız yapar. Diyelim ki Jüpiter’iniz de Oğlak’ta ve bunlar kare yapıyorlar. Bu duygusal seviyede devasa bir stres olduğunu ve kişinin burada karar veremediğini gösterir. Çünkü bir yanda Mars kararsızlıkla titrerken, Jüpiter’in genişleyici ilkesi Oğlak ile çok sınırlandırılmıştır. Güneş’in konumu durumu iyileştirebilir de kötüleştirebilir de. Bunlar kişinin iç hayatı hakkında çok bilgi veriyorlar. Venüs, Merkür ve Ay’a baktığınız zaman, kişinin gündelik tepkilerini tanımayabilirsiniz. Bu durum Satürn ötesi gezegenler için geçerli değildir, bunlar insanları genel şekillerde etkilerler. Uygulama sayesinde kişi psikenin yapısı ve dinamiğile ilgili bir resim oluşturur. Ağacın altında, dibinde, yükselen, yani vücut vardır, ağacın eksenin ortasındaki Güneş ise benliktir. Bunların astrolojik yerleşimleri (Ay/ego’nun konumuyla birlikte) bu kişinin dış dünyayla nasıl ilişki kurduğunu anlatır. Yükselen, Merkür, Venüs ve Ay büyük bir üçlü oluşturur, bu üçlü eylem, düşünce ve duygu üçlüsüdür. Örneğin kötü etki almış bir Merkür düşünce sürecini etkileyecektir. Yok eğer Venüs iyi açılar almışsa, eylem üçlüsü çok etkili olacaktır. Kabala ve astrolojinin nasıl etkileştiğini anlayarak bir doğum haritasından çok şey çıkarılabilir. S: Konuştuğum astrologlardan en az ikisi, astrologların kişileri Ay tarafından yönetilmesine son vermek için Güneş niteliklerini güçlendirme çalışmasına teşvik etmesi gerektiğini söylemişti. Sanki siz de aynı fikirdesiniz? Ben buna bireyselleşme derdim (Modern, Jungcu terimlerle). buna şunu eklemek isterim. Kabalacı açıdan bakarsak Güneş’in üç yüzü vardır: fiziksel, psikolojik ve ruhani. Bir kişi Güneş’ini fiziksel olarak yaşıyorsa, muhtemelen karşınızda büyük bir maceracı, belki büyük bir dağcı vardır – çok fiziksel bir insan. Psikolojik güneşle birlikte kendini bilme gelir. Güneş’in ruhani yönü çok gelişmiş bir varlığı gösterir. Böyle bir kişi kendi kaderinin ne olduğunu bilir. Kabala’da Güneş üç aşağı alemin buluştuğu yerdir. Neptün ilahi olanın işin içine girdiği yerdir. S: Bir insanın haritasına bakarak kişinin bu düzeylerden hangisinde yaşadığını söyleyebileceğinize inanıyor musunuz? Bir harita potansiyeli gösterebilir, ama kişiyi görmedikçe onun yükseleni mi, Ay’ı mı yoksa Güneş’i mi yaşadığını bilemezsiniz. Bunu ancak kişiyi önünüzde görerek anlayabilirsiniz. Harika haritaları olan, ama sadece Ay’ların yaşayan, daha az yetenekli olup da sahip olduklarının hepsini hakkıyla kullanan insanlar gördüm. Bu özgür irade faktörüdür. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 S: Bir insanın büyümesini sağlamak için onu nasıl değiştirebiliriz? Yapamazsınız. Tavsiyelerde, nasihatler de bulunabilirsiniz, ama seçim onlara kalmıştır. Genel olarak konuşmak gerekirse, insanlar bana gelmişse, genelde ciddi bir sorunu olduğu içindir. Bir keresinde bana bir adam gelmişti – çok zeki biriydi -, ‘Hep işten atılıyorum, Niye?’ diye sordu. Haritasına baktım ve ‘Sürekli olarak patronlarına işi nasıl yapması gerektiğini söylüyorsun,’ dedim. ‘Böyle bir alışkanlığım var,’ dedi. Ben de, ‘Sen doğal bir lidersin. Kimse için çalışmamalısın, kendi kendinin patronu olmalısın,” dedim. Sorunun bu olduğunu anladığında çok rahatlamıştı. Bir keresinde de arkadaşımın annesinin haritasına bakmıştım. ‘Herkes böyle değil mi?’ diye sormuştu. Bireysellik hakkında hiçbir fikri yoktu. Örneğin birbirleri arasında dakika farkı olan ikizler var, biri negatifken öteki pozitif bir insan oluyor. Harita aynı ama tepki bireysel. Bazı aşırı örneklerde birinde mania olurken öteki depresif olabiliyor. S: Bir harita okumadan önce ne kadar hazırlık yapıyorsunuz? Haritayı önceden çıkarıyorum, ama müşterinin karşısına oturana kadar ayrıntılara bakmıyorum. Sonra müşteriye bakıyor ve onların seviyesini tespit etmeye çalışıyorum, ardından haritayı değerlendiriyorum. Önce kaba hatlarıyla anlatıyorum, sonra ‘Neyi öğrenmek istiyorsunuz?’ diye soruyorum. İşte o zaman harita okumak ilginç bir hal alıyor, çünkü danışmanlık alma sebebi ortaya çıkıyor. Bazen gerçek sorudan – belki meseleyi konuşmak için doğru zaman olmadığı için – kaçılıyor, bu yüzden daha ayrıntılı sorular gerekebiliyor. S: Birine bakıp onun seviyesini tespit ettiğinizde bu herkesin anlayabileceği bir şey midir, yoksa bir tür psişik bir yetenek mi söz konusu? Tecrübe. Tecrübeli bir doktor hastaya bakar ve ‘kızamık’ der. Nasıl biliyor? Çünkü daha önce yüz kere kızamık vakası görmüştür. Tecrübe, gözlem ve sezginin bir karışımı bu. Yüzlerce harita okumuşsanız, haritaya ve kişinin yüzüne baktığınızda bir yorum, bir sezgi hemen oluşuverir. Astroloji ilkelerini, kabala teorisini bilmeniz ve psikolojiden anlamanız gerekir. Kuşkusuz kişi sadece kendi seviyesine kadar olanı görebilir: bunun ötesini ancak ilhamla görebilirsiniz. Fakat bir insan kırk yaşına geldiğinde (ben altmış altı yaşındayım) hayat hakkında bazı bilgileriniz oluyor ve size gelen insanlar hakkında bazı şeyler keşfedebiliyorsunuz. Elli yaşından sonra kişi artık kitaplara dayanmamalıdır. S: Kitap deyince, kimlerin kitaplarını incelediniz? İlginç olan şu ki kitaplardan öğrenmedim. Kabalistik astrolojik bir inceleme grubumuz var, gezegenlerle ilgili bir resim veya şiir üzerinde çalıştığımız bazı alıştırmalar yapıyoruz. Sonra haftalarca Zodyak burçları üzerinde çalışıyoruz. Bize yemek pişirme karşılığına haritasının okunmasına can atan kişileri çağırmak gibi harika bir düzenlememiz var. Yemeği yedikten sonra, yemeğin güzelliğini işin içine katmadan, haritayı okuyoruz. Birçok haritaya baktıktan sonra arketipsel motifleri, kendi kaderlerini veya mizaçlarını etkileme biçimlerini fark etmeye başlıyoruz. Gezegenlerin nasıl uyum veya çatışma içinde çalışabileceklerini görebilirsiniz. S: Astrolog olmak isteyen herkese tavsiye edebileceğiniz bir yaklaşım mu bu? Benim tavsiyem temel astroloji ve kabala bilgilerine sahip istek insanlarla bir grup oluşturmaktır. Ortak bir günü tesis ettikten sonra grup kendi dinamiğiyle gidiyor. Özellikle yemek karşılığı harita okuma seansları. Çok eğlenceli olabiliyor. S: Başlamadan önce ne kadar şey bilmeniz lazım? Grubun liderinin biraz bilgisi ve belli miktarda bir sezgisi olmalı. Bu içgörü ve tecrübe faktörü olmadan alıştırmalar biraz mekanik olabilir. Ayrıca çok önemli olan bir şey de müşterinin düzeyini tespit etmek, en azından öğretmen tarafından. Yıllar önce beni ziyarete gelen iki kişiden bahsedeyim: birinin haritası uyumlu açılarla doluyken ötekinin ki uyumsuz açılarla doluydu. Daha büyük bir tezatlık düşünemezsiniz. Haritası üçgenlerle dolu olan kişi tembel ve kendini beğenmiş biriydi, koltuğa yayılarak oturdu. Öteki dik, uyanık ve disiplinliydi. Normalde insan kareleri olan kişinin dezavantajlı olduğunu ve ötekinin hayat içinde çok iyi ilerlediğini düşünür, ama öyle değildi. Birincisi problemlerinin üstesinden gelmişken, ikincisi problemlerinin farkında değildi. Sadece bir kitaba bakarak yorum yapamazsınız. İnsanların kendi haritalarıyla ne yaptıkları can alıcı bir öneme sahiptir. S: The Anatomy of Fate adlı kitapta, yeni keşfedilmiş üç gezegeni (Uranüs, Neptün, Plüton) ne kadar önemsediğiniz dikkatimi çekti. Kadim bir sistem olan Kabala ile bunların kullanılmasını nasıl uyuşturuyorsunuz? Kabala astroloji gibidir, geçmişe saplanıp kalmamıştır. Yeni keşifler yapıldıkça, kozmosun psike üzerindeki etkisi hakkındaki büyüyen bilgiye katılırlar. İlham ve devrim gezegeni olan Uranüs net bir şekilde Hokmah’ın sembolizmiyle ilişkilidir. Neptün, mistik bir burç olan Balık burcunun yöneticisi olarak, İlahi olanla ilişkilidir. Güneş sistemimizin dışıyla içi arasında tam ortada duran Plüton ise Daat sembolizmine, öteye açılmış karanlık pencereye cuk diye oturur. Bunun gibi dikey köşelerde Plüton ve Neptün vizyon ve aydınlanmayla ilişkilidir. Zaman göstermiştir ki bu üç gezegen sefirot arketipleriyle uyumludur. S: Bu sohbetten önce bu çağın ‘rabbi’si olduğunu söylediniz, yani bir haham mısınız? Hayır, resmi bir haham değilim. Haham [Rabbi] öğretmen demektir ve ben dünyanın her yerinde gruplara öğretmenlik yapıyorum. Bazı kişiler bana ‘rabbi’ diye hitap ediyor ve ben istesem de istemesem de bu rolü oynuyorum. İnsanlar bana dertlerini anlatmak ve nasihat almak için geliyorlar. Normal bir haham için geleneksel terim maggid veya Melamed’tir. Benim soy adım Haham, yani atalarım hahammış. S: Bir keresinde Katolik bir astrologla konuşmuştum. Ona astroloji ile Katolikliğin uyuşup uyuşmadığını sordum. Söylediğine göre Papa bir keresinde astrolojinin terk edilmesi gerektiğini söylemiş, o da ciddi ciddi astrolojiyi bırakmayı düşünmüş. Bu çok ilginç, çünkü ortaçağ Papaları taç giyme törenlerine astrolojiye göre belirlerdi. S: Yani Musevilikte bir problem yok, öyle mi? Ortodoks Musevilere göre astroloji yasaktır; ama ortaçağda mahkemelerdeki astrologların büyük bir kısmının Musevi olması, birçok hahamın astrolojiyi çok iyi biliyor olması ilginçtir. Büyük Aristotelesçi rasyonalist Maimonides söylemişti astrolojinin batıl inanç olduğunu, fakat o da astrolog değildi. Sir Isaac Newton’un bir astroloji muhalifine söylediği şeyi hep hatırlarım. O kişini ya büyük bir bilgi ya da büyük bir cehaletle konuştuğunu söylemişti. Birçok hahamın Maimonides’in fazla akılcı olduğunu düşündüğünü unutmayalım. Babil halkı ve diğer kadim halklar gezegenlere taparken Museviler tapmıyordu. Musevilikte semavi cisimler Tanrı’nın elçileri, melek varlıklar olarak görülürler. Üstelik Abraham Kalde’den, astrologlar şehri Ur’dan gelmişti ve Musevi geleneğe göre büyük bir astrolog idi. Bu yüzden hangi yıldızın en yüce olduğunu sormuştu. Kuşkusuz hiçbiri. O zaman dedi, yıldızların ötesinde bir yüce varlık olmalı. S: Doğum haritanızın yayınlanmasına müsaade eder misiniz? Sorun yok. 8:30 am, Londra (Greenwich’den yaklaşık bir mil ötede), 8 Ocak 1933. Yükselenim 23 derece Oğlak, MC 27 derece akrep. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 S: Haritanızdaki hangi unsurların sizin yaklaşımınızı özellikle anlattığını düşünüyorsunuz? Oğlak Güneş 12. evde. Genellikle evde çalışırım, 5. evdeki İkizler’deki Ay’ım da bunu destekliyor. Yani arada bir dışarı çıkıp ders veriyorum! Bunların haritamdaki en önemli unsurlar olduğunu düşünüyorum. Oğlak yükselen ve Güneş’le benim hayat yolum Oğlakların klasik yolunu takip etmiştir, Hayat amacına doğru yavaş ve zahmetli bir tırmanış. Ezoterik konularda yazar olmak istemiştim. Çok çabaladıktan sonra, gerçek oldu bu. S: O kadar çok kitap yazma tecrübesi olan ve dünyanın her yerinden insanlardan düşüncelerini öğrenen bir insan olarak yazılarınızla insanlara getirdiğiniz en önemli şeyler sizce nelerdir? Bir Oğlak olarak çok yöntemliyimdir ve İkizler’deki Ay ile felsefi yapı için veri topluyorum. Ayrıca meselenin kalbine ulaşmaya çalışıyorum – bir durumun veya konunun özü nedir, bu ezoterik teori ve uygulamayla nasıl ilişkileniyor? Başak’ta üç gezegenim var, bu yüzden açıklamalarımın mümkün olduğunca kesin ve basit olması için büyük zahmete giriyorum. Bana söylendiğine göre kitaplarımın çoğunu okumak kolay. Fakat onları yazmak o kadar kolay değil! S: Bana sorarsanız tarzınız da Oğlak, çok otoriter, belirsizlik, müphemlik yok. Oğlak Museviler’i yönetiyor, yani şunu söyleyen çok geleneksel bir geçmişten geliyorum: ‘Bu varlığın yapısı ve amacıdır, bunlar kurallar ve yasalardır…’ Hiç kuşkusuz gelecek hayatlarımda da geçmiştekilerle aynı şeyi yapmaya devam edeceğim, kendi zamanıma uyarak asırlarca yazmaya ve öğretmeye devam edeceğim. Bence benim kaderim bu. Benim bu oda felsefe, bilim ve tarihle ilgili kitaplarla dolu, tam bir Oğlak. Tarihe bayılıyorum. Fakat benim İkizler Ay’ım çok farklı insanların arasına karışmak ve çok seyahat anlamına geliyor. Kuzey aydüğümüm birinci evde olduğu için dünyanın çeşitli yerlerinden insanlara konuşma yapmam şaşırtıcı değil. S: Geçmiş hayatlarınıza dair herhangi bir tecrübeniz var mı? Hatıralarım var. Yirmi yaşındayken İspanya’ya otostopla gitmiştim ve İspanya’nın bir ortaçağ şehri olan Teloda’ya vardığımda bana çok tanıdık geldi. Babam daha sonra bizim İspanyol Yahudisi olduğumuzu söyledi, “Şimdi mi söylüyorsun bunu bana,” dedim. Toledo’da neden evimde gibi hissettiğimi biliyordum artık. On ikinci asır Londra’sına ait hatıralarım var. Thames’tan Eski Musevi mahallesinin olduğu Cheapside’a gelişimi hatırlıyorum. Rusya’yla ilgili muhtemelen on sekizinci veya on dokuzuncu asra ait belirgin hatıralarım var. Küçük bir köyde Kazaklar atlarıyla etrafa koşturuyor ve evleri yakıyordu. Palalarından çıkan yansımaları hatırlıyorum. Bana yeniden bedenlenme çok normal bir şeymiş gibi görünüyor, çünkü bunlar bana öğretilmedi. Bana kabalayı tanıtan adam hızlı öğrenişim karşısında şaşırmıştı. Ona daha önceki hayattan hatırlıyorum demiştim. S: O halde öyle kabul edelim, astrolojiyi nasıl öğrendiğiniz hakkında, acaba fazladan – haksız – bir avantajınız oldu mu? Haksız mı? Hayır! Bütün ev ödevlerimi yaptım! Daha önemli bir şey var, ders verdiğim birçok Musevi, sanki bunları zaten biliyorum, diyor. Ben de, evet, ben sadece size hatırlatıyorum, diyorum. Görevlerimden biri kabalayı modernleştirmek. Kuşkusuz bu durum yüzünü geriye, geleneğe dönmüş bazı Ortodoks hahamların canını sıkıyor. Bu onların işi. Yüz yıl gibi bir süre sonra sanırım kitaplarım kolay kabul edilir hale gelecek. Mainonides’in kitapları sapkın diye yakılmıştı, şu anda onun eserleri daha kabul edilebiliyor. S: Bir doğum haritasında geçmiş hayatlarla ilgili bir şeyler görmem mümkün mü? Evet. 8. eve – ölüm, miras, karma, nemesis evine – burca, orada bulunan gezegenlere ve eve yapılan açılara bakarak epey bilgi edinebilirsiniz. Aslında bir harita geçmiş hayatınızdan gelir. Eğer hak etmemiş olsaydınız, size o hayat verilmezdi. Bu etki ve tepki yasasıdır. S: Geçmiş hayatların hatıraları hakkında konuşurken, bunlar acaba geçen haftanın olayları gibi aklınıza gelen şeyler mi? Yoksa bunları hatırlamak için sistematik olarak çalıştınız mı? Yıllar içinde bu soru üzerine düşündüm, özellikle yabancı ülkelere seyahat ettiğimde. İsrail’de Safet’e gittiğimde bu 16. asra ait kabala merkezinin çarpıcı atmosferi fiziksel olarak bana çok rahat geldi, orada bana gösterilen o zamanlar yaşamış insanların resimleri çok tanıdıktı. Başka bir örnekte Karnak’taki bir tapınakta yürürken yün bir elbise giydiğimi hatırladım. Mısırlılar pamuk giyerken Museviler yün giyiyordu. Kendi kendime, ‘Ben burayı biliyorum,’ dedim, ama tapınağı ziyaret ettiğim tarihi hatırlayamadım. Museviler asırlarca Mısır’a gidip gelip orada yaşadılar. Bu tür şeyler beni çok şaşırtıyordu, fakat psikenin ölümsüz olduğuna inanırsanız, çok normal görünüyor. Bana öyle geliyor ki bir hayat yeterli değil, bazı dersleri alması için kişinin birçok hayata ihtiyacı var. Bana çok mantıklı geliyor, tıpkı her gece uyuyup her sabah uyanmak gibi bir bedenden ötekine geçiyorsunuz. Kabalacı geleneğin bu kısmı bazı insanlar akıllı veya şanslıyken diğerlerinin neden olmadığını açıklıyor. S: Astrolojik çalışmanızda kendinizi özellikle çok başarılı bulduğunuz bir olay hatırlıyor musunuz? Tam bir felaketle sonuçlanan bir olay hatırlıyorum, ilginç bir felaketti. İki insan bana geldi ve sordu, “Evlenmeli miyiz?” Haritaya baktım ve bence biraz daha düşünmelisiniz,” dedim. Çünkü kadının erkeğe göre çok daha fazla başarılı olacağı belliydi. Kadın bir meşeye dönüşürken, erkek bodur bir ağaç olarak kalacaktı. Nasihatime rağmen evlenmeye karar verdiler ve genç oldukları için tutkulu bir ilişkiydi. İlk başlarda erkek daha üstün konumdaydı, ama zamanla kadın onu geçti. Bu durum adamın içkiye yönelmesine neden oldu. Ayrıldılar. Bu benim başarılı felaketimdir. Bir vakada da kadınla tanıştım, bir yıl sonra için onun haritasını çıkarmıştım, sonunda kadın bana, “Biliyor musun yanıldın, bana eşimle Eylül’ün ilk haftasında karşılaşacağımı söylemiştin, şimdi ikinci haftasındayız.” Bugünlerde pek kehanet taraftarı değilim. Bir yıldan öteye gitmiyorum, çünkü tıpkı hava durumu tahmini yapmak gibi hareket noktanızdan ne kadar uzaklaşırsanız, durum o kadar bulanıklaşıyor. S: Kehanet için hangi teknikleri kullanıyorsunuz? Standart transit ve ilerletimleri mi? Esasen transitleri kullanıyorum. Haritanızı yorumluyorsam, yıla şöyle bir bakıyorum ve ‘Kasım ayında Mars ve Uranüs 7. evinizden geçiyor, ya kadınınızla ya da iş ortağınızla sorunlar yaşayacaksınız, çünkü yedinci evde Mars ile Uranüs genellikle ayrılığa işaret eder (eğer Jüpiter üçgeni yoksa). Kuşkusuz her öngörü, bütün astrolojik faktörleri, kişinin özel konumunu ve gelişmişlik düzeyini hesaba katmalıdır. S: Bazen gelen bir transite bakıp ‘Hah, burada ne olacağını biliyorum,’ dediğiniz ve buna rağmen hiçbir etki yaşamadan geçip gittiği olmuyor mu? Oluyor, ama genellikle görüyorum ki bir yıl veya sonrasında o zaman olan şey ortaya çıkıyor. Çoğu zaman olay sadece psikolojik, örneğin Mars ile Satürn’ün baskısıyla tutum değişikliği. Kuşkusuz insan hata yapıyor. Bazen insanlar doğum bilgilerini yanlış veriyorlar. Bana göre onda dokuz başarı varsa, başarı vardır. Her zaman doğru çıkamazsınız, gözden kaçırdığınız faktörler oluyor, birçok açı eldeki duruma eklenebiliyor. Yıllar içinde birikmiş olan şeyler, bir Uranüs açısı gelene kadar ortaya çıkmayabiliyor. Birçok sinir krizi bu türdedir. S: Yanlış bilgilerle çıkarılan haritalar… ‘yanlış haritadan’ doğru okuma yapılabilir mi? Bazen insanlar ailesi yanlış hatırladığı için yanlış saat veriyor.Bu durum evlerin konumunu değiştirecektir, fakat kişi gezegenlerin konumunu incelediği vakit ‘zamanı’ düzeltebilir. Mesela çekingen birinin güneşi birinci evde veya yükselen de değildir, olsa olsa on ikinci evdedir. S: Astroloji dünyasında ne tür değişimler görmeyi bekliyorsunuz? Bence astrolojide her şey yolunda gidiyor, artık harika makinelerle hesapları kolayca yapabiliyoruz. Daha az hesap hatası var. Ne var ki bu tür bir otomasyon sorunlar da yaratıyor, insanlar bilimin yapabildikleriyle öyle meftun olmuş ki astrolojinin bir sanat olduğunu unutuyorlar. İnsanlar bu yüzden bazen ağaca gömülüp ormanı gözden kaçırıyor. S: Dünyanın astrolojiye bakışından ne gibi değişiklikler bekliyorsunuz? Astroloji çok faydalı bir disiplindir. İnsanların ilişkileri ve sorunlarıyla uğraşırken çok vakit kazandırıyor. Psikoloji eğitimi almış insanlar astroloji eğitimi de alsalar çok harika olurdu. Sanırım astroloji tıpkı rönesansta olduğu gibi kendini yeniden kuruyor. Bazı çılgın yenilikler var, ama aynı şey birçok bilimde de var. Astrolojinin kendini yeniden tesis edişinin bir örneği, iş adamlarının astrolojiyi pazar eğilimlerini görmek için kullanmasıdır. Bir keresinde bir bakanın evinin karşısında oturan bir astrolog, bakanın karısına kocasının önemli toplantısını güneş tutulmasından sonraya ertelemesini tavsiye etmişti. Kadın, dinlemeyecektir ama ben yine de söyleyeyim, demişti. Daha sonra haberlerde görüşmenin ertelendiği söylendi. Tutulma geçtikten sonra bu zor müzakereler kolay bir seyir izledi. S: Nostradamus’la özel olarak ilgileniyor musunuz? Sayılmaz, bence o küçük bir peygamberdi, yani, psişik yetenekleri olan bir insandı. Benim tecrübelerime göre psişik insanlar yüzde elli doğru çıkıyorlar. Bu yüzden onları dinlerken kişisel sınırlarını ve yeteneklerini dikkate alıyorum. Nostradamus bazı çok çarpıcı öngörülerde bulundu. Ama karavana atışı da çok. Onun önemli bir kişi olduğunu düşünüyorum, ama belli sınırlar dahilinde. Bazı insanlar bu şekilde geleceği görebiliyorlar, bundan kuşkum yok. Beni büyüleyen şey şu ki, şu anda olan geçmişin eseridir, öyleyse gelecek aslında şu anda mevcuttur. Yalnız henüz zuhur etmemiştir. Bu yüzden kehanet yeteneği olan bir insan olayların nereye gideceğini görebilir. İskoç kahin Behan örneğini düşünelim, o henüz inşa edilmemiş bir geminin Kaledonya kanalından geçtiğini gördü. İki asır sonra ne olacağını bilemezdi, ama tarihsel olarak kaçınılmaz bir olaydı, tıpkı insanın Ay’a çıkması gibi. Öyle görüyor ki zamanın bazı değişken ayrıntılarla birlikte genel bir planı var. Bir insanın haritasına bakıp, “Bu bir yazar haritası” diyebilmeniz gibi, bir ülkenin de genel kaderi hakkında konuşabilirsiniz. İngiltere Koç yükseleni olan bir Oğlak, bu yüzden küçük bir adadan savaş ve ticarete dayanan bir imparatorluk haline gelmesi şaşırtıcı değil. S: William Lilly, “Ne kadar kutsalsan, Tanrı’ya o kadar yakınsın ve hükmün o kadar saftır,” dedi. Tecrübelerinize göre bu doğru mu? Evet. Kendi haritanı en iyi şekilde yaşamaya çalışmadıkça iyi bir astrolog olamazsınız. Bu yüzden astroloji ile kabalayı ortak bir disiplin olarak görüyorum; kabala kişinin kendini geliştirmesi ve ruhani hizmetle ilişkilidir. Bu ikisini bir araya getirirseniz, bazen çok etkili olabilirler. Alternatif ise psikologların ‘mobilyaların yerini değiştirmek’ dediği şeydir, ikinci kata taşınmazsınız. S: Kişinin kendine karşı dürüst olması gerçekten zor bir şeydir. Bir insanın ruhen ilerlediğinden nasıl emin olabiliriz? Eylemlerin meyvelerinden. Hayatınız uyumluysa, gelişmeniz hızlıysa, o zaman ne yapmanız gerektiğini bulursunuz. Varlık yasalarını çiğnerseniz, işleri tekrar düzene oturtmadan genelde ilerleme kat edilemez. Hiç kuşkusuz size zor zamanlar yaşatacak transitler vardır. Fakat bir kadim metinde yazdığı gibi, “Doğru yoldaysan, dengede olduğun için en şiddetli fırtınanın içinden geçer gidersin.” İşte kabala ve astroloji burada pratik bir kullanım buluyor, kaderi ve onu nasıl yaşayacağımızı söylüyorlar. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2010 Garry Phillipson East Anglia Üniversitesi’ni 1976 yılında Felsefede takdirle bitirdi. 1986 yılında Garry vaktinin tümünü Budist felsefe ve meditasyonu incelemeye ayırarak Aukana Trust’a bir rahip olarak girdi. 1993 yılında manastırdan ayrılı, ancak aktif üye olarak devam etti. Uluslar arası bir yazılım şirketi için danışmanlık yapmaktadır. Makalenin ASLI için TIKLAYINIZ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.